İsmet Özel
İsmet Özel

Aşk- bir tanım değil midir -
Kusturucu güzellikler ardından

Haluk Öz
Haluk Öz

Aslında umutsuzluğun en yalın hali zannedilir yalnızlık. İnsan doğası gereği böyle yorumlar yaşamının yalnızlık zamandilimlerini. Oysa umutsuzluk başka birşeydir. Yalnızlıktan çok çeşitli nedenlerle ayrılır, yalnızlığın insancıl halini kendi içinde asla barındırmaz. Bu yüzden tanım olarak umutsuzluk yalnızlığın yanından bile geçmez. Ancak bu iki duygu

çeşitli nedenlerle yanyanadırlar da çokça.

Fatih Durgun
Fatih Durgun

Doğu Sorunu" ya da eski tabirle “Şark Meselesi”, 1815 Viyana Kongresi'nde 19. yüzyılda emperyal güçlerin enerjilerinin büyük kısmını alacak bir mesele olarak gündeme gelmiştir. Osmanlı topraklarında Yunan meselesi ciddi bir hal almaktadır ve Balkanlar'a saldırgan bir biçimde açılma politikasını hedef edinmiş Çar I. Alexandr, Ortodoks Yunanların meselesini, Osmanlı

Devleti son buluncaya kadar Devlet-i Ali'nin bütün Ortodoks tebaası için olduğu gibi, kendi üzerine almayı emperyal siyaseti için gerekli görecektir.


Sorun, Osmanlı Devleti'nin her geçen gün güç kaybetmesi etrafında düğümlenir. Osmanlı zayıflarken güç dengesi içinde konumu ne olacaktır? Varlığı devam edecekse, emperyal genişlemeci būyük güçlerle

ilişkisi nasıl olacaktır? Dağılması halinde, hâkim olduğu coğrafyadaki otorite boşluğu nasıl doldurulacaktır? Temel olarak bu problemler etrafında gelişen “Doğu Sorunu için en makul tanım şu olabilir: Osmanlı Devleti'nin de içinde yer aldığı büyük güçlerin değişmeye başlayan güç denge leri ve ilişkileri içinde Osmanlı Devleti'nin egemenliğindeki coğrafya

merkez olmak üzere, dünyanın “Doğu" olarak kabul edilen coğrafyasında birçok sorunla "Denge Oyunu" içinde karşı karşıya gelmeleridir.

Esra Kartal Soysal
Esra Kartal Soysal

Kültür genellikle sadece doğal olmayan olgulara sınır koyduğunu ileri sürse de biyolojik perspektiften bakıldığında her şey doğaldır; zira tanım gereği "olması da olmaması da mümkün olan (olumsal)" doğaldır. Doğal olmayan bir yöneliş ise zaten doğal seçilimin elemelerinden geçip ayakta kalamamaktadır.

Irmak Koruculu
Irmak Koruculu

Baron Rafaele Garofalo:
Ceza Hukuku profesörü olan Garofalo suçluluk ve cezalandırma konularına ilişkin görüşlerini Criminologia isimli eserinde açıklamıştır.Garofalo da Lombroso ve Ferri gibi Darwin'in evrim kuramını temel almasına rağmen bu iki pozitivist düşünürün suçluyu anlatırken suçun tanımından kaçınmalarını eleştirmiştir.Suçluların insanın

antropolojik ve ruhsal yapısına göre tarif edilmesi yönünde yapılan çalışmaların ceza kanunlarınca uygulanabilirliğinin önemine dikkat çeken Garofalo'ya göre,kanunun suçlu kabul ettiği kişiler her zaman biyolojik özelliklerine göre belirlenen suçlu tiplerine uygun olmamaktadır.Bu nedenle de suç kavramının bu kadarüzerinde durulmasına rağmen tanım yapmaktan özellikle

kaçınılması ve tanımın hukukçulara bırakılmasını eleştirmiştir.Ona göre önemli olan;suçun tanımının öncelikle sosyolojik olarak yapılmasıdır.Çünkü suçların belirlenmesinde önemli olan;suçların teknik anlamıyla sözcüklere dökülmesi değil,kanunları bilen bilmeyen herkesin kabul edebileceği bir anlama ve açıklamaya sahip olmasıdır.
Ona göre suç;her

zaman zararlı ve ahlaka aykırı bir eylemdir.Bu noktada suç;yalnızca zarar veren,ahlakdışı fiillerden oluşmakla kalmaz;suça vücut veren bu eylemler aynı zamanda ahlak dışı eylemlerin en bayağı şeklini oluşturur.Sonuç olarak;zarar verici eylemin suç olarak kabul edilebilmesi için ahlakdışı olması zorunludur.Ahlak denilen kavram ise merhamet ve doğruluk duygularında

bulunmaktadır.Bir eylemin suç niteliğinde olması için en yüksek adalet duygularını ihlal etmiş olması aranmaz,o toplumdaki orta düzeydeki adalet duygularına zarar vermesi yeterlidir.Eğer bir eylem;herhangi bir hakka tecavüz niteliğinde değilse,merhamet ve doğruluk duygularına da zarar vermezse,o eylemin suç olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.Örneğin;siyasi suç

