Jean Bauberot
Jean Bauberot

1810 tarihli Fransız Ceza Kanunu’ndan uyarlanmış yeni bir Ceza Kanunu yürürlüğe girer. Abdulaziz’in hükümdarlığı zamanında (1861-1876)devlet aygıtı mo­dernleştirilir; bir Danıştay kurulur; parlamenter sistem ve bir ana­yasa (Belçika, Fransız ve Prusya anayasalarından esinlenmiştir) yürürlüğe girer.

Jean Bauberot
Jean Bauberot

Nijerya’da şeriat'ın 1999’da kuzeydeki 12 eyalette yasaklanması, çatışmalara ve kadınlara karşı şiddet eylemlerine yol açmıştır.

Jean Bauberot
Jean Bauberot

Alain de Libera’nın çalışmaları, ilim adamı ve dinî yargıç (kadı) İbn-i Rüşd’ün ya da Averroès’in (1126-1198) düşüncesinin evren­sel önemini ortaya koyar.* İbn-i Rüşd, Discours décisif te [Fasl-ül-Makal ve’l Keşfan Menahic-ül-EdilIe], uzlaşma sağlanması­ nın hiçbir zaman mümkün olmaması nedeniyle, entelektüel giri­şimlerin dinî bir ortodoksiye

dayanarak sınırlanamayacağını gös­termiştir. Aristo’nun yapıtına ilişkin Grands Commentaires’in [Külliyat] yazarı olarak, Aristo’nun yapıtını platonik bilgeliğin ön hazırlığından başka bir şey olarak görmeyen ve nihayetinde onu teolojinin hizmetine sokan bir gelenekle bağlarını koparmıştır. İbn-i Rüşd, “saf’ ilmi över: Aklın ve ampirizmin müttefiki

“tabii” felsefe. Hıristiyan Batı düşünürleri, özellikle Aquinolu Thomas, felsefe yapmayı onun sayesinde öğrenmiştir.

Jean Bauberot
Jean Bauberot

Mutluluk Avrupa’da yeni bir fi­kirdir

Jean Bauberot
Jean Bauberot

Din adamlarının yolsuzluğu, riyakârlığı, bayağılığı, sefahati gibi temalar neredeyse dünyanın her yerinde mevcuttur.

Jean Bauberot
Jean Bauberot

“Daha az dogma, daha az tartışma” ve dolayısıyla “daha az felaket”.

Jean Bauberot
Jean Bauberot

Müslümanlar, bir yandan devletin kalbine Tanrı’yı koydukları­nı ilan ederlerken, öte yandan Avrupalı siyasal sistemlerin esası­nı ve modern siyasal kategorileri kabul ederek, artan bir şekilde kendi hesaplarına “uygarlık" olarak sundukları bir evrenselcilik kaidesinin üzerinde konumlanmak isterler.

Jean Bauberot
Jean Bauberot

Laik bir ülkenin siyasal iktidarı bir hakem gibi dav­ranmalıdır. Oyunun açık ve yasal bir nitelik taşıyan kurallarına, ken­disi de dahil olmak üzere, herkes tarafından uyulmasını gözetmeli­dir. Uzun bir süre boyunca devletin kendisi bu kuralların tek yargıcı idi. Artık bu söz konusu değildir. Din ve vicdan özgürlüğü bakımın­dan laikliğin kuralları uluslararası

metinlerle belirlenmiştir. Böylece insan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin (1948) 18. maddesi şöyle der: “Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, açıkça veya özel tarzda ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de

içerir”.

Jean Bauberot
Jean Bauberot

Müslüman-demokrat parti Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin ikti­ dara gelmesiyle birlikte, Avrupa Birliği’ne katılma projesiyle uyumlu olarak reformlar gerçekleştirilir. Kemalist muhalefet (Cumhuriyet Halk Partisi) laikliğin yavaş yavaş ortadan kaldırıl­dığını iddia eder; ancak “özgürlük karşıtı yasaların” kaldırılma­ sına muhalefet eder.
2007’nin

ilkbaharında, İstanbul, Ankara ve İzmir’de “laikli­ğin savunulması” amacıyla büyük gösteriler düzenlenmiştir. Da­ha sonra, üniversitede başörtüsü takılmasını serbest bırakan yasa ateşli bir şekilde tartışılır. Laiklik tehlikeye mi girmiştir? Böyle olduğunu düşünenler, AKP tarafından yönetilen belediyelerde alkolün yasaklanması ve bazı kamusal alanlarda

kadın-erkek ay­rımının yapılması çabalarının bulunduğunu iddia ederler. Buna rağmen, temel itibariyle “AKP şimdiye kadar demokratikleşme­ye ve Avrupa’ya doğru pratik olarak hatasız bir yol katetmiştir. AKP, laik’ seleflerinin hiç yapmadığı kadar, iktidarın askersiz­leştirilmesi, açık pazar ekonomisi, yeni taşra elitlerinin tanınma­sı ve insan hakları için

çalışmıştır” diye yazar, Pierre Jean Luizard. Ancak AKP “çeşitli eğilimlerin kesişme noktasında yer alır; ki bu eğilimlerden bazıları, AKP’nin şu anki yöneticilerinin ortaya koyduğu liberal görüşlere bütünüyle katılmazlar”. Türk laikliğinin temellerinden vazgeçmeden demokratikleşebilme ko­nusundaki başarısı ya da başarısızlığı, Müslüman dünyanın

ta­mamı üzerinde çok önemli bir etkiye sahip olacaktır.

