Belya Düz
Belya Düz

Alt metinde deleuze çözümlüyorlar bir yetimi çözümleyemiyorlar
Samimiyet mesela aristo mantığına dahil mi?

Aslı İkizoğlu
Aslı İkizoğlu

Deleuze’ün militan praksisinin, (irade dışı olmakla birlikte) ilk pozitif ilkesidir: “devrim gibi bir gelecek olmadan devrimci-oluş”, “bir çatallanma, yasadan uzaklaşma, yeni bir olanak alanı açan istikrarsız bir durum” - “çelişilebilecek, bastırılabilecek, ıslah edilebilecek, ihanete uğrayabilecek ama daima aşılamaz bir şeye yol açacak” bir durum (Deleuze 1995:

“G comme Gauche”;8 Deleuze 2003: 216). Bu, hem bireylerin içinde hem de toplumun dışsallığında meydana gelen, bedenle, zamanla, cinsellikle, kültürle, işle yeni ilişkiler yaratan bir yaşam meselesidir; “kendi başlarına devrimci olsalar da “ne devrim için bekleyen ne de onun bir ön biçimini oluşturan değişimler: Bu değişimler kendi içinde, poetik hayata özgü bir

direniş gücüne sahiptirler” (Deleuze 2002: 200-1) (yani, arzuyu yerinden ederek ya da yaşamı yeniden düzenleyerek, eskiden onları yönlendirmekte olan bilgi ve iktidar dispositiflerini kullanılmaz hale getirirler).

Aslı İkizoğlu
Aslı İkizoğlu

Mutlak tin öznedir, tinsel bedeninin sahibidir: Karşıtların diyalektiği, olumsuzlamanm olumsuzlanması, onun etkinleşmesini ifade eder. Tarih onun mülküdür ve onun tarafından kontrol edilir. Sıra dışı, hükmedici bir güçtür ve nihai olumlanmasının devlet olması bir tesadüf değildir. Hegel’e saldırmak, totaliter aşkınlık düşüncesinin havan tokmağını terse

çevirmektir. Deleuze bu noktayı iyi anlamıştı: “Yaşama yük bindirme,’ onu tüm bu yükler yüzünden kımıldayamaz hale getirme, devlet ya da dinle barıştırma, ona ölümü kazıma girişimi, yaşamı olumsuzun hâkimiyetine sokmaya yönelik bu canavar girişim, bu hınç ve mutsuz bilinç girişimi felsefi olarak Hegel’de vücut bulur” (Deleuze 2004b: 144).

Philip Goodchild
Philip Goodchild

Eğer arzu, doğal olarak çokluğu ve yaratımı arıyorsa, o halde, arzunun kendi kendine üretimine engel olan toplumsal oluşumların nasıl ortaya çıktığı sorunu gündeme gelir. Deleuze ve Guattari, sabit bir statüye ve metafizik bir varoluşa sahip görünümler taşıyan, belirli toplumsal düzenlemeler içinde üretilmiş içgüdü, gereksinim, istek ve çıkarı arzudan ayırt

ediyor. öncekiler gerçektir, ancak, belirli bir makinesel toplumsal düzenlemenin ürünüdürler; aksine arzu, düzenlemenin kendisidir. Gereksinim ve çıkarların arzuyla bir benzerlik. taşıyacağını varsaymak için bir neden yoktur. Sonuçta, bilinç dışı arzu, çıkarlara ve bilinçli isteklere karşı hareket edecek şekilde üretilebilir. Arzunun, çokluğun ve yaratımın varoluş

kazanmalarını önlemek üzere toplum içinde iş gören sayısız güç vardır; bunlar, bir potansiyelin gerçekleşmesini engellemekten daha çok başka ilişkilerin meydana gelmesi için kendilerini araya sokarak iş görürler. İçkinliği ve tutarlılığı kesintiye uğradığı zaman arzu, bir
başka arzu tarafından "bastırılır,

Hannah Stark
Hannah Stark

''Arzu kısmi nesneleri, akımları ve bedenleri faaliyete geçiren ve üretim birimleri olarak işleyen pasif sentezlerin bir bütünüdür.”

