Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi
Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi

Bir kimse ilmi, dünya için öğrenirse ilim, o kimsenin kalbinde kuvvetle yer etmez ve hiç kimse o ilimden yararlanamaz, o ilmin hiç bere-keti de olmaz. Kim ilmi âhiret için öğrenirse o ilimde bereket olur, kalbde muhkem olur ve ondan herkes istifâde eder faydalanır

Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi
Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi

El-Şafiinin şöyle dediğini duydum,Malike şöyle soruldu:“Ebu Hanifeyi gördünmü?” O dedi, “Evet, öyle bir adam gördüm ki,eğer şu sütun altındandır diye ileri sürerse,bunu delilleriyle ispat eder"

Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi
Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi

“İmâm’ın arkasında namaz kıldım. Namazını bitirince mihraba oturdu. Bir kimse gelip: “Bu kadar süs olan bir mihrabda namaz kılmak câiz mi?” dedi. İmâm: “Bu mihrabda kırk beş yıldır namaz kılarım daha burada süs olduğunu hiç görmedim” dedi. Sonra süsü kaldırmala-rını emretti.” Yine rivâyet edilir ki: “Bir kimse “Mes-cidin tavanı ne güzelmiş!”

dedi. İmâm: “Kırk yıldan daha fazla zamandır namaz kıldığım bu mescidin daha tavanını görmedim” dedi.

Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi
Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi

Nadr ibn Muhammed şöyle rivâyet eder: Halîfe, İmâm’ın fetvâ vermesini yasaklamıştı. Oğlu Hammâd [v.738], İmâm yalnız iken bazı mes’eleleri kendisine sordu. İmâm cevâb vermedi. Hammâd: “Sen hiç kimsenin görmediği bir yerdesin, kimden korkar-sın?” diye sordu. İmâm: “Halîfe bana fetvâ veriyor mu-sun diye sorduğunda inkâr edip yalan söylemek gerek-tiği için

korkuyorum” dedi.

Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi
Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi

Güneşi doğduran o Allah'a hamd olsun
Ya Rabb, bize güneşin hayrını ver ve güneş her neyin üzerine doğduysa onun da hayrını ver.

Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi
Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi

İmam-ı Azam Ebu Hanife zamanında onu sevmeyen ve ona buğzeden muhaliflerinden bir tanesi, talebelerinin ve sevenlerinin huzurunda onu cevapsız bırakıp mahcup etmek için aldatıcı bir soru hazırladı. Ve büyük imamın bulunduğu meclise gelip bu aldatıcı ve karmaşık soruyu sordu.

-Bir adam var ki onun kamil bir Müslüman olduğuna herkes şehadet eder, fakat bazı

sözleri var ki küfür kokuyor. Onun hakkındaki hükmünün ne olduğu öğrenmek istiyorum. Bu kimse şunları söylüyor:

"Cenneti ümid etmiyorum,

Cehennemden ve Allah'tan korkmuyorum.

Ölü etini severek yerim.

Rükusuz ve secdesiz namaz kılarım.

Hakka buğzeder, fitneyi severim.

Yahudi ve Hıristiyanları da tasdik

ederim.

Görmeden şahitlik ederim."

Işte böyle bu kimse hakkındaki hükmünüz nedir?

Imamı Azam Ebu Hanife hazretleri bunu soran kimseye;

"Peki bu kimse hakkında senin bir fikrin var mı?" deyince, o; "Ben ne diyeyim, bunu sana soruyorum."dedi.

Imamı Azam talebelerine döndü ve aynı soruyu onlara sordu. Talebeleri de; "bu

söylenenler küfür alameti olduğu için, söyleyen kimsenin küfrüne delalet eder." diye cevap verdiler.

Bunun üzerine Imam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri sözü aldı ve hafif bir tebessüm le bu söylenenlerin ne manaya geldiğini tek tek şöyle açıkladı:

"Bu adam gerçekten de kamil bir mümindir. Zira onun söylediği bu sözler hep mecazidir, tevili vardır.

Şöyle ki: Bu kimse cenneti ümit etmiyor. Yani Cennetin sahibi olan Hz. Allah'ı ümit ediyor.

Cehennemden korkmuyor, Cehennemin sahibinden korkuyor.

'Allah'tan korkmuyorum' derken, Allah'ın adaletle hükmedeceğini bildiği için, Allah'ın kendisine zulmedeceğinden korkmuyor.

'Ölü eti yerim' derken, söylemek istediği balık etidir.

'Rükusuz ve

secdesiz namaz kılarım' demekle, cenaze namazını kastediyor.

'Hakka buğz ederim' sözüyle kastettiği şey, ölümdür. Herkes için Hak (ölüm) vaki olacak. Mevla Teala'ya daha fazla kulluk yapabilmek için ölümü istemiyor.

'Fitneyi severim' derken fitneden kastı ise evlatlarıdır. Çünkü Mevla Kur'an-ı Kerimde Mal ve evladı fitne olarak zikredilmiştir.

(Teğabun: 15)

Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi
Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi

Bir gün bir kimse Hazret-i İmâm’a gelip: “Borçluyum. Alacaklının beş yüz akçesini benden almaması için aracı olur musun?” dedi. İmâm, alacaklıyı alacağı paranın tamâmından vazgeçirince borçlu: “Maksadım hepsinden temize çıkmak değildir ancak istenilen miktarın beş yüzünü temize çıkarmaktır” de-diğinde İmâm: “Borç, senin değildir, benimdir, o

ödendi” dedi.

Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi
Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi

Yâ Rabb, bize güneşin hayrını ver ve güneş her neyin üstüne doğdu ise onun da hayrını ver

Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi
Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi

Hâricîler Kûfe’ye girdikleri zaman her günah işleyeni kâfir ve bunları tekfir etmeyenlere de kâfirdir diyorlardı. Hâricîler, Hazret-i İmâm-ı A‘zam’ı Kûfe halkının şey-hidir diye yakaladılar. Hazret-i İmâm’a “Küfürden töv-be et” dediler. İmâm da: “Her türlü küfürden tövbe ediyorum” dedi. Hâricîler: “Sizin küfrünüzden tövbe ediyorum demek

istiyorsun” dediler. İmâm-ı A‘zam radıyallâhu anhe yine tövbe etmesi için baskı yaptılar. İmâm da onlara: “Benim murâdımın bu olduğunu bili-yor musunuz, yoksa tahmîn mi ediyorsunuz?” diye sor-du. Hâricîler: “Tahmîn ediyoruz” diye cevâb verdiler. İmâm: “Zannın çoğu günahtır. Günah ise sizin na-zarınızda küfürdür. Öyleyse küfürden tövbe edin”

dedi. Hâricîler: “Sen de küfründen tövbe et” dediler. İmâm yine: “Her türlü küfürden ben tövbe ediyorum” dedi. İmâm’a karşı gelen düşmanlar: İmâm iki kere küfürden tövbe etti dediler ve bu sözü hîle aracı yapıp gerçekten saptırarak halka yaydılar.

Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi
Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi

​Muhammed bin Nadr el-Harisi dedi ki:İlmin başı susmak, sonra dinlemek, sonra ezberlemek, sonra amel etmek, sonra da yaymaktır.

Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi
Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi

İmam-ı Davud-ı Tai der ki;Nice sevinç vardır ki sahibini helak eder;nice mekruh vardır ki onu sevmezler;ama sahibinin din ve dünyasının kurtuluşu onda olur.

Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi
Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi

Hattâ bir gün onu borçlusunun kapısında güneş altında beklediğini gördüm. Kendilerine: “Güneş altında beklemenin sebebi nedir?” diye sordum. İmâm: “Bu evin sâhibine borç vermiştim. Ve duvarının gölgesinde oturmağa korkarım. Hiç bundan daha öte zühd ve verâ olur mu?”

Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi
Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi

Bir adam hazrete gelip: "ben, hanımım benimle konuşuncaya kadar onunla konuşmayacağıma yemin ettim. sonra o da ben önce konuşmadıkça benimle konuşmayacağına yemin etti. ne yapalım?" diye sordu.
Hazret, "beis yok, onunla konuşabilirsin. yemininizi bozmuş olmazsınız" dedi.
Süfyân-ı sevri hazret bunu duyunca, "bu hükme nasıl vardınız?" diye sordu. ebu hanife

şöyle cevapladı: "madem ki kocanın yemininden sonra karısı -yemin cümlesiyle de olsa- kocasıyla konuşmuştur, böylelikle kocanın yemini yerini bulmuş olur. bundan sonra kocası konuşunca hanımının da yemini yerini bulacağından bir şey lazım gelmez."

Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi
Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi

Birisi İmâm’a, bir kısmı gümüşten olan kâseden su içmek câiz midir, diye sordu. İmâm, câizdir, dedi. O kişi, bir misal göster, de-di. İmâm, biri su içse ve elinde gümüş yüzüğü olsa câiz olur mu, dedi. O kişi câizdir, dedi. İmâm ise bu da onun gibidir, dedi. Bunun üzerine Osman, hiç bundan hazırcevâb birini görmedim, dedi.

Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi
Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi

Anlatılır ki: Kûfe’ye yağma malı(çalıntı) koyunlar gelmişti. İmâm: “Koyunlar kaç yıl yaşar?” dedi. Ömürleri yedi yıldır, dediler. İmâm yedi yıl koyun eti yemedi.

Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi
Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi

Kabul et ki bütün dünya senin oldu
Ve herkes sana itaat etti
Varacağın yer kabir değil mi?
Herkes üzerine toprak atacak değil mi?

Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi
Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi

Hacamatçı, Hazret-i İmâm’ın sakalından alıyordu. İmâm, beyaz al, dedi. Hacamatçı, almam; çünkü beyaz artar, dedi. İmâm, almakla artıyorsa o zaman siyahı al ki artsın, dedi. Bu hikâye Şerîk’e ulaştığında Şerîk [v.697], Ebû Hanîfe kıyası bıraksaydı hacamatçıyla bırakırdı, dedi.

Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi
Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi

Halîfe, İmâm’ın fetvâ vermesini yasaklamıştı. Oğlu Hammâd [v.738], İmâm yalnız iken bazı mes’eleleri kendisine sordu. İmâm cevâb vermedi. Hammâd: “Sen hiç kimsenin görmediği bir yerdesin, kimden korkar-sın?” diye sordu. İmâm: “Halîfe bana fetvâ veriyor mu-sun diye sorduğunda inkâr edip yalan söylemek gerek-tiği için korkuyorum” dedi.

Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi
Muhammed İbn Muhammed el-Kerderi

Babam vefat ettiğinde küçük bir çocuktum. Annem beni bir elbise temizleyicisinin yanına teslim etti. Fakat ben oradan kaçarak Ebu Hanife’nin derslerine katılıyordum. Annem beni takip ediyor, beni oradan yakaladığında elimden tutup tekrar ustamın yanına götürüyordu. Sonra ben bu işte anneme muhalefet ederek, Ebu Hanife’nin yanına gittim. Nihayet annem gelip Ebu Hanife’ye

şöyle dedi:
 – Bu çocuk öksüzdür, hiçbir varlığı yoktur. Sadece ip örerek kazandığım parayla bir şeyler alıp ona yedirebiliyorum. Ama sen onun bana olan terbiyesini bozdun.
 — Anlamıyor musun ey kadın? Bu çocuk ilim öğreniyor. İleride öyle bir zaman gelecek ki, firuze tabaklarda fıstık yağıyla yapılmış paluze (bir çeşit tatlı) yiyecek!
Nihayet

kadılığım sırasında, Harun Reşit’in yanında olduğum bir gün, bana firuze tabakta paluze tatlısı getirildi. Halife Harun Reşit dedi ki:
– Bu tatlıdan ye. Çünkü bu her zaman bizde yapılmaz.
— Bu nedir ey müminlerin emiri?
 — Bu, paluzedir.
— Ben gülümsedim. O bana sordu:
– Niçin gülümsüyorsun?
— Bir şey yok. Allah size uzun

ömürler versin.
— Hayır, mutlaka bana sebebini söylemelisin.
 Ben de Ebu Hanife’nin bir zamanlar anneme söylediği sözleri halifeye anlattım. Harun Reşit bana dedi ki:
 – “İlim, kişiyi dünya ve ahirette yüceltir. Allah Ebu Hanife’ye rahmet eylesin. O, baş gözüyle görülmeyeni akıl gözüyle görürdü.”