Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu

Komutanı olmadığı bir savaşın ağır yenilgisini paylaşmak zorunda kalan katip misin sen?

Cemil Meriç
Cemil Meriç

“Gerçek kendisini zor teslim eder, çünkü canlıdır, değişkendir. Canlı ve değişken olduğu için de bir kere teslim alınınca sürgit elimizde kalmaz. Bu sebeple gerçekle girişilecek savaşın sonu yoktur. Bu savaşın zaferi sürekliliğindendir.”

Nikos Kazancakis
Nikos Kazancakis

... sanırım ki, insanlar üç türlüdür: Kendi deyimleriyle hayatlarını yaşamayı amaç sayanlar, yani yemeyi, öpmeyi, zengin olmayı, onur kazanmayı... Sonra, kendi hayatlarını değil, bütün insanların bir olduğunu anlarlar ve insanları ellerinden geldiği kadar aydınlatmak, sevmek ve onlara iyilik etmek için savaşırlar. Bir de, bütün evrenin hayatını yaşamayı amaç

edinenler var; her şey, insanlar, hayvanlar, bitkiler, yıldızlar; hepimiz bir bütünüz; biz hepimiz aynı korkunç savaşın içindekileriz. Hangi savaş mı? Maddeyi ruha dönüştürme savaşı!..

Defence Turk
Defence Turk

Kullandığınız teknolojinin başarısı, sizin imkan kabiliyetleriniz, düşmanın imkan kabiliyetleri, savaşın cereyan ettiği coğrafya ile de yakından ilgilidir. Tabiidir ki hiçbir teknoloji ya da o teknolojiyi icat edenler, tek başına bir savaşı bitirmeye muktedir olamazlar.

Serkan Bayram
Serkan Bayram

Bu katil hırsızlar, yaptıklarını medeniyet kisvesine de büründürmeye çalışmışlardır. Sanki savaşın medeniyetle bir ilgisi olabilirmiş gibi, adabı muaşeret kuralları oluşturmuşlardır. Peki bu kuralları kim, neden oluşturmak ihtiyacı hissetmiştir ? Savaşta uyulması gereken kurallara, güçsüzler mi yoksa güçlüler mi ihtiyaç duyar? Bu sorunun cevabı basittir: Belki

şaşıracaksınız :) ama güçlüler. Zayıf olan; savaşta, elindeki tüm imkanları, maksimum güçte kullanmak zorundadır. Ulaşabildiği her türlü silah ve insanı savaşında kullanmak zorundadır. Savaş adab-ı muaşeretince yasaklanmış olan, kimyasal ve biyolojik silahlar gibi. Savaşması yasaklanan çocuklar gibi. Güçlü olan; savaşı kazanacağından emin olmakla beraber,

verilecek kayıpları en aza indirebilmek için, kurallara ihtiyaç duyar. Çünkü; güçlü olan zayıf olanı yendiğinde, kimse onu alkışlamaz. Ancak; zayıf olandan gördüğü hasar oranında, itibar kaybeder. Savaş kurallarına baktığımızda; her türlü biyolojik ve kimyasal silahın yasaklandığını, kadın ve çocukların savaştan uzak tutulduğunu, esirlerin öldürülmesinin

yasaklandığını ve esirlere iyi bakılmasının zorunlu kılındığını, sivillere yapılacak saldırıların yasaklandığını görürüz. Şimdi de bu kuralların, kimin işine yaradığına da bir bakalım. Biyolojik ve kimyasal silahlar, elde edilmesi kolay, ucuza mal olan ve çok büyük hasara neden olan silahlardır. Bu yüzden güçlü taraf, güçsüz tarafın direnme gücünü

arttıracağı için bu silahları yasaklamak ister. Çünkü, güçsüz olan tarafın ileri teknolojik silahlar olan; savaş uçakları, deniz altılar, roketler yapabilme kapasitesi kendine oranla son derece sınırlıdır. Kadın ve çocukların savaştan uzak tutulması, yine güçlü tarafın işine yarar. Zaten üstün askeri kabiliyete sahip olan güçlü taraf, kendine ekstradan

