Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Suçlu, dünyayı doyuma ulaşılamayan bir yer haline getiren ekonomik ve toplumsal gücü elinde bulunduran egemenlerdir..

Erwin Rosenthal
Erwin Rosenthal

(İbn-i Teymiyye'ye göre) Bir görev için gerekli bütün şartları kendinde bulunduran bir kimse yoksa o zaman bu şartların hepsini taşıyan bir grup insan seçilmelidir. Bu görüş hemen Farabi'yi akla getirir ve nihayet Eflatun'a kadar geriye gider.

Refik Korkud
Refik Korkud

Dinleyicilerin durumu ve mevzuun istikameti ne olursa olsun, bir idareci, söz söylerken soğukkanlı kalmaya dikkat etmelidir. Dinleyici itidal sahibi ve kendisine hakim olan hatipleri dinlemeyi sevecektir.

Şaşırmadan; kelimeleri ve fikirleri birbirine karıştırmadan konuşmalısınız. Ya kendi isteğinizle veya başka sebeple bir ara susarsanız, söze başlarken,

kaldığınız yerden yahut mantıki bir dayanaktan hareket etmelisiniz. Dinleyici dikkatlidir. Dinleyicinin farketmeyeceğini zannettiğiniz bir pot, bir hata ve bir şaşkınlık asla gözden kaçmayacaktır.

Söz söylenen zat, yalnız sözlerinde ve edasında soğukkanlı kalmakla yetinmeyecek, aynı zamanda, sözlerinin ifade ettiği fikirlerde de soğukkanlı bulunacaktır.


Konuşurken hadiseleri mütalaa edişinizde bir çekingenliğe veya bir asabiyete düşerseniz, dinleyicinin emniyet ve güvenini derhal kaybedeceksiniz. (...)

Dinleyicilerin karşısında soğukkanlı konuşmak gerekiyor diye, yüzünde çok ciddi bir ifade bulunduran hatip, daima aldanacaktır. Çünkü dinleyici, hatibin yüzünde daima tebessümler görmek isteyecektir.

İnal Batu
İnal Batu

Bugünlerde 10. yılını andığımız Srebrenitsa katliamının acı anıları, beni o günlerdeki görevim olan Birleşmiş Milletler Daimi temsilciliği yıllarıma geri götürdü. 8000 Bosnalı Müslüman boğazlanırken, o bölgede sözde barış gücü bulunduran İngiltere, Fransa, Hollanda ve Rusya'nın ihmal ve kayıtsızlığının bu ülkelerde neden sorgulamadığını acıyla

düşündüm. ABD, Türkiye ve Pakistan gibi birkaç ülkenin çabaları olmasaydı, bugün yeryüzünde Bosna Hersek ve bir Bosna Milletinin mevcut olmayacağı inancımı tekrarladım.

Kafkasya'daki Beslan kentinde yüzlerce ilkokul çocuğunun katledilmesinin her ülkede farklı kıstaslarla değerlendirildiğini hatırladım.

...

Stratejik 'ortaklıklar' ve bir

katliam sonucu küllerinden doğan bir halk, Bosna Hersek.
Savaşın, katliamın, vahşetin, insansızlığın bir devri ve ülkesi yok ama kaydedilen bir tarihi ve karşılaşılacak olan bir utancı var herzaman.

11 Temmuz 1995 – 22 Temmuz 1995 Srebrenitsa Katliamını 22'nci yılında İnsanlık utancıyla, unutmayarak, unutturmayarak, ayrıca anıyorum...