- Deleuze ve Guattari

Rolando Perez
Rolando Perez

"Hayır! İnsan ilişkilerini tamamlamada o eski iyi Oedipus'u istemiyoruz. Oedipus, biz onu ister önemsiz bir tanımlama olarak, ister bir reçete olarak görelim, faşisttir. İçselleştirme, sembolik düzen aracılığı ile çoktan gerçekleşmiştir ve hiyer(arşik) sistemler çoktan kadınların bedenine ve ruhuna işlenmiştir."
(...)
"Oedipus her yerde: Oedipus kadını işte

taciz eden şirket patronudur; Oedipus “psikanalist” denen o küçük penistir; Oedipus politik despottur; Oedipus faşist öğretmendir; Oedipus Tanrı'dır; Oedipus baskıcı rahiptir; Oedipus merhametsiz polistir; Oedipus … herhangi bir otorite figürüdür. Ve son olarak Oedipus reaktif arzunun yazarıdır. Deleuze ve Guattari'nin de belirttiği gibi, arzuya noksanlığı sokan

Oedipus'tur ve “Oedipus'un emperyalizmi burada bir yokluk” uydurma bir yokluk, bir sembolik yokluk, bir mitolojik yokluk üzerine kuruludur."

Rolando Perez
Rolando Perez

Oedipus her yerde: Oedipus kadını işte taciz eden şirket patronudur; Oedipus “psikanalist” denen o “küçük penistir”; Oedipus politik despottur; Oedipus faşist Öğretmen'dir; Oedipus Tanrı'dır; Oedipus baskıcı Rahip'tir; Oedipus merhametsiz Polis'tir; Oedipus... herhangi bir otorite figürüdür. Ve son olarak Oedipus reaktif arzunun Yazarı'dır. Deleuze ve Guattari'nin de

belirttiği gibi, arzuya noksanlığı sokan Oedipus'tur ve “Oedipus'un emperyalizmi burada bir yokluk” uydurma bir yokluk, bir sembolik yokluk, bir mitolojik yokluk üzerine kuruludur.

Eugene W. Holland
Eugene W. Holland

Filozof Gilles Deleuze ile psikanalist ve politik eylemci Felix Guattari'nin ilk ortak çalışmaları Anti-Oedipus: Kapitalizm ve Şizofreni I (1972) 1960'ların sonu ve 1970'lerin başında Parisli entelektüel çevrelerde egemen olan psikanaliz öğretilerine, özellikle Oedipus karmaşası olarak bilinen çağdaş sofuluk biçimine cepheden bir saldırı niteliği taşır. Anti-Oedipus, hem

felsefeyi hem psikanalizi yeniden sorgulayarak, kodlardan kaçıp kurtulan bir şeyi oluşturmaya çalışırken, postmodernizm ve postyapısalcı felsefeyi radikalleştiren başka bir şeye, şizoanalize giriş yapar.

Gazete Duvar Kitap Dergi
Gazete Duvar Kitap Dergi

.
Gılles Deleuze “Sanat direnendir” der. “Ölüme, köleliğe, alçaklığa, utanca direnir.”

Abdullah Başaran
Abdullah Başaran

“Eğer tekerrür mümkünse bu yasanın değil ancak bir mucizenin sayesindedir” diye yazar Deleuze “Fark ve Tekrar”ın henüz başında. Hakikaten de müebbet dönüşler içerisinde kapana kısılmış ne bu çemberden çıkabilecek ne de hayatına sıfırdan başlayabilecek gücü haiz olmayan o aciz mahluk insanın acınası öyküsü ancak ironik bir şekilde biçemlendiğinde ya da

kurgulandığında yaşam mucizevi bir şekilde katlanılır hale gelmektedir. Elbet bu katlanılasılık müebbet dönüşlerin acı verici niteliğinin de bir alametidir: var olanların nekahati ızdırap hali.