Fuat Sezgin
Fuat Sezgin

Turan: Hocam sohbet bu noktaya gelmişken, yeni yetişen ve bilim alanında kendini geliştirmek isteyen gençlere özellikle bir tavsiyeniz olsa, neler söylemek isterdiniz?

Sezgin: Ben burada ilk önce hocalara seslenmek istiyorum. Talebeleri aşağılık duygusundan kurtarmaya çalışsınlar. Türk milletini aşağılık duygusu bir kanser gibi kemiriyor.

Fuat Sezgin
Fuat Sezgin

" Emeviler devletin birçok alanında fethedilmiş ülke sakinlerine ve desteklerine gereksinim duymuşlardır. Bu alanda işbirliği iyi bir şekilde işlediği görülmektedir, hatta belirli bir süre vergi ve idare uygulamasında geleneksel yaygın diller kullanılmıştır. Bunlar Mısır'da Kopt dili, Suriye'de Yunanca, Irak ve İran'da eski Farsça idi. Arapça kullanımı daha sonraları

gerçekleşti."

Fuat Sezgin
Fuat Sezgin

Fuat Sezgin ve Oryantalistler -1

Batılı araştırmacıların genelde Doğu, özelde ise İslâm dünyası ile ilgili araştırmalarına oryantalizm (doğu bilim) veya şarkiyatçılık ismi verilmektedir. Oryantalizmin kökleri, bu anlamda Batı’da Batı için Batının yararına yönelik olarak düşünülmektedir. Bahsi geçen öncüllere bizi ulaştıran temel husus, Edward

Said’in 26 dile çevrilmiş -çok tartışılan- klasikleşmiş Oryantalizm (1978) isimli kitabıdır. Bu noktada oryantalistler, ‘Sömürgeciliğin Keşif Kolu’nun mensupları olarak nitelendirilmektedir.

Ancak dünya bilim tarihinin son büyük temsilcilerinden olan Fuat Sezgin, oryantalistler hakkında farklı bir bakış açısı sunmaktadır. Uzun ömrünün altmış yıllık

döneminde oryantalistlerle bir arada/ortamda çalışması, danışman hocası Hellmutt Ritter’le beraber araştırmalar yapması, Sezgin’in değerlendirmelerini önemli kılmaktadır. Gerçekten o, farklı bir gözle oryantalist geleneğe bakmaktadır. Oryantalist araştırmacıların, Müslümanların tarih boyunca ortaya koydukları eserlerin ilim dünyasına açılmasındaki

katkılarını ‘hürmet’ ve şükranla anmaktadır.

Fuat Sezgin, oryantalistlerin birkaç yüzyıllık gece gündüz yorulmak bilmeyen çalışmalarının bilimler tarihindeki önemini hatırlatırken, bunun çok önemli neticeleri olduğunun farkındadır. Ancak şu itirafta bulunmaktadır: “Bu yerin ne kadar büyük olduğunu gerçeğe yakın bir şekilde öğrenebilmekten çok

uzağız veya hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz.”

Oryantalistlerin binlerce etütlerine, yayınladıkları metinlere, yazdıkları Arap-İslâm edebiyatı tarihlerine, çıkardıkları ansiklopedilere ve dergilere insanlarımızın ‘yabancı’ kaldığını düşünen Sezgin, onlar hakkındaki olumsuz kanaatlerin Mısırlılarca ifade edildiğini belirtmektedir. Böylece

oryantalistlerin İslâm bilimlerine hümanist gayelerle değil, misyoner bir ajanda ile yaklaştığı düşünülmektedir. Fuat Sezgin, sonuçları itibariyle ‘oryantalist’ veya ‘müsteşrik’ olgusunun, misyoner veya en azından ‘kuşkulanılan bir tip’ olarak algılandığını düşünmektedir.

Fuat Sezgin için, ‘her oryantalist ön yargılı değildir’. Bazıları

Doğuya ve özellikle İslamî ilimlere olumlu bakmaktadır. Sezgin, birçok oryantalisti ‘hocası’ olarak kabul etmekte ve onlardan ‘çok şeyler öğrendiğinin’ özellikle altını çizmektedir

Oryantalistleri daima hürmetle andığını belirten Fuat Sezgin, onların açmazlarını şu şekilde değerlendirir: “Bazı sahalarda, özellikle teoloji sahasında, onlar

Hıristiyan oldukları için başka gözle baktılar. Ama onları affediyorum. Fakat hadislerdeki rivayet zinciri meselesini anlamamış olmaları affedilemez bir şey. Bugün Ezher Üniversitesi profesörleri de bunu yanlış anlıyorlar.” (Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri)

Hadis alanında büyük bir bilgin olarak Goldziher’in Buhârî ve Müslim için ifade ettiklerinin bir

karşılığının olmadığını belirten Sezgin, onun temel düşüncesini şöyle özetlemektedir: “Buhârî’deki bütün hadisler Buhârî’nin devrinde yaşamış olan fikir ekollerinin düşüncelerinden ve icatlarından ibarettir. Yani bunun peygamberle bir alakası yok! Bunlar sadece devrin fikirlerini aksettirir. Buhârî bu fikirleri toplamıştır! Rivayetler zinciri ilave

etmiştir, yani uydurmuştur.”

