İnsan Allah'ın yeryüzündeki halifesi, yani kalfasıdır. Allah'ın kalfası değilsen, şeytanın çırağı olursun.
Keşke toprağın kokusu ve yeryüzündeki bitkiler gibi ışıkla beslenebilseydiniz. Ancak siz yemek için öldürmek ve susuzluğunuzu gidermek için bebelerin anne sütünü çalmak zorundasınız.
İnsanı yeryüzündeki diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerinden biri konuşmasıdır. Her insan konuşabilir, ancak her insan güzel ve etkileyici konuşamaz. Güzel konuşma sanatı hayatımızın her alanında bizler için gereklidir. İnsan konuşarak kendisini karşısındakine ifade edebilir..."
Mabeynciler ise kendilerine en zor ulaşılanlardır. (...)
Aslına bakılırsa onlar
''Tanrının Yeryüzündeki Gölgesi"nin (Abdülhamid'in) gölgeleridirler.
"(...)Söylemeye gerek yoktur ki bu görevlilerin tümü hiç de yabana atılamayacak kadar servet sahibidirler. "
Çin medeniyeti ilk filizlendiği günden bu yana yaklaşık 5000 yıldır yeryüzündeki varlığını kesintisiz sürdüren tek medeniyet olduğu için Batılıların en çok araştırmak istediği kültürlerin arasında yer almaktadır.
.
Onaltıncı yüzyılın sonunda ve onyedinci yüzyılın başında çok sayıda dinsel düşünür, özellikle Protestan ülkelerinde, milenyumun başlangıcında gözlerinin önünde cereyân eden olaylara kuşku ile bakmaya başlamışlardı. Bu olaylar pek çoğuna bir politik Mesih olarak İsa'nın dönüşünü ve yeryüzündeki "binyıllık" hükümdarlığı olarak yorumlanacak
olaylar şeklinde gözüküyordu. İngiltere'de ve Hollanda'daki politik güçler İspanyol Katolik kuvvetler tarafından yenilgiye uğratılmıştı. İskoçya ve İngiltere arasındaki Otuz Yıl Savaşlarında Gustavus Adolphus zafer kazanmıştı. Tanrı'nın tarih üzerinde müdahalede bulunarak görkemli binyıl olayları için yol hazırladığına dair pek çok işaret vardı. Çeşitli
ülkeler olayların bulundukları yerleri Yeni İsrail olarak görüyorlardı.
Öyle zamanlar olur ki, acıyan yer uyuşmadan bir yenisi daha öncekilere eklenir. Felaketler yağmur olup yeryüzündeki kayıp ruhların üzerine yağar. Hangisi daha korkunç, daha kahredici insan bir türlü karar veremez. Toprağın altında olmak mı yoksa yaşayan bir ölüyü oynamak mı? Derin bir nefes almak istersin, durmak ve soluklanmak. Hasar tespiti yapıp yaralarının kabuk
bağlamasını beklemek.
Afrika kıtası dışına ikinci göç 85.000 yıl önce oldu. mtDNA haplogrubu L3, düşen deniz seviyesinden yararlanarak 16 km genişliğindeki Bab-el-Mendeb boğazından Yemen’e geçti. Bugün yeryüzündeki Afrikalı olmayan herkesin ortak atası L3’tür. Arap yarımadasında veya Hindistan’da L3'ten ayrılarak oluşan M haplogrubu bütün Güney Asya’ya yayıldı. mtDNA haplogrubu
"M” bugün Levant bölgesinde yok denecek kadar azdır. %15 oranında Arap yarımadasının güneyinde, Doğu Afrika’da ise daha az rastlamnaktadır. En yoğun görüldüğü Pakistan ve kuzey batı Hindistan'da bütün mitokondrial genlerin %30 ila 50'sini oluşturmaktadır.
İnsan türünün yeryüzündeki egemenlik tahtı, Kopernik tarafından dünya gezegeninin güneş sisteminde sıradan bir gezegen olduğunu gösterilmesi, Mary-Claire King tarafindan insan DNA'sının şempanze DNA'sına yakınlığının ispatlanması ve Wilson tarafından insan davranışlarının karınca davranışlarıyla aynı düzlemde betimlenmesiyle bir çok kez sarsılmıştır.
Kısacası yeryüzündeki tüm parazit ve hastalıklar, canlı sayısını tüm gezegende optimum yani en uygun seviyede tutmaya yararlar.