Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Dört sene evvel ölen kendi babasını hatırladı.
...
İnsan oturduğu odanın duvarlarından biri yok oluvermiş gibi bir noksanlık, bir çıplaklık duyuyor, bir gün evveline kadar kolumuz, bacağımız gibi pek tabii surette mevcut olan bir şeyin birdenbire hiç olmasına inanmak istemiyordu.

Nilgün Marmara
Nilgün Marmara

“Çingeneye bayrak vermişler, önce babasını asmış.”

Abuzer Ertürk
Abuzer Ertürk

‘Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü, kör oldum.
Cemal Süreyya babasını kaybetmeyi kör olmakla anlatmıştı.Ben de sevgim karşısında kişiliğimi kaybettim, kör oldum.

 Musa Avcı
 Musa Avcı

️Bu olmaz olası düzen, babasını almıştı elinden. Anası neredeydi hiç bilmiyordu. Kardeşleri her yerde olabilirdi, belki de hayatta değillerdi...

Şenay Eser
Şenay Eser

Babalarının aniden gidişi yaralamıştı evdeki iki küçük kalbi. Annesi zaten yalnızdı. Kocası ara sıra eve uğrasa da ev halkıyla aynı masada yemek yediği günler sayılıydı; o nedenle yokluğunu hissetmeyecekti Nuriye Hanım. Ya da öyle söylemişti başlarda, gururundan. Onun tek sıkıntısı geçim meselesi olacaktı ki erkek kardeşi onları aç ve açıkta bırakmazdı. Ama

iki küçük kalp çok yaralanmış, onlar büyürken kalplerindeki yaraları da büyümüştü. Kadir ve Müjgân, babalarıyla aynı çatı altındayken onun ilgi ve sevgisini hiç görememişlerse de “Belki bir gün, biz de sığınabiliriz çınarın gölgesine, yaslanabiliriz başkaları gibi baba ağacına…” diyerek her sabah ümitle uyanmışlardı. Babalarının uzaklara gittiğini

öğrendikleri o gün bu ağacın temelli yıkıldığını görüp perişan olmuştu ikisi de. Müjgân, babasını umutla beklemeye devam etti kısa hayatında. Kadir ise yaslanmak istediği ağacın bir daha yeşermeyeceğini fark etmiş, rehbersiz kalmıştı hayat mücadelesinde. Müjgân, abisine yaslanabilirdi nasıl olsa; annesi de dayısına. Kadınların mutlaka bir erkekle birlikte var

olabilecekleri bakışı toplumsal bir içgüdü olarak doğuştan yerleşmişti benliklerine.
Babasının annesine şiddet uyguladığını gözleriyle görmemişlerdi. Ama Nuriye Hanım bazı sabahlar yataktan şiş gözlerle kalkıp gün boyu ağlar, yüzünde veya vücudunda morluk ya da kırmızılık olsa da çocuklara hep karnının ağrıdığını söylerdi. Böyle zamanlarda

çocukların daha fazla suçu olurdu annelerinden dayak yiyecek, nedense… En büyük sorun kıskançlıktı anladıkları kadarıyla. Oysa karısını yan komşuya bile göndermeyen adam kafasına esince başka kadına nasıl da gitmişti? Nuriye Hanım rahat edebilmiş miydi sanki? Uzaktan takip edip “Bir yamuğunu görürsem, n’apacağımı kendisi iyi bilir...” diye binlerce kilometre

öteden iletirdi tehditlerini.
Sf.91

Aykut Gül
Aykut Gül

Babandan daha çok oku evladım. Evladı babasını geçmeyen hiçbir millet yükselemez.
Mevlana’nın annesi Mü’mine Hatun

Karnig Panyan
Karnig Panyan

 "Babanızı ananızı öldürenler buradaki çocuklar değildi. Hem onların anasını babasını da başkaları öldürmüş"

Murat S. Arslantürk
Murat S. Arslantürk

Şu hayatta imkansız olan iki şey; mezbahaların duvarlarını camdan yapmak ve bir çocuğun anne babasını ayırmamaktı.

Gökhan Payır
Gökhan Payır

Kadınlar, erkekten izin almadan anne babasını ziyaret edemeyecek, dilediğinde çocuğuyla gezmeye gidemeyecek gibi toplumsal öğretilerle eve kapatılmaya çalışılmış. Kadından yönetici, bilge veya sanatkar çıkamaz diye bir algı yaratılmış.

Ali Keklik
Ali Keklik

Birilerinin kuyularını kazmayana, şantaj yapmayana, zübükzade gibi olmayana, üç kuruşluk çıkarları için babasını bile satmayana, dost görünüp düşmanlık yapmayana ne değer veriliyor, nede selam!