Cevat Elma
Cevat Elma

"Keşkeler" ve "aslındalar" çoksa ve yapayalnız kalınmışsa, umutsuzluk yaşanır. ... intiharlar bile görülebilir.

Sultan Okumuşoğlu
Sultan Okumuşoğlu

“Umutsuzluk bir kurttur. Çok güçlü bir kurttur. O kadar güçlüdür ki izin verilirse insanı öldürebilir, ruhunu yiyip bitirebilir.. Ancak umut da diğer bir kurttur. Aynı derecede güçlüdür. Çok ama çok güçlüdür. Ve bu kurt, senin adına içindeki umutsuzluk kurdu ile savaşacaktır. Hangisi savaşı kazanacak sorusunun cevabı da senin hangisini beslediğinle ilişkilidir.”

Sedat Bayraklı
Sedat Bayraklı

Kalbim kalbine keder olurmuş diye, umutlarım sana umutsuzluk taşırmış diye seni bana yasakladılar Neva. Kaynağı korkularım olan bu yasakları çiğnemek edasını ve kuvvetini bugün kendimde bulduğum için o yasakları yıkabilmek ümidiyle geliyorum ülkene. Şimdi sen tüm yasakları unutup,
kalbe çizilen hudutları aşıp ellerimden tutar mısın ve beni gözlerinin

karasında saçlarının maviliklerine çeker misin bu garip yol hikâyesinde. Ben babasız bir çocuğum, özlemleri kendisiyle büyüyen ve senin göklerindeki maviliklerde öksüzlüğünü unutup gülmek isteyen öksüz bir çocuk.

Mehtap Arslan Delice
Mehtap Arslan Delice

John Beard dünya gelelindeki kulüp-ev akımının babasıdır. Beard'ün kulüp-evler aracılığıyla psikiyatri hastalarının ele alınışında oluşturduğu felsefeyi 1982 yılında aldığı New York Olağanüstü Hizmet Ödülü'nün üzerinde yazan şu sözler özetlemektedir.

"Onun liderliği şunları getirmiştir: Utanç yerine saygınlık, Yabancılaşma yerine aidiyetin,

Çaresizlik yerine yetkilenme, Kendini aşağılama yerine kendine saygı, Önceden sadece umutsuzluk olan yerine Umut ve fırsat."

Neel Mukherjee
Neel Mukherjee

Bazen insanları umutsuzluk değil umut öldürüyor.

Neel Mukherjee
Neel Mukherjee

"Bazen insanı umutsuzluk değil umut öldürüyor."

Neel Mukherjee
Neel Mukherjee

Bazen insanları umutsuzluk değil, umut öldürüyor.

Anil Seth
Anil Seth

More fundamentally, the brain draws us in because it defines who we are. It is much more than just a machine to think with. Hippocrates, the father of Western medicine, recognized this long ago: ‘Men ought to know that from nothing else but the brain come joys, delights, laughter and jests, and sorrows, griefs, despondency and lamentations.’ More recently Francis Crick – one of the major

biologists of our time (see the biography) – echoed the same idea: ‘You, your joys and your sorrows, your memories and your ambitions, your sense of personal identity and free will, are in fact no more than the behaviour of a vast assembly of nerve cells and their associated molecules.’ And, perhaps less controversially, but just as important, the brain is also responsible for the way we

perceive the world and how we behave within it. So to understand the brain is to understand our own selves and our place in society and in nature.

Çeviri:Daha temelde, beyin bizi içine çeker, çünkü kim olduğumuzu tanımlar. Düşünülmesi gereken bir makineden çok daha fazlası. Batı tıbbının babası Hipokrat, bunu çok uzun zaman önce kabul etti: “Erkekler, beynin

neşe, zevk, gülüş ve neşe, hüzün, keder, umutsuzluk ve saçmalıklardan başka bir şeyden geldiğini bilmeliler.” Daha yakın zamanda Francis Crick - bir tane zamanımızın en önemli biyologlarından biri (biyografiye bakınız) - aynı fikri tekrarladı: 'Siz, eğlenceleriniz ve üzüntüleriniz, anılarınız ve tutkularınız, kişisel kimliğiniz ve özgür irademiz, aslında

davranıştan başka bir şey değil Beyin sinir hücrelerinin ve bunlarla ilişkili moleküllerin çok geniş bir düzeneği. ”Ve belki de daha az tartışmalı, ama aynı derecede önemli, beyin aynı zamanda dünyayı algılayış biçimimizden ve onun içindeki davranış biçimimizden de sorumlu. Böylece beyni anlamak, kendi kendimizi, toplumdaki ve doğadaki yerimizi anlamaktır.

Mário de Andrade
Mário de Andrade

Sessizlik çirkindi, umutsuzluk da...

Denis Lapière
Denis Lapière

Nasıl ki çok güçlü bir ışık bir hastanın yorgun gözlerine zarar verir, bilinçli yaşam da Martin Eden'in varlığını derinden yaralıyordu. O zaman neye yarardı ki bilmek? Gerçeklik bir seraptan başka bir şey değil miydi yoksa? Bir zamanlar onu büyüleyen, sevdiği o tanıdık şeyler artık büsbütün duyarsız bırakıyordu onu. Umutsuzluk içindeydi.