uğraşacak problem istemez. Kendi kadın ve çocuklarını da savaşa katmak istemez. Çünkü; gelişmiş devlet olduğu için, kadınları ekonomide söz sahibidir. Geleceği olan bir devlet olduğundan, çocuklarını gözden çıkarmak istemez. Düşük doğum oranlı ülke olmasının da bunda payı vardır. Güçsüz olan ülke ise; kadınların ekonomide pek katkısının olmamasından ve

durumun vahametinden dolayı kadınlarını da cephede kullanmakta tereddüt etmez. Çocuklar da onun açısından problem teşkil etmez. Geleceği düşünecek hali yoktur. Çünkü; savaşı kaybederse bir geleceği olmayacaktır. Güçlü devletin kölesi olacağına, çocuklarının özgürlük uğruna ölmesini tercih eder. Savaş esirlerinin öldürülmemesi ve iyi bakılması kuralına

gelelim. Gelişmiş devletin esirleri, nitelikli insan sınıfına dahil olacağı için korunmaları önemlidir. Gelişmemiş ülkenin esirlerininse, böyle bir vasfı yoktur. Esirlerin iyi bakılmasına gelince de şunları söyleyebiliriz: Güç-lü olan tarafın, esirlere harcayacağı para, onun için çok önemli değildir.Ekonomik bakımdan onu zor durumda bırakmaz.Güçsüz olan,

ekonomisi sağlam olmadığından; savaş esirlerinin bakımı, ona önemli bir külfet getirecektir. Yani savaş esirlerinin iyi bakılması kuralı, güçsüz tarafı, ekonomik açıdan zor durumda bırakma işlevini de görecektir. Sivillere saldırılmaması da savaş esirlerinin öldürülmemesi mantığıyla, aynı kapıya çıkar. Güçlü tarafın sivilleri ve onların yaşadığı

kentlerin ekonomik değeri; güçsüz tarafın sivilleri ve onların yaşadığı kentlerin bedelinden çok daha fazladır. Ortaya çıkan şudur ki; Savaşın adab-ı muaşeret kuralları, güçlü olan tarafın çıkarlarını korumaya yönelik oluşturulmuştur.

Ömer Faruk Batmaz
Ömer Faruk Batmaz

Bir savaşın kaybedeni ve öleni her zaman halk olur.

Andor Heller
Andor Heller

Kızıllar, Macar tarihini yalanla doldurmuşlar ve istedikleri şekilde yeniden yazmışlardı. Ama gençler, gerçek Macar tarihini öğrenmişti. Zorluklar altında dedelerinin düşmanı vatanlarından nasıl kovduklarını çok iyi bellemişlerdi. Aynı savaşın bugün yeniden yaşanması gerekiyordu.

Nihat Ekinci
Nihat Ekinci

Kafkasya cephesinde savaşın kaybedilmesi konusunda konuşan Enver Paşa şunları söylemektedir; "Sarıkamış çarpışmasına dıştan bakarsak yenildik sayılır, fakat gerçekte muzafferizdir. Çünkü Sarıkamış ormanlarından Erzurum'a kadar uzanan yollar üzerinde onbinlerce Kürt gencinin cesetlerini bıraktık."

Adnan Ataç
Adnan Ataç

1914 yılı savaşın başında ülkenin tek tıp fakültesinin sivil öğretim üyeleri sıhhıye yedek subay olarak, 6. sınıf öğrenceleri sıhhıye başçavuşu, 5. sınıf öğrencileri de sıhhıye çavuşu olarak silah altına alınmıştır.

N. Berk Çoker
N. Berk Çoker

Büyük Savaşın (1. Dünya Savaşı) yol açtığı yıkımlarla yaşamaya çalışan toplumsal sınıflara ait çelişkileri en iyi anlatan filmlerden biri Alman dışavurumcu sinemanın önemli temsilcilerinden Metropolis’tir. (1927)