Kötü bir adam değil, sadece anlaşamıyoruz...
“Bazen sevinince annem gibi,
Rengârenk reçeller dizerim kalbimin raflarına.”
Rastgele çekildiğimiz fotoğraflar daha güzel çıkıyor, tıpkı tesadüfen tanıştığımız insanlar gibi...
Güçlü bir el silkeledi beni sonra
Sanırım Tanrı’nın eliydi.
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.
Çok şey görmüşüm gibi,
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,
Ah.. dedim sonra
Ah!
Yoksul çocuğuydun sen benim 23 Nisan sabahımın,
Şiir okutmadım sana, folklor oynatmadım.
Ağlamıştık
Boyalarımız aktıkça ferahlamıştık hatırla
Gözyaşlarımız simsiyahtı
Sanırdım yanağımın sıcağına göç ediyor kırlangıçlar
Beni anla.
Geçti ömrüm iklimden iklime
Yuva yaptım kaç paket cigaranın bacasına
Yorgunum, kahvem çamur gibi
Batmaya da razıyım, artık beni anla
Yeter ki sen beni
Hiç
yazamayacağım bir romanın kollarına atma.
Bilir misin maviş anne?
Ben çekildiğim her fotoğrafta
Defolu bir kelebek gibi çıkarım.
Ey aşk sen
Artık bazı şarkılar kadar yaralısın
"Evden kaçabilirsin çocuk,
Ama kaderinden asla!"
''En iyi hikâyeleri ölüler anlatır
Ölülerin anlattığı hikâyeler
İnşirah suresi gibi insanı ayartır...''
Gidecektik, kaçacaktık buralardan
Uzak ülkeler düşlemiştik.
Büyük gemiler yüzmüştü ruhumuzda
“Bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum.”
İnsanlar aradığında gelmezler, aramadığında keşke beni çağırsaydın derler.
Nasıl bilirdiniz çocukluğunuzu ey cemaat?
Nasıldı
Öldürdüğünüz birinin cenaze namazını kılmak?