Çağatay Osmanoğlu
Çağatay Osmanoğlu

İbni Kadı Şuhbe, Timur'un yaptığı sayısız savaşlarda ne bir kez hezimete uğradığının, ne de geri çekildiğinin kaydedilmiş olduğunu ifade etmektedir.
Volga Nehri'nden Ganj Nehri'ne, Tanrı Dağları'ndan İzmir ve Şam'a kadar geniş bir alanı ele geçiren ve Osmanlı Sultanı Bayezid, Memluk Sultanı Ferec ve Altın Orda Hanı Toktamış gibi kimseleri alt eden ve

karşısında hiç kimsenin duramadığı Timur'a haklı olarak Sultanları ve Melikleri Kahreden Adam, Yedi İklimin Sahip Kıranı, Denizlerin ve Karaların Kahramanı, Meskûn Memleketlerin Sahibi gibi lakaplar takılmıştır.

Lamii Çelebi
Lamii Çelebi

Bir adamın çok sevdiği bir köpeği varmış.Köpek ölmüş ve adam çok üzülmüş.Aynı bir insan gibi özenle kefenlemiş ve arkasından helva yapıp insanlara dağıtmış.Fatihalar okutmuş.Bu yapılanlar Kadı'ya şikayet edilmiş.
Kadı: Bre yaban eri.Bu yaptığın ne iştir.Ashab-ı Kehf köpeğine,Aziz Nebi eşeğine bu kadar önem vermemiştir.Yoksa sen dinsiz imansız

mısın? diye bağırır.
Adam: Ey Kadı "İkincinin sözünü dinlemedikçe, kimsenin hakkında hüküm verme" buyruğunu duymadın mı? O köpeğin vasiyetinde Kadı efendi hazretlerininde 200 akçe hissesi var.Size getirdim.Kadı bunu duyunca bakın ne iftiralar edilmiş.O merhumun namazına yetişemedik bari ruhu için bir Fatiha okuyalım.der

Mehmet Emin Yıldız
Mehmet Emin Yıldız

Anılarımın hırsızı demişti kadı
Gözlerini kısa kısa yazmıştı tabutun tahtasına;
anı çalana değil, baklava çalana hırsız denir.

Barış Oktay
Barış Oktay

Üstad Hasan İsmail el-Hudeybi..
Hafızlığını tamamladı. Ezherde İslami ilimler okuduktan sonra modern ilimlerde okurdu.
Bütün hayatı boyunca nezaketi elden bırakmadı.
Üstad Hasan el-Benna şehit edilmeden 10 gün önce, Müslüman Kardeşlere kendisinin yokluğunda Üstad Hudeybi'ye danışmanlarını tavsiye etmişti.
Hasan el-Benna'nın şehadetinden sonra 14

aylık bir fetret dönemi başladı. Bu dönemde Üstad Hudeybi gizli liderliğini yürüttü. Ortalık biraz yatıştıktan 1951'de Müslüman Kardeşler'in resmi olarak İhvan-ı Müslimin'in 2. Genel Mürşidi seçildi.
Onun döneminde İhvan, Cemal Abdunnasır'ı ihtilal denemesinde destekledi. Hatta iki üç İhvan mensubu ihtilal komitesine bile seçilmiştir. İhtilali gerçekleştiren

Nasır İhvan'a düşman bir tutum sergilemeye başlamıştır. Cemal Abdunnasırla İhvan’ın arası iyiken bile Hudeybi onun iyi bir insan olmadığına inanıyordu.
Hudeybi döneminde ilk defa Türk bir gazeteci ile röportaj verildi. (Akşam gazetesinden, Hıfzı Topuz) Tabi Türk basınının İhvan'a bakışı menfidir.
Araları bozulduktan sonra Nasır İhvan’ın üzerine

oynamaya başlayınca Üstad Hudeybi Nasır'a uyarı mektubu da yazmıştır.
1954'teki tutuklanmalarda bütün Müslüman Kardeşler üyeleri gibi Üstad Hasan el-Hudeybi de tutuklandı ve idamla yargılandı. Müslüman Kardeşlerin feshi kararlaştırıldı. Birçok üye çeşitli işkencelere maruz kaldı. Bu dönemde Üstad Hudeybi'nin Nasır'a seslenişi şöyle oldu: "İhvan-ı

Müslimin, Mısır gençlerinin en hayırlılarıdır. Onları Mısır'ın bir hanizesi gibi koruyun. Benden istediğinizi alın."
Kendi kardeşlerine ise şöyle seslendi: "Hapishane psikolojik bir durumdur. Duvarlar ve kelepçelerden ibaret değildir. İslam Devletini yüreklerinizde kurun ki topraklarımızda kurulsun. Mücadele edeceğiniz ilk meydan nefislerinizdir. Eğer orada

kazanırsanız, diğer her yerde de kazandınız demektir."

Üstad Hudeybi'nin en önemli etkisi hapisteki kimi İhvan mensuplarının Nasır ve adamlarını tekfir etmeye başlamışken Üstad Hudeybi her zamanki gibi gösterdiği gösterdiği basiretli tavrı ile cezaevinde maruz kaldıkları bütün işkencelere ve asıl mesleğinin hakimlik olmasına rağmen üyelerine "Bizler kadı

(hakim) değiliz, davetçiyiz. Tekfir edemeyiz." mesajını vererek aşırılığa ve sapmalara karşı kaymaları önledi.

