Emin Kaya
Emin Kaya

Allah 'ım yüzüne bakılacak kulların azaldı
Simitsiz kalan martılardan anlarsın bunu
kedisiz kasaplardan
huzurevine bırakılan anneden
bir de eli donundan çıkmayan tüccarlardan

Hikmet Yamansavaşçılar
Hikmet Yamansavaşçılar

"Hemen gitmek istersin yanına...
Gidemezsin!

Yol uzar, bitmek bilmez..
Varamazsın!

Deliler gibi telaşa kapılır, Anam dersin..
Sarılamazsın!

Gerçek, bir bıçak gibi saplanır yüreğine..
Önünü bile göremezsin!

Çocukluğunu düşünür, dönmek istersin o yıllara..
Dönemezsin!

Kuş olup uçmak

istersin..
Uçamazsın!

Gözünün önüne gelir sahneler..
Hissedersin!

Kulakların uğuldar, çığlıklar atar yüreğin, varmak istersin yanına..
Varamazsın!

Paramparça dökülürsün yollara, çaresiz!
Sana en çok ihtiyacı olduğu anda..
Yanında olamazsın!

Seni sevenler ardındadır. Onlara bakarsın, utanır

saklanmak istersin..
Saklanamazsın!

O an anlarsın aslında, kimse yoktur yanında..
Ağlamak istersin evlat!
Ağlayamazsın!

Thomas Mullen
Thomas Mullen

Unutmak istediğin çok şey oluyor, anlarsın ya. Bazı şeyleri asla unutmak istemiyorsun ama bazılarını da geride bırakmayı tercih ediyorsun. Sonra istediğin oluyor ve sahiden de unuttuğunu farkediyorsun. Ve o yüzden kendinden nefret ediyorsun.

Şule Çabuk
Şule Çabuk

Bir yudum su Züleyha
Yandı gönlüm soğutamadım
Derdimi sende gördüm
Başka kapıya gidemedim
Beni bir sen anlarsın biliyorum
Gözlerinden şifam akıyor görüyorum
Bir yudum su Züleyha yanıyorum
Saklamak ne zormuş
Öğrendim
İçime gizlenen ne varsa boğazıma düğümledim
Konuşmak ağır geliyor Züleyha
Ama ben sana

içimi dökmeye geldim

Veysi Yıldırım
Veysi Yıldırım

"Çaresizliği tarif eder
Omuzlar
Çöktüğünde anlarsın
Elinden birşey gelmez
İçin sızlar
Çökersin ve ağlarsın "

Haydar Demir
Haydar Demir

Cumartesi öğle sonrası soluğu genelevde aldım. Bekârken bir iki defa gelmişliğim vardı. Eh ne yapalım, yine bekâr sayılırdım. Genelevin sokağına girdiğimde çevre seyyarcılarla doluydu. En çok da kasetçi, tarakçı, köfteci... Evler çoğunlukla iki katlıydı. Kalabalık da az sayılmazdı, ama çoğu kuru kalabalık. Parası olmayıp da bakmaya gelenerden, on beş-on altı

yaşlarındaki gençlere...
Evlerin önüne gidip camlardan içeriyi izlemeye koyuldum. Bilindik görüntüler. Bir kapının önünde fazla durdun mu, içerden kadınlar basıyordu küfürü. Küfür ki, ne küfür! Kim müşteri, kim değil anlıyorlar. Evleri tek tek dolaştım. Zaman sorunu yoktu. Bir evin kapısının önü diğerlerine göre daha kalabalıktı. Ben de yaklaştım.

