Dersim sarp ve engebeli bir yöredir. Buradaki Kızılbaş-Kırmanc halkıyla etrafındaki halklar ve egemen devletler arasında din, töre, sosyal değerler, dil ve kültür bakımından önemli ve tarihi aynlıklar oluşmuş. Kırmanclar zamanında çoğunlukla Zerdüşt dinini benimsemiş
Uyuşukluğun ve gevşekliğin mekanı olarak suçlanan Asya her zaman bu eleştiriyi hak etmemiştir Evrenin en önemli kanun koyucuları dünyanın bu bölgesinden çıkmıştır Bölge Zerdüşt ü Konfüçyüsü ve Muhammedi doğurmuştur
Şamiram, binlerce amelenin ekiplere bölünüp, her ekibin başına seçkin ustalar getirilmesini emretti. Çok sıkı bir çalışma uygulattığından, birkaç yıl içinde, kapıları bakır kaplama, sağlam surtarla çevrili Şamiramagerd (Van) şehrinin inşası tamamlandı.
Şamiram, kendi adıyla anılan bu şehirde, renk renk, çeşit çeşit taşlarla bezeli, iyi ışık
alan, iki üç katlı pek çok malikane yaptırdı. Şehri, güzel ve geniş sokaktarla bölümlere ayırdı. Şehrin konum ve ihtiyacına uygun, şaşılacak derecede güzel hamamlar inşa ettirdi . Nehrin suyunun bir bölümünü şehre dağıttı, her türden ihtiyaca ve bağ bahçe sulamasına tahsis etti. Nehri de şehrin ve çevresinin sulanması için gölün sağ ve solundan geçirdi.
Şehrin, doğu, kuzey ve güneyini meyve ağaçlarıyla süslü mahallelerle donattı, şaraplık üzüm bağları oluşturdu. Surlarla çevrili bu şehir, görkemiyle dört bir yana nam saldı, çok sayıda insan yerleşti oraya.
Şamiram, şehrin bir ucunu surtarla ayırıp, giriş çıkışı çok zor krallık binaları yaptırdı. Sert kayaların demirle bile çizilemeyen
güneşe dönük yüzlerine şahane odalar, yatakhaneler ve hazine bölmeleri yapıldı. Uzun, derin çukurlar kazıldı. Bu çukurların
hangi amaçla yapıldığı bir sır. Kayaların üzerine çeşitli yazılar yontuldu. Yalnızca bunların görüntüsü bile herkesin hayranlığını uyandırmaya yetiyordu.
Şamiram, her yaz kuzeye, bu yazlık şehre geldiğinde, Asur
ülkesinin ve Ninova'nın yönetimini Medler'in atası Zerdüşt Kahin'e bırakıyordu.
Ahameniş Hükümdarlığı, siyasi kültürü ilahi otoriteye dayalı bir ideolojiyle birleştirmişti. Bu ideolojinin temelinde hükümdarın Tanrı'nın yeryüzündeki vekili olduğunu telkin eden Zerdüşt ve belki daha eski Mezotamya kavramları vardı. Hükümdarlığın özünü iyiyle kötünün evrensel mücadelesi fikri oluşturuyordu. Hükümdarın adaleti sayesinde iyi sonunda
kötüyü alt ederek haklı çıkıyordu.
İslamiyet öncesinde ve özellikle Zerdüşt inanışının yaygın olduğu çağlarda Iran halkı
“yaratıcı” tarafından özel yeteneklerle donatılan ve kötülüklerden sakınan üstün kişilerin, kutsal makamlarca görevlendirilerek
“metafizik evren”e veya daha yaygın ifadesiyle “ölüler diyarı”na gittiklerine, yüce makamlarında oturan tanrılar, melekler ve
diğer kutsallarla görüşüp dönüşte de dindaşları için birtakım kutsal mesajlar getirdiklerine inanmaktaydı.
Zerdüşt nice ülkeler, nice halklar gördü: Nice halklara göre iyi ile kötü nedir, anladı böylece. Zerdüşt iyi ile kötüden daha büyük bir güce rastlamadı yeryüzünde....
Bir halkın iyi saydığı pek çok şeyi, başka bir halk utanç ve düşüklük sayı yordu: Böyle gördüm ben. Burada kötü denen pek çok şeyin, erguvanî şeref lerle süslendiğini gördüm
başka yerde.
Komşu komşuyu anlamıyordu hiç: Komşusunun delilik ve kötülüğüne şaşıyordu hep....
Gerçek şu ki, insanlar her türlü iyi ve kötülerini kendi kendilerine vermişlerdir. Gerçek şudur ki, onlar bunları almadılar, bunları bulmadılar, bunlar gökten bir ses gibi inmedi onlara. ...
Bin amaç vardı şimdiye dek, bin ulus vardı daondan. Ancak bin
boyuna vurdurulacak boyunduruk yok daha, bir amaç eksik. İnsanlığın amacı yok daha.
Manicilik aslında Zerdüşt Düalizmi, Babil folkloru, Budist ahlak ilkeleri ve Hristiyan unsurların bir karışımından oluşmaktadır.
Göbekli Tepe'deki daire planlı dikilitaş yapıları, Zerdüşt inanırlarının ölü gömme adetleri için ideal dakhmahlar sunmaktadır. Burada, Göbekli Tepe'de ele geçen kemik buluntular arasında leş yiyen karga türü kuşların oranının %50 olduğunu söylemek gerekmektedir. Bulunan akbaba kemikklerinin sayısı da hiç az değildir. Belki bu hayvanlar, uzaklara bakabilecekleri
böylesi yerleri çok seviyorlardı, ama belki de burada aynı zamanda "yiyecek" bir şeyler de buluyorlardı.
Budist düşüncenin kökeninde, rahiplerin egemenliğine karşı başkaldırı vardı. Toplumsal ilişkiler konusunda ise, Zerdüşt ve Konfüçyüs düşüncesinde olduğu gibi çelişkilerin yatıştırılmasını öğretiyordu.