1956 yılında, Buhârî’nin Kaynakları olarak yayınlanan doktora tezinde Fuat Sezgin, bu çalışmasıyla, hadis külliyatının sadece ‘şifahî’/sözlü olarak toplanmadığını, yazılı kaynakları olduğunu ispatlamıştır. Ona göre hadislerin “arkasında yazılı kaynaklar var. Zira önceleri şimdiki gibi kitaplar, dipnot olarak

kaynak eser gösterilmezdi, direkt şahıs ismi yazılırdı. Bu rivayet zincirine göre sıralanır, ama aynı zamanda da yazılı bir kaynağa dayanırdı.”

Fuat Sezgin, İslâm dünyasının oryantalistler hakkında yanlış ve olumsuz düşünceleri olduğunu, onların belirli kötü amaçları için İslâmiyet’i eleştirdiklerinin kabul edildiğini ifade etmektedir.

Müsteşriklerin yeterince tanınmadığını belirtirken, onları ‘körü körüne’ savunmadığını da söylemektedir. Ona göre bu olumsuz imaj Mısırlı âlimlerce yapılan oryantalizm eleştirilerinin Türkiye’ye girmesiyle ortaya çıkmıştır.

Hıristiyan ve Yahudi oldukları için oryantalistlerin Müslümanların hoşuna gitmeyecek bir takım sonuçlara ulaşmış

olabilecekleri hususunun doğruluğuna dikkat çektikten sonra, Sezgin hepsinin iyi olmadığı konusunda da uyarılarda bulunmaktadır. Ancak o, bir noktaya daha dikkat çekmektedir: “Ama içlerinde geceli gündüzlü, İslâm’ın bilimler tarihindeki yerini ortaya koymaya çalışan oryantalistler var. Bu gerçekliği milletime duyurmayı, söylemeyi, insanî ve dinî bir borç olarak

telakki ediyorum.”

Fuat Sezgin
Fuat Sezgin

O dönemde hazırladığı Buhari’nin Kaynakları başlıklı doçentlik tezi çalışması alanında bir ilk olma özelliği taşıyordu. Çünkü Fuat Sezgin bu çalışmasında bilinen yaygın kanaatin tersine İslam’ın ilk dönemlerindeki Hadis nakillerinin sözlü değil yazılı kaynaklara dayandığını savunuyordu. Bu hâlâ alanında çok önemli bir kitap olarak kabul edilir.

İsmet Özel
İsmet Özel

İnsan, akılla şehvet arasındadır. Bu ikisinden birinin alanında kalanı, artık insan diye adlandıramayız.

İsmet Özel
İsmet Özel

İnsan yerle gök arasındadır, ne tam olarak yere, ne tam olarak göğe aittir. İnsan akılla şehvet arasındadır, bu ikisinden birinin alanında kalanı artık insan diye adlandıramayız.

Fuat Sezgin
Fuat Sezgin

- " (...) Ebu Bekir er-Razi, kendi döneminin en önemli tabibidir.
Çok hacimli el-Havi isimli eseriyle ve diğer bir çok eseriyle er-Razi tıp ve farmakoloji alanında sadece kendi kültür çevresinde tesirlerde bulunmakla kalmayıp, birçok eserinin Latince ve İbranice çevirisiyle de Avrupa'da 17. yüzyıla kadar tartışmasız tıp otoritesi kabul edilmiştir...

Fuat Sezgin
Fuat Sezgin

Bilimler alanında bir gelişim kanunu ile ilgili net bir anlayış, kaynakları gizlememek bir yana, adeta aşırı hassasiyetle tam olarak alıntılama alışkanlığı, adil bir eleştiri etiği, deneyin bilimsel çalışmalarda kullanılan bir yardımcı araç olarak kullanılması, bilimsel terminolojiler yaratma ve olanı genişletme çabası, teori ile pratik arasında denge prensibine

riayet ve İslam döneminde doğan rasathaneler yardımıyla uzun yıllar süren astronomik gözlem-bütün bunlar, Arap-İslam kültür dünyasındaki bilginliğin karakteristik özellikleriydi

Mehmet Çelikyay
Mehmet Çelikyay

İnsanı yeryüzündeki diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerinden biri konuşmasıdır. Her insan konuşabilir, ancak her insan güzel ve etkileyici konuşamaz. Güzel konuşma sanatı hayatımızın her alanında bizler için gereklidir. İnsan konuşarak kendisini karşısındakine ifade edebilir..."

Yang Feng
Yang Feng

Her şeyden önce, kadınların çalıştığı mesleklerinin nitelik ve düzeyi erkeklere kıyasla çok daha düşüktür. 1990'da yapılan bir ankete göre, kadınların çalıştığı işlerin 6.79%'u bilgi temelli işlerdir. Erkeklerde ise bu oran 10,45% düzeyindedir. Tarım, ormancılık, balıkçılık,hayvancılık ve taşımacılık alanında çalışan kadınların 83.29%'luk bir paya

sahip olduğu ortaya çıkmıştır.

..fiziksel-bedeni emek alanında daha dezavantajlı olan kadınlar çoğunlukla kol emeğine dayalı iş alanlarında çalışmaktadırlar,öte yandan fiziksel-bedeni işlerde avantajlı olan erkekler ise fiziksel-bedeni yeteneklerin daha önemsiz olduğu bilgi-temelli işlerde daha büyük bir çoğunluk oluşturmaktadırlar.