Bizim kızların çoğu evlenmedi. Kısmetsizdiler... Gene de onlar dünyanın en bahtiyar kadınları... Kaderi zorladılar, kendi kendilerinin efendisi oldular.
Maskeler ve yüzler birbirlerine o kadar benziyor ki ayırt edilemiyor.
-Adım... Doğduğumdan beri sahip olduğum tek şey,
ANNE: Kızlarım.. özgürlük aradılar, suda yükselen hava kabarcıkları gibi... Ama öksüz kaldılar.
Acı çekmek; düşünmek, sorgulamak, dünyayla ve kendinle yüzleşmek demektir, ağlayıp sızlamak değil...
Kadın, ekonomik yaşama da, toplumsal yaşama da, kendi özgür iradesiyle değil, erkeğin kendisini belirlediği biçimde girmek zorunda bırakılmıştır. Din ve kültür de onun bu ikincil konumunu pekiştirmede etkili olmuştur.
Kafamız suç ve günah korkusuyla öylesine doldurulmuştu ki, baskıları doğal karşılıyorduk.
Erdem ile boyun eğmeyi birbirinden ayırabilmek o kadar kolay değilmiş meğer.
Belki de, belki de onu değil erkek olarak sahip olduğu ayrıcalıkları sevdim.