Jean Bauberot
Jean Bauberot

Vietnam’da, 1945 Bağımsızlık Bildirgesi Amerikan Bildir­gesinden alıntı yapar: “Bütün insanlar özgür doğar (...). Yaratı­cı (Tao hou) bize dokunulmaz haklar bahşetmiştir”. Bununla bir­likte, otuz yıl süren sömürgecilik karşıtı ve daha sonra da antiemperyalist savaşlar, özellikle Batının çıkarlarına hizmet etmek­le suçlanan Katolikliğe karşı fazla

hoşgörülü olmayan bir komü­nizme yol açar

Jean Bauberot
Jean Bauberot

Afrikalı toplumlarda dinlerin kamusal önemini açıklayan bir diğer nokta, devletlerin sağlık ve eğitim alanlarında yetersiz kal­maları, devletlerin kolektif bir his doğurma kapasitelerinin zayıf­lığı, kayırmacılığın ve siyasal otoriteryanizmin gelişmiş olması­dır. Sömürgecilik döneminde zaten çok sayıda olan (Kongo’da Kimbanguizm, Fildişi Sahilleri’nde

Harrizm...) Afrikalı bağım­sız kiliseler (büyük Hıristiyan inançlar) katlanarak çoğalmışlar­dır. XIX. yüzyılın misyonerleri gibi, kurumsal krizi (mevcut du­rumda tıbbın kurumsal krizini) çağrışımsal bir canlılıkla telafi eden “French Doctors [Fransız doktorlar]” gibi dinî olmayan STK’ların yanı sıra, dinden esinlenen STK’lar da fazlasıyla mev­cuttur.

Demokratik “geçiş” çabaları sırasında, sivil toplumu dik­kat çekici bir şekilde temsil edenler çoğu kez Hıristiyan otoriteler olmuştur. Senegal’de, Maraboutique topluluklar sömürgecilik dö­neminden beri güçlüdürler. Bununla birlikte, bu durum başkan Senghor’un onların talebine uymayan bir aile hukukunu yürürlü­ğe koymasını engellememiştir. Sonuç itibariyle,

bazı Latin Ame­rika uluslarında olduğundan daha fazla, hukukî olarak laik ama toplumları itibariyle dinî devletlerden bahsedebiliriz

Jean Bauberot
Jean Bauberot

“İçsel ikna” tarafından düzenlenen dinin dünyası, kanunların yetkisinde hatta alanında değildir.

Jean Bauberot
Jean Bauberot

1804’te dünyadaki “ilk siyah cumhuriyet”in anayasası olan Haiti Anayasası dinden bahsetmez ve din ile devlet arasında fiilî bir ayrılık kurar.

Jean Bauberot
Jean Bauberot

Papa Vatikan’ın hükümdarı olması için yapılan öneriyi red­deder ve orada esir olduğunu ilan eder. Bir Konsil (I. Vatikan) pa­panın yanılmazlığını ilan eder (Temmuz 1870) ki bu, o zaman için âlimlerin meşruiyetini bir şekilde sarsmak anlamına gelir. Pa­panın halefi olan ve daha saldırgan bir tutum takınan XIII. Léon, Fransız Katoliklerinden Cumhuriyet’i

kazanmalarını (1892), an­cak bunu yaparken laik yasaları kabul de etmemelerini ister. Pa­pa, Renum Novarum (1891) başlığını taşıyan, işçilerin durumuna ve sosyal problemlere dikkat çekmenin Katolik antiliberalizmine eşlik ettiği mesajında yeni bir uzlaşmazcılığı över. Entelektüel düzeyde ise Aquinoslu Thomas’m teolojisinin yeniden keşfini resmileştirir.

Jean Bauberot
Jean Bauberot

Bir diğer evrim faktörü, İslâm’a ver­dikleri ayrıcalıklı yere rağmen, çok dinli (Mısır), hatta az veya çok laik (Suriye, Tunus) olmak isteyen rejimlerin demokratikleşme ka­pasitesi olacaktır. Şu an için ürkek demokratik açılımlar her yerde İslâmî güçlere yaramıştır (Mısır, Cezayir, Ürdün, Fas, Kuveyt, Fi­listin...). Bu rüzgârdan gelen hareketleri demokratik

ve laikleştiri­ci bir sürece entegre etmek, şu anki konjonktürde zor gözükse de (terörist hareketler, Filistin’in işgali, Amerika’nın önemli varlığı) olanaksız da değildir. (günümüz Türkiyesi bunu gösterir). Çoğulcu­luk başka yerlerde yayılırken, özellikle Hıristiyan azınlıklara men­sup kişilerin göçü nedeniyle bu bölgede zayıflar.

Jean Bauberot
Jean Bauberot

Buisson laikliği tanımlamak için kalkış noktası farklı iktidar ve nüfuzların “birleştirilmesi” ve bunların dine “boyun eğdirilmesi” olan bir süreç tasvir eder.