Özgürüm, bana vermekten korktuğunuz özgürlük ve benim sizden gizli olarak elde etmek istediğim ve bu nedenle de hatalar yaptığım özgürlük. Hâlbuki benim bu özgürlüğü elde etmemde bana yardımcı olmalıydınız, doğru olan buydu.
ben oradan özgürlük ve sarhoşlukla
bakarım büyülü gözlerinle
yollarını kararttığın dünyaya
bakarım, büyülü gözlerinin
sırların karanlığında yeknesak
ördüğü duvara
.
MURAT MENTEŞ: Özgürlük?
ATTİLÂ İLHAN: Özgürlük, koşulların anlaşılmasını gerektirir. Bilgi ve bilinç olmadan özgürlük olmaz.
.
Vicdanımın en orta yeri acıyor. Size de arada bir olur mu böyle? “Acaba” diyorum; bu ince çizgide nefes aldınız mı hiç? Ben çoktandır alıyorum, şimdi bile…
Üst üste hem de bin kere tekrar ederek ve katlayarak çoğaltıyorum içimdeki sancıyı.
Burası bir uçurum kenarı… Metrelerce yukarıdan aşağı doğru bomboş gözlerle bakılan bir yer. Ne kadar da
özgürlük kokuyor ah! Sonrasında kanatlarım varmış gibi bir hisse kapılıyorum. Tadına bakmak için sabırsızlanıyorum aslında. “Ölmek nasıl bir şey?” diye tekrarlıyorum içimden. Dedikleri kadar jilet kesiği gibi kesiyor mu acıları? Mesela, ne kadar bir şiddetten sonra hafifler insan? Biliyor musunuz?
Biliyorsanız söyleyin.
Bir insanın, en doruktaki bir
acıda bile duyarsız kalabilir mi kalbi? Azı, çoğu, ölçüsü nedir?
“Acı” diyorum, acı hani?
Yaktığı yerden bir cerahat gibi akıp gider mi ya da hiç gitmez mi? Merak ediyorum sahiden. Şimdi, hangi inanç geri çevirecek içimdeki intihar isteğini? Nasıl bir umut erteleyebilir ecele beni? Beni kandıracak bir söz var mıdır bu dakikadan sonra ve hâlâ? Varsa
söyleyin.
Gelecekse beklerim.
Ama kandırmayın beni.
Burasi bir uçurum kenarı.. Metrelerce yukarıdan aşağı doğru bomboş gözlerle bakılan bir yer. Ne kadar da özgürlük kokuyor ah! Sonrasında bir kanatlarım varmış gibi bir hisse kapılıyorum. Tadına bakmak için sabırsızlanıyorum aslında. "Ölmek nasıl bir şey?" Diye tekrarliyorum içimden.Dedikleri kadar jilet kesiği gibi kesiyor mu acıları?
Mesela,ne kadar bir
şiddetten sonra hafifler insan? Biliyor musunuz?
Biliyorsanız söyleyin.
Belki de insanların birbirine duygularını salt anlatması olanaksız. Ben çok açık konuşmaya çalışıyorum. Sonsuz bir bağımsızlık , sonsuz bir özgürlük duyduğum için. Bu duygularım zamanları da , ülkeleri de, kentleri de aşıyor.
Şehri yılda bir ziyaret eden bir münzevi şöyle dedi: "Bize hazdan bahset." O, konuşmaya başladı: "Haz bir özgürlük sarkışıdır, Ama özgürlük değil... Haz, arzuların tomurcuğudur, Ama meyvesi değil... Yükselişi çağıran bir derinliktir, Ama ne derin, ne de yüksek olandır... Kafestekinin kanatlanışıdır, Mekanla sınırlanmış
değildir... Haz, aslında bir özgürlük sarkışıdır...
İnsan, soyu için, Tanrı için, kendini bir düşünce uğruna feda mı etmelidir? Ya da, acaba efendimiz ne kadar yüksekteyse, tutsaklık zincirimiz de o kadar uzuyor ve o zaman çok geniş bir harmanın içinde sıçrayıp oynuyor, sonra ucunu bulamadan ölüyoruz, bunun adına da özgürlük mi demişiz yoksa?