Celal Beydili
Celal Beydili

HELVA
Aşağı Sırderya boyunda yaşayan ekinci Kazaklar da rüzgânn
kontrolünü elinde bulunduran ")alanaş Ata" (Yalın Ata) adında bir
varlığın olduğuna inanırlardı. Bunun için de harman savurduklan zaman, rüzgâr estirsin diye ona yüz tutarlardı. Azerbaycan Türklerinin
geleneksel görüşlerinde de rüzgâr estirmekle görevli "Yel Baba"
motifi bulunur,

(bak: Yel Baba)

Antoine Zischka
Antoine Zischka

İnsanların ne önemi var ki? Asrımızda her şeye hakim olan makineleri doyurmak, petrol bulmak gibi önemli bir iş dururken insanlara değer vermek abes olmaz mı?!... Salandrlar diri diri petrol alevlerinde yanmış, nitrogliserin kamyonlarının şoförleri lokma halinde havalara savrulmuş, ne çıkar?
On kişinin, yüz kişinin, bin kişinin ölümü; gelecekte ölecek olanların,

yani petrole susamış milletler arasında gelecekte patlayacak olan petrol savaşının kurbanlarının yanında hiçtir!.
Evet petrol yarışı devam ettikçe, kuyuların tamamen tükenmesi ihtimaline ve dünyanın bütün petrolünü bugün ellerinde bulunduran bir avuç insanın dindirilmesi mümkün olmayan susuzluğuna karşı keskin bir ilaç bulunamadığı takdirde pek çok insanın

hayatı mahvolacaktır.

Don Juan
Don Juan

"En yüce gücü elinde bulunduran Halife Emin, Babil'in harabeleri arasında ünlü bir şehir inşa etti ve ona Bağdat adını verdi."

Sabri Sürgevil
Sabri Sürgevil

Milli Mücadelenin Kaynakları ve Yöntemi

Milli Mücadele başlangıçtan itibaren toplumun bütün grupları tarafından benimsenerek katkı verilmiş bir mücadele değildir. Büyük toprak sahiplerinin, ticareti elinde bulunduran azınlıkların ve zengin devlet memurlarının menfaati; statükoyu ve mevcut durumu ulusun geleceğini yok etmek pahasına korumaktan, gelenekçi

yapıdan yola çıkarak sultanı, teslimiyetçi politikadan dolayı da müttefikleri desteklemekten geçiyordu.

Kentlerdeki aydınların da net bir fikri olmamakla beraber çoğu bati himayesinden yanaydılar. Bunların arasında Türkiye'nin tek kurtuluş yolunun "manda" yönetimine girmekten geçtiğine inananlar da vardı. Bu grubun öncülerinden Halide Edip, Amerikan mandasının

Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu düşün-bilim atılımlarını gerçekleştireceğini savunuyordu. Oysa Amerika, Doğu Anadolu'da bir Kürt ve Ermeni devleti projesini bizzat savunuyordu.

TBMM hükümetinin ve milli mücadele güçlerinin uzun zaman uğraşmak zorunda kaldığı isyanlarda halife-padişah yanlıları, sultan ve hizmet ettiği emperyalistler, din ve aile bağından

ustaca yararlandılar. Ancak politik bakımdan geri kalmış bu sosyal grupları uzun süre bir arada tutmak mümkün olmadı. Hilafet Ordusunun M. Kemal'in deyimiyle yenilmeye mahkum oluşu, amaçsızlığından, içeriksizliğinden ve inançsızlıktan kaynaklanıyordu.

Yunan istilası ulusal mücadelede büyük bir değişime yol açmıştır yorumu yanlış olmaz.O ana kadar gerek

gelenekçi feodal yapısı, gerekse ekonomik nedenlerden ötürü, Türkiye'de oluşan kutupsallaşmalarda softa propagandasına yatkın görünen Türk köylüleri, sonradan büyük kitleler halinde milli mücadeleye katıldılar.

Milli mücadele Arap eyaletlerinin geri alınmasının imkansız olduğu bir zamanda gerçekleştirildi. Yalnızca Anadolu ve Trakya için yapılacak

mücadelenin ödün verilmeden gerçekleştirilmesi öngörülmüştü, ve mücadelede milli hareket karşısında çeşitli iç ve dış düşmanların yanı sıra, Bab-ı Âli'yide bulacaktı.