Necmeddin Et- Tarsûsi
Necmeddin Et- Tarsûsi

Eğer kâdı Hanbelî ise sultanın kâdıya göreviyle ilgili şunları söylemesi gerekir: Kâdı itikadî konularda Hanbelîlere nispet edilen şeylerden uzak durmalı ve ondan teberrî etmelidir. İtikadî olarak Tahâvî’nin [ö.933] görüşlerine inanıp buna zıt görüşlere itibar etmez. Hanbelîlerin şeyhi İbn Teymiyye’nin [ö.1328] itikadını sorgulamak için kurulan mecliste

kendisine “Akîden nedir?” diye sorulduğunda “Tahâvî’nin inandıklarına inanıyorum” diyerek kurtulmuştu.

Necmeddin Et- Tarsûsi
Necmeddin Et- Tarsûsi

Hükümdar, kâdıya “mezhepte şâz olan görüş ve müftâ bih olduğuna dair bir kaydın bulunmadığı teferrüd etmiş görüşlerle değil müftâ bih olan
görüşlerle hüküm vermesi gerektiğini” söyler. Şayet İmam Ebû Hanife(r.a.) bir görüşünde tek kalmış ve iki talebesi Ebû Yusuf ve Muhammed(r.a.) aynı görüşte ise kâdı muhayyerdir. Fakat iki talebesinin

görüşünün müftâ bih olduğuna dair bir kayıt bulunmadıkça İmam [Ebû Hanife]’nin görüşünün dışına çıkmamak evlâdır.

Osman Demir
Osman Demir

Birgivî, Hanefî mezhebinden olduğunu kendisi dile getirmektedir15 ve eserlerinde bu tasnifte diğer mektebin temsilcileri sayılan Ze- mahşerî, Kâdî (Beyzâvî), (Fahruddîn) Râzî ve Ebû Mansûr’un16 (el- Mâtürîdî) isimlerini anarak görüşlerine yer vermektedir.17 Ancak hiçbir eserinde İbn Teymiyye’nin adına yer vermemektedir.

Birgivî, bazı konularda,

döneminin âlimleriyle farklı düşüncelere sahip18 olsa da, bu durum onun Hanefî ve Mâtürîdî olduğu gerçeğini değiştirmez. Birgivî’nin görüşlerini delillendirirken referans verdiği kaynak kitaplarınının çoğunlukla Hanefî fıkıh, özellikle de fetva kitapları olduğu görülmektedir. Mâtürîdîliğin “tüm bölgelerde aynı şekilde temsil edilmediği"19

bilinmektedir. Birgivî gibi âlimlerin farklı görüşlerini Hanbelîlik, İbn Teymiyye ve Selefîlik ile özdeşleştirmek hata olacaktır.

----------

“‘Amelde mezhebin kimdir?' dişeler, ‘İmâm’Ebû Hanîfe’dür’ diye; ammâ hükm idüp: *Ebû Hanife mezhebi hakdur, gayrılar mezheb-i bâtıldır’ dimeye.”; Birgivî, Vasiyyet- nâme, 107; aynca bkz. a.

mlf., et-Tarîkatü’l-Muhammediyye ve's-sâretü'l-Ahmediyye (thk. Muhammed Hüstû Mustafa; Halep: Dâru’l-Kaiem ei-Arabî, 2002), 399

16 Birgivî, İnkâzü 'l-hâlikîn (Jlesâ 'ilü ’l-Birgivî içinde; nşr. Ahmed Hâdî el-Kassâr; Beyrut Dâm'l-Kütübi’l-İlmiyye, 2011), 73.

Birgivî, et-Tarîka, 201; a. mlf., İnkazü'l-hâlikm, 54.

18

Birgivî’nin itiraz ettiği konulardan olan para vakıflan Birgivı'den önce de Osmanlı uleması tarafından tartışılmaktaydı. Ebû Hanîfe İle öğrencileri de para vakıflari hakkında farklı görüşler belirtmiştir. Birgivî’den önce bu tartışmalara katılan dönemin âlimleri hakkında bkz. Özcan, Tahsin, Osmanlı Para Vakıfları: Kanûnî Dönemi Üsküdar Örneği (Ankara:

Türk Tarih Kurumu, 2003), 28 vd.

19 Kalaycı, Mehmet, Tarihsel Süreçte Eşarilik-Maturidilik İlişkisi (Ankara: Ankara Okulu Yayınlan, 2013), 129.

Ahmet Kurutluoğlu
Ahmet Kurutluoğlu

"Zamanın hükümdarı bütün mahpusların ceza sürelerini yarı yarıya affetmiş. Zindancı, müebbet hapis mahkumlarının hesabını nasıl yapacağını saraydan sorunca, hükümdar bu hususun Kadı Karakuş'la istişare edilmesini söylemiş. Karakuş, hiç bu gibi meselelerde fazla düşünür mü..? Kestirip atmış: 'Müebbet mahkumları bir gün bırakır, bir gün hapsedersiniz!'"

Georg Brandes
Georg Brandes

Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni.
Değmez bu yangın yeri avuç açmaya değmez
Değilmi ki çiğnenmiş inancın en seçkini
Değilmi ki yoksullar mutluluktan habersiz
Değilmi ki ayaklar altında insan onuru.
O kız oğlan kız erdem dağlara kaldırılmış
Ezilmiş horgörülmüş el emeği, göz nuru
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik

bozulmuş
Degil mi ki korkudan dili bağlı sanatın
Degil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene
Doğruya dogru derken eğriye çıkmış adın
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen'e
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyadan geçtim ama
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama