Fazlı Köksal
Fazlı Köksal

Savaş, insana her şeyi öğretir. Bir de barış içinde yaşamayı öğretse keşke.

Fazlı Köksal
Fazlı Köksal

İnsanın kötülüğe sapmış bir varlık olduğunu kavraması ve içinde suçlu bir yürek taşıması, dünyada tüm mahkemelerin verebilecekleri cezalardan çok daha şiddetli bir cezadır.

Fazlı Köksal
Fazlı Köksal

Eğer iyiliğin bir nedeni varsa artık o iyilik değildir. Eğer iyiliğin bir sonucu yani ödülü varsa yine iyilik değildir. Demek ki iyilik, neden ve sonuç zincirinin dışındadır.

Fazlı Köksal
Fazlı Köksal

İnsan adaletinin ne kadar zayıf olduğunu düşündüm. Bu zayıf adalet, sadece görünen suçları cezalandırıyordu.
Bizi Tek vuruşta yere seren insanı cezalandırıyoruz ama ruhları yavaş yavaş kemirip içten içe zehirleyen canileri toplum hoşgörü ile karşılıyor!
Vadideki zambak
Honoré de Balzac

Fazlı Köksal
Fazlı Köksal

“İyi bir okuyucu olacağını biliyorum. İyi bir okuyucu
olmanın ilk şartı kitabı ve okumayı sevmektir. Kitaplarla samimi ol; beğendiğin cümlelerin altını çiz. Böylece kitabı daha fazla sahiplenirsin, daha iyi anlarsın, sonraki okumalarında kendini değerlendirme olanağına kavuşursun.”

Fazlı Köksal
Fazlı Köksal

Kitap tercüme edilince, yalnızca yazarın eseri olmaktan çıkar, yazar ve çevirmenin ortak eseri olur. Tema yazara aittir, üslup ve anlatım çevirmene, yani bahçıvana. Can Yücel “Çeviri kadın gibidir: Güzeli sadık, sadığı güzel olmaz.” derken ne kadar haklıdır.

Fazlı Köksal
Fazlı Köksal

“Yol açıcı”lar toplum hayatında değişiklik yapan, eylemleri
ile toplumun yolunu açan, kaderini değiştiren kişilerdir.
Peygamberler yol açıcıdır, düşünce adamları yol açıcıdır, kâşifler
yol açıcıdır, mucitler yol açıcıdır, bazı siyasi önderler
yol açıcıdır, düşüncelerini eyleme geçiren liderler yol açıcıdır
ve toplum

hayatında ilkleri gerçekleştirenler yol açıcıdır.
Bir ilki gerçekleştirerek, Türk kadının telefon memuresi
olarak çalışma hayatına girmesini sağlayan “Bedra Osman
Hanım” da önemli bir yol açıcıdır.

Fazlı Köksal
Fazlı Köksal

Atatürk de bazı silah ve mesai arkadaşlarının soyadlarını
bizzat verir; İsmet Paşa’ya İNÖNÜ, Fahrettin Paşa’ya ALTAY,
Nuri Bey’e CONKER, Mahmut Esat Bey’e BOZKURT…
Atatürk’ün soyadını verdiği kişilerden birisi de Manastırlı
Hamdi Bey’dir.
16 Mart 1919 tarihinde İstanbul’un işgalini Ankara’ya bildiren
Hamdi Bey’e Atatürk o

günün anısına MARTONALTI
soyadını verir.

Fazlı Köksal
Fazlı Köksal

İlginçtir, Enis Öksüz ve İbrahim Hakkı Alptürk küresel
yamyamlarla mücadele ederken, en büyük desteği Mümtaz
Soysal’dan gördüler.

Fazlı Köksal
Fazlı Köksal

Osmanlı İmparatorluğu’nda;
a) 1855-1920 yılları arasında, posta ve telekomünikasyon
politikasına 39’u nazır (bakan) ve 2’si genel müdür olmak
üzere, 41 farklı yöneticinin yön verdiği ve bunlardan 5’inin
bu göreve birden fazla geldiği,
b) 39 nazırın 11’inin gayrimüslim olduğu,
c) Gayrimüslim nazırlardan birisinin (Mösyö Sterpen)

Osmanlı vatandaşı da olmadığı
Anlaşılmaktadır

Fazlı Köksal
Fazlı Köksal

Okumayan bir toplumuz. Evlerin çok azında kitaplık var. O az sayıdaki kitaplık da çoğu zaman, aynı renkte, hatta tek rengin aynı tonundan seçilmiş kitaplardan oluşuyor. Kitapları, yazarları, bizden olanlar/bizden olmayanlar diye ayırıyoruz. Bu da, zaten yeterli düzeyde olmayan kültürel birikimimizin yarısından haberdar olmamamıza, toplumsal kutuplaşmalara ve hatta

düşmanlıklara yol açıyor. Bu durumu, siyasi kitaplarda bir noktaya kadar mazur görmek mümkünse de, romanları bizim/onların diye ayrılmasını,
okunmamasını, yok sayılmasını algılamakta güçlük çekiyorum.

