Bir kitabı okurken geçen iki saatin ömrümün bir çok senelerinden daha dolu, daha önemli olduğunu fark edince insan hayatının küçücük hiçliğini düşünür ve umutsuzluk içinde kalırdım.
.
Umut, gerçeklerle; umutsuzluk ise hayatla bağını gevşetiyor insanın.
.
Şimdilik hiç kimseyle uykumu paylaşmayacağım. Umutsuzluk dolu birisiyle hele hiç. O zaman birlikte balkondan atlamak kalıyor geriye.
Kapitalizm, işçi ve emekçiyi, kitlesel yoksulluk, açlık, işsizlik ve bunların yol açtığı iktisadi-sosyal ve psikolojik yıkım ve umutsuzluk ile yüz yüze getirirken, ona, beklemeyi, kadere razı göstermeyi, işverenlere, devlete ve yönetici sınıfa bağlı ve sadık kalmayı öğütleyen dinsel ve cemaatçi söylem kurumsallaşmasını ve yaygınlaşmasını sürdürdü.
Aslında umutsuzluğun en yalın hali zannedilir yalnızlık. İnsan doğası gereği böyle yorumlar yaşamının yalnızlık zamandilimlerini. Oysa umutsuzluk başka birşeydir. Yalnızlıktan çok çeşitli nedenlerle ayrılır, yalnızlığın insancıl halini kendi içinde asla barındırmaz. Bu yüzden tanım olarak umutsuzluk yalnızlığın yanından bile geçmez. Ancak bu iki duygu
çeşitli nedenlerle yanyanadırlar da çokça.
"Yalnız bırakılırsın ya
En çaresiz anında,
Bir umutsuzluk kıskacında,
Kimse olmaz ya yanında,
Çıkmazlara girersin ya,
Durup dururken,
İnsafsızca,
Gel de... Gel de gülümse!"
"Bilinç bizim ortak mirasımızdır. Tüm hayatla olan senedimizdir. Arkadaşımız veya düşmanımız olabilir. Hayat verebilir veya alabilir. Bize hizmet edebilir veya bizi kölesi yapabilir. Umut verebilir veya umutsuzluk içinde boğabilir. Hayal kurdurabilir veya iftira atabilir. Güzellik yaratabilir veya şeytan olabilir."
Değişememenin verdiği yılgınlık ve umutsuzluk derindir.