İlk olarak ulusun silahlı direnişinin savaşa yöneltilmesine çalışıldı. Taktik olarak halkın yabancı güçlere karşı silahlanması ve ilk aşamada hanedana karşı laiklik ve

cumhuriyetle ilgili görüşleri öne sürülmemesi benimsendi. Anadolu'da gücüne ihtiyaç duyulan halkın, nesiller boyu sürdürdüğü geleneksel-feodal yapı ve itaat göz önüne alındığında bu hareketin mantığını anlamak kolaylaşır. Ancak bu hareket Anadolu köylüsünün bilincinden oldukça uzaktı. Onlar için kurtuluş halife ve saltanatsız olamazdı. Milli kuvvetler ilk

olarak cumhuriyeti ilan etmeye kalksalardı, halk kitlelerinden tamamen kopacaklardı.Atatürk’ün deyimiyle; “-Bu önemli kararın tüm gerekliliğini ve kararlığını ilk günden açıklamak elbette doğru olmazdı. Uygulamayı bir takım safhalara ayırmak ve olaylardan yaralanarak milleti duygu ve düşüncelerini hazırlamak ve adım adım yürüyerek amaca yürümek gerekiyordu.”

1920 yılında milli mücadele taraftarlarının, şeyhülislamın fetvasına karşı yayımladıkları fetva ulusalcıların bu taktiğinin açık bir ifadesidir. Nitekim her iki fetvada “Allah halifeye uzun ömür versin." Sözleriyle başlıyor ve şeriat hükümlerine dayanıyordu. Mücadele propagandasının ağırlık merkezi anti-emperyalizmdi. Nitekim Sivas kongresinde İstanbul

hükümetinin yabancı devletlerin elinde olduğuna dikkat çekiliyor, hükümetin bu güçlerin etkisinde olduğundan söz ediliyordu.

Kemalist hareket Sovyet Rusya tarafından desteklendi. Bu yardım yaklaşık 10 milyon altın ruble ve iki tümenlik donanımından ibarettir. Bu yardımlar çok kısa süreli mali yardımlar olduğu için politik etki bırakmamıştır. Bu elbette iyi

bir katkıdır. Ancak iddia edildiği gibi Milli Mücadelenin tamamında yabancı asker ve danışmanların varlığı söz konusu değildir. Militarist yapıdaki Osmanlı toplumu, bir reforma ihtiyaç duyduğunda bu önce orduda gerçekleştiriyordu. Bu anlamda, tecrübeli ve geniş bir mücadele gücüne sahip Anadolu; kurtuluş gibi bir görevin üstesinden gelebilecekti.

Ancak

tarihin o günkü süreci bu devamlı, geniş ve tecrübeli orduyu oldukça küçültmüştü. İşte bu nokta da çetelerden yaralanıldı.

Değişim Sürecinde Türkiye-ll

S.87-88

Prof.Dr. Sabri SÜRGEVİL
Dr. Cihan ÖZGÜN
Dr. Hilal ORTAÇ
Dr. Olcay P. YAPUCU

Ömer Ünal
Ömer Ünal

"Türkler, kadim tarihleri boyunca Yeşim Taşı'nın kutsal olduğuna ve bu taşı elinde bulunduran kişinin devletin başkanı olacağına inandılar. Bu taşa Yada Taşı adı da verilmektedir. Türk destanlarıda ve efsanelerinde de yerini alan Yeşim Taşı; istenildiği an yağmur, kar, dolu yağdırabilen, fırtınalar çıkarabilen sihirli bir taştır."

Mehmet Dağlar
Mehmet Dağlar

Göçebe halk inançlarını bünyesinde bulunduran Kızılbaşlar, namaz, oruç gibi İslam dininin farz saydığı ibadetleri yerine getirmiyorlardı. Saz çalarak semah dönme ve şarap içme gibi geleneklerini devam ettirmekteydiler. Tahmasb Kızılbaş kabilelerin bu âdetlerini de yasaklayarak İsnâaşeriyye Şiîliği'ne uymalarını emretmiştir. Bu emir ile birlikte Şiî âlimler,

Kızılbaşlar arasında mescide gelerek namaz kılmanın yaygınlaştırılması için çalışmaya başladılar. Ancak Kızılbaşların bazıları kendi hankahlarında eski geleneklerini yapmayı sürdürmüşlerdir. Özellikle geleneksel cem törenleri önemini korumaya devam etmiştir.