Kadınları seyrederken hemen yanımda kolu koluma değen kişiyle göz göze geldik. Soluğumu tutmuş, ağzım açık bakakaldım. Böyle bir durumda ne söylenir, nasıl davranılırdı. Şok geçiriyordum. Geriye doğru bir-iki adım atmak istedim. Fakat arkadaikler, hoop, çüşş filan demeye başlamışlardı. Derken, aradan bir boşluk bulup kaldırıma indim. Derin bir nefes aldım. O,

halen orada tedirgince duruyordu. Hızla koşup oradan çıkmak, her şeyi unutmak istiyordum. Ama bacaklarım titremeye başlamıştı. Dişlerim birbirine vuruyor, başım zonkluyordu. Dünya başımın çevresinde yeniden dönmeye başladı. Bir an kusacakmış gibi oldum. Sara nöbetinin beni yakaladığı yere bak! Yere yığıldığımı hatırlıyorum. Sonrası... Kendime geldiğimde yerde

uzanmış yatıyordum. Başıma epey bir kalabalık birikmişti. Onunla yine göz göze geldik. Nöbet esnasında başımı tuttukları için yaralalanmamıştım. Üstüm başım yine toza toprağa bulanmıştı. Biraz silkelenip, sağımı solumu düzelttim. Ağır aksak genelev sokağından çıktım. Kendime çok kızıyordum. Nasıl kızmayayım. Şu düştüğüm duruma bak. Eve nasıl

geldiğimi bilmiyorum.

Bir-iki hafta kendime gelemedim. İşten geldikten sonra kendimi hemen yatağa atıyordum. Kardeşlerim, babam da üstüme pek gelmiyorlardı. Üç-beş saniyelik keyif için düştüğüm durum... Karşılaştığım...
Annemle Döndü gelmişlerdi. Yeniden kendimi toplamya başladım. Çocuk da gitgide sevimlileşiyordu. Döndü’ye yaptıklarımı

anlatamadım. Anlatıp da n’olacaktı. Gereksiz tatsızlık! Döndü geldi ya, sen ona bak. Akşamı zor ediyordum. Neredeyse, abartısız koşa koşa eve geliyordum. Ev o an kalabalıksa hemen odaya geçiyor, Döndü’yü çağırıyordum. Çağırmasam da gelecek ya. Ona sarıldığımda, kokladığımda dünyalar benim oluyordu. Bütün sıkıntılar, yorgunluklar alıp başını gidiyordu

hemen. Döndü ve çocuk... Yuva kurmak ne güzel şey! Eski şımarıklığımı, şakacılığımı yeniden kazanmıştım.
Babamın pintiliğinden televizyonu bir türlü değiştirememiştik. İnat ediyordu adam. Onca tamir parası verdiğimiz yetmiyordu sanki. Para olmadığından değil, pintiliğinden. Sonra taksitle televizyon almak zor değildi. Taksitleri kolayca öderdi.

Yine bir gün akşam oturmuş ailece yemeğimizi yiyorduk. Döndü ancak bizler sofradan kalktıktan sonra karnını doyurabiliyordu. Yemek getir götür, çocuk falan derken...
- Baba, dedim şu televizyonu değiştirelim artık. Tahsin’in mağazasında taksitle...
Hemen sözümü kesti.
- Neyinize yetmiyor bu, dedi.
“Ulan”, dedim içimden, “ben senin... Demek

öyle...”
İmalı şekilde,
- Babaaa anlarsın yaaa, deyince rengi atıverdi. Bir-iki öksürdü:
- Tamam, dedi. Tamam. Ben yarın Tahsin’e uğrarım.

B. Ali Düzgün
B. Ali Düzgün

Sınavlarımdan dolayı çok az okuyabildim.Bu ara fırsat buldum ve devam ediyorum.Harika ilerliyor bu arada

İhtiyar,keyifli bir gülücük attı."Sakin ol evlat ! Kadim olanın senden istediği gibi doğru ve dürüst yaşadıkça,iyiliğe hizmetkâr oldukça anlarsın bütün bunları zaten.Aşkın nağmelerini kalbine aldığında,orada işledikten sonra ruhuna katarsın.Böylece

yücelirsin evlat" dedi.

Furkan Kumkaya
Furkan Kumkaya

Bana hep söyledikleri anne ve baba olunca anlarsın sözü vardı. Büyüyünce anlarsın diyorlardı; umarım onlar beni yaşlanınca anlamazlar, çünkü o zaman iş işten geçmiş olacak.

Bünyamin Erdem
Bünyamin Erdem

Gün olur anlarsın ki bu fani dünyada neyi çok arzuluyorsan o senin imtihanın olmuştur.