Fatma Berber
Fatma Berber

Syd'in travması on dört yaşında babasını kaybetmesiyle başlar. Bu erken kayıp onun psikolojisini ciddi anlamda etkiler. O gün, defterine, "Babam bugün öldü" yazacaktır.

Paulina Flores
Paulina Flores

Sandığı kadar akıllı değil. Sanırım o zaman anlamalıydım. Özel olduğuma, üstün olduğuma inanırdım hep. Her gün neredeyse üç cenaze konvoyu görüyorum, hafta sonları da iki üç katını. Uzanıp pencereden dışarı bakarken ya da balkonda otururken. Başlarda beni etkilerdi, halbuki sıradışı bir yanı yoktu. Bu benimle ilgili değil, oturduğum yerle ilgiliydi.

Mezarlıklara çıkan yolda oturan yığınla insandan biriydim yalnızca: Halk Mezarlığı, Katolik Mezarlığı, Yahudi Mezarlığı, Anılar Parkı Mezarlığı ve Büyük Şehir Mezarlığı.
Bilmece olayının yaşandığı dönemde küvette banyo ona göre milyonerlere özgü bir lükstü. Beş yaşına kadar mutfakta çamaşır yıkanan beton lavabonun içine girmeyi başarıyor,

televizyondaki küvetlerin altın renkli, aslan pençeli ayaklarına benzer heybetli pozlar vermeye çalışıyordu. O zamanlar babası henüz evden ayrılmamıştı ve kız Pisagor adlı bir devlet okulunda okuyordu. Annesi birkaç yıl sonra iki sebepten dolayı okulunu değiştirmeye karar verdi. Birincisi ve en önemlisi, öğrencilerini halkın arasından sıyrılmak üzere yetiştiren bir

okul olmadığını, sıradan bir halk okulu olduğunu fark etmesiydi. Anne kızının daha iyi olmasını istiyordu, kendisinden daha iyi olmalıydı. İyinin de iyisi. İkinci sebepse okuldaki Bay Osvaldo adlı hizmetlinin anasınıfındaki, ilkokulun birinci, ikinci, üçüncü sınıflarındaki birçok çocuğu istismar ederek onlara şiddet uygulamakla suçlanmasıydı.
Ferahlamak için

ayaklarını musluğa uzattı ve alt kattaki komşuların bağırışlarını dinledi. Son zamanlarda dışarısıyla tek teması buydu, bir de annesiyle beraber bir şeyler atıştırmaları.
Facebook hesabını kapatmış, tüm gününü bir yedinci kat dairesinde geçiriyordu. Büyük konakların yıkıntıları üzerine inşa edilmiş kulelerden birinde. Bu dairelerde yaşayan kiracılara

değer vermiyordu, asansörde asla selam vermezler, aceleci ve sabırsız müşteriler gibi davranırlardı. Ulaştıkları yere ulaşmış olmanın gururunu parlatmak için zorlama bir umursamazlık ve küçümseme takınırlardı. O da onlarla selamlaşmıyordu, kırk beş metrekarelik dairenin içinde bütün gün oradan oraya dolanıyordu.
Sabırsız, hevessiz, aynı zamanda gurursuzca.

Döndüğünden beri hayatı sabah esnemek kadar sönük bir hal almıştı. Tüm günü uykulu, önceden kalan yemeği ısıtarak, azıcık yiyip kalanı çöp kovasında sakladığı bir market poşetinin içine atarak geçiriyordu. Önceden beraber yaşadığı adamın en sevdiği dizi olan Seinfeld’i izliyor ama pek gülmüyordu. Gündüzleri mayışık, geceleriyse uykusuzdu.
Böyle

gecelerde, beraber yaşadığı adamla sahip olabileceği çocuğu düşünüyordu. Güzel, gerçekten güzel bir oğlan çocuğu, babasının boyuna ve düz, sivri burnunu alacak. Hem heyecan verici hem de tiksindirici bir düşünceydi bu. Çünkü annesinin babasına ilişkin söylediği şeyle aynıydı: Babasını çoğunluğun iyiliği adına insan soyunu güzelleştirmek için seçmişti.


Başka geceler balkonda vakit geçiriyordu. Meydandaki çeşmenin durmaksızın yağmur yağdığını düşündüren sesini dinleyerek. Sigaraların birini söndürüp diğerini yakıyor, yüreği buruk, etrafını çevreleyen binalardaki ışıkların sönmesini bekliyordu.
Güvenebileceğim bir şey duymaya ihtiyacım var, belki bir köpek havlaması.