toplumun ahlaki düşüncelerine zarar vermedikçe,kanunlar tarafından suç olarak kabul edilip cezalandırılsa dahi tabii suç niteliğini haiz değildir.Bunun gibi;savaş zamanında,askerden firar etmek,vatana ihanet etmek,casusluk gibi eylemler gerçek anlamda suç niteliği kazanırken,barış zamanında siyasi suçlar gibi bu suçlar da tabii suç niteliğini kaybederler.
Bu

tanımlamalardan sonra Garofalo'nun suçlu tasniflerine bakalım.Öncelikle Garofalo da Lombrosso ve Ferri'nin ilk insan tipine sahip suçlu tiplerini kabul etmektedir.Kendi yaşadığı deneyimlerden de azılı katil diye tabir ettiği suçluların bu fiziksel özelliklere sahip olduklarını tespit ettiğini belirtmiştir.Ancak her ne kadar suçluların anatomik olarak birtakım anormallikleri

olduğu kabul edilse bile;bu kişilerin yalnızca fiziksel özelliklerine göre belirlenemeyeceğini,bunun yanında ruhsal ve düşünsel olarak da birtakım anormalliklere sahip olduklarını savunmaktadır.Garofalo,suçluyu diğerlerinden ayıran doğuştan sahip olunan özellikler yanında çevresel etkenler,maddi ve ahlaki koşullar,örf ve adetler,alkolizm ve iklim koşullarının da kişiler

üzerindeki etkilerine değinerek suçluları iki gruba ayırmaktadır.Bunlar;"Tesadüfi suçlular"ve "İnsiyaki suçlular"dır.Tesadüfi suçlular;dış dünyadan etkilenen,çevresel faktörlere karşı koymada yetersiz olan bu nedenle de suça yönelen kimselerdir.İnsiyaki suçlular ise;ruhsal sezme gücü ve muhakeme yeteneğinden yoksun olan suçlulardır.
Garofalo'ya göre tipik

suçlu;egoizme sahip,merhmet ve adalet duygusundan tamamen yoksun olan suçludur.Tipik suçlunu suç işleme nedenini ataizme bağlar.Bu kişileri;vahşi,ucube ve hatta canavar olarak nitelendirir.
Garofalo,suç ve suçlu kavramlarını açıkladıktan sonra bu kişilerin nasıl cezalandırılmaları gerektiğini de açıklamıştır.Buna göre;suçlular cezalandırılırken suçlunun yeniden

topluma kazandırılıp kazandırılmayacağının belirlenmesi gerekmektedir.Eğer ahlaken anormal olan bu kişi topluma yeniden kazandırılamayacaksa onun toplumdan ayıklanması yerinde olacaktır.Bunun yolu ise;öncelikle bu kişinin yaşadığı çevreden uzaklaştırılarak yeni bir çevrede yaşamasının sağlanmasıdır.Eğer bu sağlanamıyorsa idam cezası ile bu kişinin

öldürülmesi gerekmektedir.Bu noktada müebbet hapis cezası faydasızdır.Çünkü af ya da hapisten kaçma suretiyle bu kişiler yeniden topluma karışabileceklerdir.Daha düşük suçlar için ise bu cezaların ağır olacağı kanaatini taşıyan Garofalo'nun önerisi;tazmindir.Bu kişilerde merhamet ve doğruluk duygularından birisi eksik oluğ eğer kişi toplumayeniden adapte olabilecek

konumda ise;bu kişinin işlediği suç nedeniyle ortaya çıkan zarara suçtan zarar gören kişinin uğramış olduğu manevi zararın da eklenmesi suretiyle tanzim etmesi yoluyla cezalandırılması yeterli olacaktır.Eğer suçlu maddi olarak bu cezayı karşılayamayacak durumda ise;zarar tanzim edilene kadar zorunlu çalışmaya tabi tutulması gerekmektedir.

Theodore Child
Theodore Child

...
Onun için resmin Flaubert'idir demek hiç de yanlış bir tanım olmayacaktır. Aynı titizlik, aynı tahliller ve ince üslup.
Detaycılık ve olağanüstü bir gerçekçilik ile Flaubert'in kelimeler ile yaptığını Millet fırça darbeleriyle yapmaktadır.

Hikmet Tan
Hikmet Tan

"Günümüze uygun bir tanım aransaydı, 'ahlaksızlık çağı' en uygunu olurdu. İnsanlar artık argo konuşuyor, kendilerini ahlaksız yöntemlerle ifade ediyorlar."

Hikmet Tan
Hikmet Tan

"Günümüze uygun bir tanım aransaydı, 'ahlaksızlık çağı' en uygunu olurdu. İnsanlar artık argo konuşuyor, kendilerini ahlaksız yöntemlerle ifade ediyorlar."

Jan D. Matthews
Jan D. Matthews

"Ütopya sadece epistemolojik bir değer tanım aralığıdır. Biz ise imkansızı istiyoruz! Hep dışarıda kalabilmek için"