Hamza Nuh Özer
Hamza Nuh Özer

"Ama devlete asker lazım, yolları yapacak adam lazım. Vergi lazım. Bu sebeple umutların beslenmesi lazım. Bana göre ise bir tek şeyi öğrenseler yeterli, nerdeyse tamamı köhneleşmiş bu yerde. Dünyayı görsünler. Neyi yaşadıklarını bilsinler, neyi yaşayamayacaklarını. Neden çoban ve çiftçi olmaları gerektiğini. Sadece birkaçı köyden çıkabilecek zaten, köyden

çıkmakla çıkmamak arasında bir fark olmadığını görsünler. Okumak bile sadece işlerini zorlaştıracak . Bir süre umutsuzca çırpınacak zeki olanları. Sonra mutsuz çobanlar olacaklar. İşte okumak bunu değiştirecek onlar için, mutlu ve mutsuz çobanlar. Taş devrinden maden devirlerine geçemeyecekler. "

Nuray Okumuş
Nuray Okumuş

Yılda üç kez ekilip biçilebilen haşhaş karşısında, buğday, pamuk, arpa, tütün, şekerpancarı gibi yılda sadece bir kez ekilebilen ürünler çiftçi tarafından tutulmamıştır.

Davis Grubb
Davis Grubb

Hepsi birden, aç ve üstü başı kir içinde olan Vaiz'de bir şeyler olduğunu aynı anda hissettiler. Dudakları bükülmüş, gözleri parlamaya başlamıştı. Ahalinin arasında dolaşarak, ellerini insanların omuzları üzerine koyuyor ve çocuklar hakkında daha fazla bilgi edinebilmek için adeta dilenircesine yalvarıyordu. Buhran yıllarıydı. Her gün görülen manzaralardandı

bunlar. Anadan babadan, sevgiden, yemekten yoksun çocuklar, evlerinden kaçarak ormanlara sığınıyorlardı. Kendilerine bakmaktan aciz insanların çocukları evlerinden kaçarak daha umutlu bir yerlere varmak için yollara dökülüyor, yol kenarlarında, samanlıklarda, ya da araba mezarlıklarındaki eski araba karoserlerinin içinde gecelerini geçirip, başı boş, yeniden yollara

dökülüyorlardı. Ya yiyecek çalıyorlar, ya da iyi kalpli bir çiftçi karısının, belki de onların kirli yüzlerinde kendi hayatının veya aynı hale düşebilecek kendi çocuklarının hayalini gördüğü için, kendilerine verdiği yemeği bir aç hayvan oburluğu ile yiyorlardı. Bütün bu adamlar karılarının bu sevgi dolu anlayışını hissettikleri için yapılan bu iyiliği,

sıkıntılı yıllar olmasına rağmen eleştirmemiş, hatta gönüllerinin derinliklerinde, yapılan bir iyiliğin o tarifsiz huzurunu duymuşlardı. Oysa Vaizın kuru ve nefret dolu yüzünde, kendi karılarının yüzlerinde gördüklerinden en ufak bir iz bile bulunmuyordu. İyi yetiştirilmiş, marifetli bir av köpeğinin gaddar huzursuzluğu ve acelesi vardı yüzünde. Insanlar bunu

gördüler ve insanlar yanından uzaklaştılar rahibin.

Sepin İnceer
Sepin İnceer

“Ölüm hayatın yok olması değil. Hayatın geri kalanı. Ve size hayatın hayat vermediğini söyleyebilirim. Bunu her çiftçi bilir. Hayat, hayat vermez. Hayat devam ederken tüketir. Sadece insanları değil, tüm yaşam formlarını alır, tüketir, yer, içine çeker vs. Hayat hayat vermez. Hayat, hayat alır..”

Rosa M. Curto
Rosa M. Curto

Birçok ülkede, özellikle de en fakir olanlarda, birçok ormanlık alan tahrip ediliyor. Güney Amerika'da bulunan Brezilya'daki birçok çiftçi tütün, kahve, mantar meşesi ve soya edebilecekleri yeni alanlar açmak için kanunlara aykırı bir şekilde ormanları yakıyor.

Jean Orizet
Jean Orizet

Kanatlarındaki balmumu eridikten sonra Ikaros uzunca bir süre düştü, öyle uzun zaman düştü ki, deniz onun yuttuğunda güneş ufukta batıyordu.
Kimse asla bilmeyecek niye o kadar yavaş düştü Ikaros. Tanrılar, onun inişini yavaşlatırken, cezasını uzatmak ya da tam tersine ona, ölüme alışmak için zaman vermek istemiş olabilirler miydi? Sır devam ediyor. Bilinen şu:

Kahraman, yeşil suya daldığında yakınları çoktan unutmuştu onu. Hiç kimse boğulduğunun farkına varmadı. Birkaç mil ötede bordası yüksek bir gemi yelkenlerini açmış, demir alıyordu; hemen yakınında sert toprak üzerinde akşam olmadan en son sabah İzlerini sürüyordu bir çiftçi. Daha aşağıda bir tepenin sağrısında bir çoban gökyüzünü gözetliyordu ve

sürüsünün yanına dönmeye hazırdı. Daha da aşağıda bir balıkçı oltasını son kez atıyordu.
Hayat, görünüşe göre Ikaros olmadan da düzenli bir biçimde sürüyordu.
Ama denizci ya da çoban, çiftçi veya balıkçı olsun, insan bu sırada, ne zamandır gerçekliğinin kendine doğru uçtuğu harika bir düşü kaçırdığını bilmiyordu.

Mehmed Gökhan Polatoğlu
Mehmed Gökhan Polatoğlu

Birkaç çiftçi bu durum karşısında: "Bu gâvur icadıdır... Bununla ziraat yapıldığı takdirde, tarlamızın bereketi kaçar..." diyerek dağıtılan pullukları geri verdiler. Bunun üzerine, yol kenarındaki tarlalar pulluklarla işlendi. Sürülen bu tarlalarda mahsul iyi olunca, karasaban atıldı ve ertesi yıl, ambarda pulluk kalmadı.