Yasemin Kurtoğlu
Yasemin Kurtoğlu

Eski Türk toplumlarında aileye ve aile içi ilişkilere oldukça önem verilmiştir. Bu önem öylesine büyüktür ki, Hun Ceza Hukuku'nda anne ve babasını öldüren çocukların saçlarından asılma, dağlanma ve dar sandıklara konma gibi çok sert cezalarla karşı karşıya kalacakları, verilen bu cezalar sonucunda ölmezlerse ayrıca idam edilecekleri düzenlenmiştir.

Remziye Özdemir
Remziye Özdemir

Çocuk, anne babasını kendisine örnek aldığı gibi gerçek veya sahte olduğunun farkına varmaksızın film kahramanlarını taklit etmekte, onlarla özdeşim kurmaktadır.

Fatih Akbaba
Fatih Akbaba

Âkif'in gözlerini açtığı, dünyaya merhaba dediği bu İstanbul semti, şehrin en Türk semtiydi. Bir o kadar da fakir ve yoksulluk vardı. Her şeyi hazır bulmamışsanız, hayatı kendinize hazır hâle getirmek zorunda kalırsınız. Âkif, tam olarak böyle bir kaderin ortasında dünyaya geldi. Mahallede yoktu, semtte yoktu, dönem itibariyle yoktu. İşte bu kadar yoklar arasında var

olmasını istedikleriniz için hayatınızı ortaya koyarsınız. Bu kadar yokluk içerisinde çocuk yaşta babasını da kaybedince, üstüne evleri de yanınca her anlamda yoklukların imtihânını yaşadı.

Haydar Gündüz
Haydar Gündüz

EVDALE ZEYNIKE
Evdale Zeynıke 1800 yılların başında Ağrının Tutak İlçesinin cemalverdi köyünde dünyaya gelmiştir. Babasının ismi Mustafa, dedesi Hasan, Babasının dedesi, Süleyman, annesinin ismi ise Zeyné’dir.

113 yıl yaşayan Evdal Daha 3 yaşında iken babasını kaybetmiş ve annesi tarafından büyütülmüştür. Bu yüzden Evdale Zeynıké (Yani

Zeynenin oğlu ) olarak tanınmıştır. Yaşar Kemal tarafından Kürtlerin homerosu olarak sıfatlandırılmıştır. Yaşar kemal’ın benim fikir babam dediği Evdal 30 yaşına kadar çiftçilik ve reçberlikle uğraştığı için bir kılam dahi okumadığı anlatılır. Otuz yaşında gördüğü bir rüyanın yorumundan sonra hastalanmış aylarca yataktan çıkmamıştır. iyileşme

sürecinde yatakta söylediği melodiler o güne dek duyulmamış bir makamın müjdecisi olduğunu insanlar daha sonra anlamaya başladılar.” Ve o günden sonra Serhad Dengbéjleri onun ekolünü günümüze taşıdılar.

Evdal’ın dizelerinde aşkın yakıcı özellikleri ile birlikte, hicvedici özelliklerini de bir arada görmek mümkündür. Erzurum’a öküz arabasıyla

ticarete gittiği dönemlerde misafir kaldıkları evin genç kızının, boyu ile alay etmesine içerlenmiş,(Evdalın boyu oldukça kısadır)akşam köyde yapılan düğüne türküleri ile katılmış,Govendin başını çeken kızın kolunda oynayarak tuttuğu elin parmaklarını “xwin nav neynık a da dı nıquti” dedirtecek kadar sıkıp bir nevi intikam almıştır. Ardından “De tu

here. Bıra her kes xéré jı bazara xwe bı bine.”demekle, kinci bir özelliği olduğunu da ortaya koymuştur.

Evdal kendini klamlarında şöyle tanımlar: “kuvi nin süvarisi, Temonun babası”. (Temo,abdal ın oğludur.onu bir göç esnasında yol kenarında bir kundağın içinde bulurlar.abdal onu diğer çocuklarından ayırmadığını göstermek için ‘temonun

babası’ ifadesini kullanır. )

Ermeni asıllı Gulé ile evli olan ve yaşlandığında gözleri kör olan Evdal,,Kör gözlerle kanadı kırık bir turnaya kış boyunca bakar.Bunu uzun uzadıya stranlarında anlatır.Ve bir gün mucize gerçekleşir. Evdal’ın gözleri turnanın kanadı iyileşir.

