Asıl önemli olan birinin nasıl doğduğu değil, nasıl büyüdüğüdür.
Evde veya atölye de karaladığım şeyler arasından ancak en manasızlarını gösterebiliyor, bana dair herhangi bir şey ifade eden, içinde benden herhangi bir şey bulunan resimleri büyük bir titizlikle saklıyor ve ortaya çıkarmaktan utanıyordum. Bunlar tesadüfen birinin eline geçse, çıplak ve mahrem bir halde yakalanmış bir kadın gibi şaşırıyor, kıpkırmızı oluyor ve
kaçıyordum..
Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiç birinin yüzünü görmek istemiyorum.
Bu nefret filan değil...
İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile...
Sadece bir yalnızlık ihtiyacı.
...bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiç birinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil... İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile... Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günler oluyor ki etrafımda küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum.
Bir tek veya milyon, fark etmezdi. Çünkü birinin ölümü her birinin ölümü gibiydi. Çünkü her insan bir evrendi ve her ölüm evrenin sönüşü demekti. Bu yüzden tek masumun dahi öldüğü yerde hiçbir haklı gerekçeden söz edilemezdi.
Savaş insanı canavarlaştırıyordu ve insanın insana ettiğini kimse kimseye etmiyordu..