Fazlı Köksal
Fazlı Köksal

Bazı meyveleri yemek sabır ister, çaba ister. Mesela nar; kabuğunu
soyacaksınız, üstünüzü başınızı leke yapmadan taneleyeceksiniz,
sonra lezzetine vararak yavaş yavaş yiyeceksiniz. Belki yerken
çekirdeklerinden rahatsız olacaksınız. Ama müthiş bir zevk de
alacaksınız. Bitirdiğinizde o rayihayı hiç unutmayacaksınız. Oğuz
Atay’ın

Tutunamayanlar’ını; Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri
Ayarlama Enstitüsü’nü, Huzur’unu; Peyami Safa’nın Yalnızız’ını
okumak da aynı nar yemek gibidir. Başlangıçta zorlanırsınız, sabırla okumaya devam ederseniz, edebilirseniz, her sayfasında, hatta her satırında ihtimam gösterirseniz, alacağınız lezzet müthiştir. Ve o tadı hiç unutamazsınız

Fazlı Köksal
Fazlı Köksal

Talat Paşa Osmanlı tarihinin en dürüst, devlet malını
en titiz koruyan sadrazamlarından birisidir. Lüksten,
şatafattan, gösterişten uzak durmuş, sıradan bir vatandaş
gibi yaşamıştır. Sadrazamlık konağına oturmamış, basit
kâgir bir evde sıradan memurlardan farksız bir hayat sürmüştür.
Emrinde örülü ödenek olduğu halde, askere gidecek

30 memurun avans maaş istemeleri üzerine, bürokratların
örtülü ödenekten ödeme teklifini reddederek,
kendi maaşlarından mahsup edilmek üzere ödeten, sonra
da yakınlarından borç isteyen bir dürüstlük anlayışına
sahiptir.

Fazlı Köksal
Fazlı Köksal

Her türlü psikolojik savaşın yürütüldüğü, İstanbul Hükümeti’nin
ve İstanbul’daki PTT Genel Müdürlüğü’nün maddî-manevî baskısının hat safhada olduğu bir ortamda, yöneticisiyle, mühendisiyle, hat bakıcısıyla, telgraf memuruyla
telgrafçılarımız, Atatürk’ün haber alma kanallarının
açık kalması için savaş vermiştir. Bunun için,

Kurtuluş Savaşımız
bir anlamda “telgraf savaşı’’ olarak da kabul edilebilir.
Atatürk, bütün yapmak istediklerini, yaptıklarını, talimatlarını,
savaş şifrelerini ilgili yerlere hep telgrafla iletmiş,
başka bir deyişle ülkenin geleceğini, savaşın kaderin telgrafçıların
manipleye vurmaktan nasırlaşmış, uyuşmuş parmaklarına
emanet

etmiş

Fazlı Köksal
Fazlı Köksal

Servet Bilgi’ye göre, yönetici pantolonunun kıçını değil,
ayakkabısının tabanını eskitmeliydi. Masa başı yöneticilik
dönemi geçmişti. Yönetici, yazı imzalayan değil, personeli
motive eden, sorunları yerinde gören kişiydi. PTT-Türk Telekom
genel müdürleri içinde, Anadolu’yu en çok dolaşanı
oydu. Servet Bilgi’nin ne zaman nerede olduğunu

kimse
bilemezdi. Bir bakardınız Van’daydı, ertesi gün Trabzon’da.
Tüm yöneticiler, her zaman tetikteydi.

Fazlı Köksal
Fazlı Köksal

1975’ti sanırım; bir kavga sırasında, karşı gruptan bir çocuğun elindeki iki kitabı çekip aldım. İki kitap da Attila İlhan’ındı. Birisi, Faşizmin Ayak Sesleri. Faşizme karşı olduğumuz halde “Faşist” suçlamasına maruz kalmamızın verdiği öfkenin tesiriyle, kitabı hemen orada parçaladım. Diğeri, Hangi Batı. Attila İlhan’ı şair olarak biliyordum, siyasi

yazılarından haberim yoktu. Onu kendime alıkoydum.
***
Okuyanlar bilirler, Attila İlhan’ın “Hangi” serisi gazete/dergi yazılarından oluşur. Önce birinci yazıyı okudum. Yazı bitti “ben bunun altına imzamı atarım” dedim. Sonra ikinci yazı, aynı tepki. Üçüncü yazı; şaşkınım… Gece geç vakit kitap bitti. Koskoca kitapta, yazarın görüşlerine

katılmadığım iki üç cümle ya çıkar ya çıkmaz.
****
Kendi kendime söylendim: İyi de biz niye dövüşüyoruz? O günden sonra hiçbir kavgaya girmedim. Tek yönlü okuma dönemim de sona erdi.
****
1975’ten bugüne süregelen okumalarımı isimlendirmem gerekirse; “araştırıcı okuma dönemi” diyebilirim. Bu dönemdeki okumalarımda seçici oldum. Konusunu

ve yazarını araştırmadan hiçbir kitabı okumadım.