Şahé Dengbéja diye anılan Evdal, Eleşkirt Beyi Sürmeli Mehmet

Paşa’ya dengbéjlik yapmış ve onunla birlikte Kozan’,Avşar’larını sürme görevinde yer almıştır Surmeli Memed Pasa, Dogubayazit ‘taki sarayin sahibi unlu İshak Pasa ‘nin torunudur. 1865 yilinda Osmanli yonetimi Adana yoresindeki Kozanoglu isyanini bastirmak üzere büyük bir askeri güc gönderirken, Sürmeli Memed Paşa’dan da destek istemiş. Paşa 400 suvarisiyle Kozan

üzerine giderken Evdal’i da beraberinde götürmüş. isyanin basırılmasından sonra 50 binden fazla Türkmen yerlerinden sürülmüs ve pek çoğu kılıçtan geçirilmis. Savaşın hemen ardından kolera hastalığı çıkmış. Osmanlı Ordusu’nun cok sayıdaki askeriyle birlikte Memed Paşa’nın 300’den fazla suvarisi de olmus. Yani hem yenen, hem de yenilen tarafta büyük trajedi

yasanmıs. Orada birbirlerinden habersiz olarak karşılaşan büyük Kürt ozanı Evdal ile ünlü Türk ozanı Dadaloğlu, bu trajik olayı destanlaştımısladır.

Aradan bunca zaman gecmis olmasina ragmen, Evdale Zeynike’nin Kozan Destani (Wey Xozane) bugun halk arasinda hala canliligini koruyor. Padişahtan gelen ferman üzerine kozan a doğru adamları ile gitmeden önce

istabuldan kendilerine dersim bölgesinden geçmemeleri bu bölgedeki insanların yabani olduğu söylenir. ama bu uyarıya aldırmayan sürmeli paşa dersimden geçer. dersime girdiklerinde insanların aksine çok misafirperver olduğu ve bölgenin güzelliği herkesi şaşırtır. Evdale Zeynike bu manzaradan sonra dersim eserini söyler.

Wey xozane ise bir yaradır zeynike de kanayan

kozan isyanı sonrası Sürmeli Mehmet a Paşa ve adamlarıda çoğu havaya dayanamayıp hastalanırlar. sıcak ve sıtma derken birçoğu kırılır. sürmeli mehmet ali paşa da kozan da ölür. sürmeli mehmet ali paşanın bir ejderhanın sokması sonucu öldüğü anlatıldığı sıtmaya yakalanması sonucu öldüğüde anlatılır .

Bu afet sonucu geriye kalanlar farklı

yörelerden bir başlarına serhad yöresine döndüler. Evdale Zeynike de yalnız başına dönenler arasındadır. kozan dan 200 kişiden 50 ye yakını dönmüştür. bu olayı Evdal, wey xozane stranında anlatmıştır.

Günümüz dengbejlerine ilham kaynağı olan Evdal 1913 yılında hakkın rahmetine kavuşmuştur. Nur içinde yatsın..

Dakikî-yi Tusî
Dakikî-yi Tusî

Dünya karalar bürünmüş,
yeryüzü ateşlerle, gökler dumanlarla dopdolu.
Nice babasını kaybetmiş çocuklar,
nice çocuğunu yitirmiş babalar görürsün!

Mehmet Salih Gündüz
Mehmet Salih Gündüz

Hendek savaşında dört beş yaşlarinda olan Zübeyr b. Avvam'ın oğlu Abdullah bu savaşta babasıyla ilgili olan bir anısını şöyle anlatmıştır : "Ben ve Ebu Seleme'nin oğlu Ömer Hendek savaşında yaşımız küçük olduğu için kadınlarla beraber kaledeydik . Bazen o benim sırtıma çıkıp dışarıya bakardı bazen de ben onun sırtına çıkıp dışarıya bakardım . Babam

Zübeyr'i atının üzerinde silahlı olarak Kurayzaoğulları tarafına geçtiğinde onu tanıyordum . Bunu babama savaştan sonra anlatınca babam bana, 'Ey yavrucuğum! Beni gördün öyle mi ?' diye sordu . Ben de ' Evet babacığım seni gördüm .' deyince babam , 'Allaha yemin ederim ki , Rasulullah o gün kendi anne ve babasını zikrederek , ' Annem ve babam senin için feda olsun!

buyurdu.' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'in anne ve babasını zikrederek Zübeyr için bu ifadeleri kullanması onun Hendek savaşında büyük bir gayretle mücadele ettiğini göstermektedir.