Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu

İlk kez, gülün acısının bülbülünkinden fazla olduğunu bir zamanlar kendisine söylemiş olan küçük esmer kızı hatırladı ve ona hak verdi. Bülbül çoktur, demişti küçük esmer kız, gül ise tek. Bülbül kırılır, demişti, dökülür parçalanır, bağırır, çağırır, çoğalır, sesi var onun çünkü. Var olur. İçinin serüvenlerini gizlemek zorunda değil.

Haykırır onları. Gül öyle midir ya?

Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu

Komutanı olmadığı bir savaşın ağır yenilgisini paylaşmak zorunda kalan katip misin sen?

Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu

Bir yalana denk gelmeye kalmasın insan, sonra binlerce doğruyu sorgulamak zorunda kalıyor.

Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu

Devlet bir yandan inkılâba, lâikliğe karşı olanları hapsetmek zorunda kalır, bir yandan din, dil, ırk ayrımı yapmak isteyenleri, rejim düşmanlarını, gizli dernek kuranları. Ortalık bir hayli toz duman. Bu nedenle, Marksistlerin İslâmcılarla, İslâmcıların Türkçü-Turancılarla buluştuğu mekândır hapishane.

Ve ki sistem, hepsini de bir güzelce

hırsızlarla, ırz düşmanlarıyla, dolandırıcılarla, canilerle aynı çatı altında buluşturmaktadır.


Ne gam! Değil mi ki;
Aşkın mapusane içinde ben mahkûm!

Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu

Bülbül çoktur, demişti küçük esmer kız, gül ise tek. Bülbül kırılır, demişti, dökülür, parçalanır, bağırır, çağırır çoğalır, sesi var çünkü onun. Var olur. İçinin serüvenlerini gizlemek zorunda değil. Haykırır onları. Gül öyle midir ya?

İbrahim Tenekeci
İbrahim Tenekeci

Hiçbir zaman karnımı içeri çekmek zorunda kalmadığım için, Allah'a şükrediyorum...

Oğuz Atay
Oğuz Atay

Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup

dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de.

İnsanları, eski karıma yapmış olduğum gibi, büyük bir boşluk içinde
bırakmasaydım. Kendimden de kaçıyorum gibi beylik bir ifadenin içine
düşmeseydim. Bu mektubu çok karışık hisler içinde yazıyorum gibi basmakalıp sözlere başvurmak zorunda

kalmasaydım. Ne olurdu, bazı sözleri hiç söylememiş olsaydım; ya da bazı sözleri hiç söylememek için kesin kararlar almamış olsaydım. Sana diyebilseydim ki, durum çok ciddi Bilge, aklını başına topla.

Ben iyi değilim Bilge, seni son gördüğüm günden beri gözüme uyku girmiyor diyebilseydim. Gerçekten de o günden beri gözüme uyku girmeseydi. Hiç olmazsa

arkamda kalan bütün köprüleri yıktım ve şimdi de geri dönmek istiyorum, ya da dönüyorum cinsinden bir yenilgiye sığınabilseydim. Kendime, söyleyecek söz bırakmadım. Kuvvetimi büyütmüşüm gözümde. Aslında bakılırsa, bu sözleri kullanmayı ya da böyle bir mektup yazmayı bile, ne sen ne aşk ne de hiçbir şey olmadığı günlerde kendime yasaklamıştım. Sen, aşk ve

her şeyin olduğu günlerde böyle kararlar alınamazdı. Yaşamış birinin ölü yargılarıydı bu
kararlar. Şimdi her satırı, “bu satırı da neden yazdım?” diyerek öfkeyle bir öncekine ekliyorum. Aziz varlığımı son dakikasına kadar aynı görüşle ayakta tutmak gibi bir görevim olduğunu hissediyorum. Çünkü başka türlü bir davranışım, benimle küçük de olsa

bir ilişki kurmuş, benimle az da olsa ilgilenmiş insanlarca yadırganacaktır. Oysa, sevgili Bilge, aziz varlığımı artık ara sıra kaybettiğim oluyor. Fakat yaralı aklım, henüz gidecek bir ülke bulamadığı için bana dönüyor şimdilik. Biliyorum ki, bu akıl beni bütünüyle terk edinceye kadar gidip gelen aziz varlık masalına kimse inanmayacaktır.

Halis Yeşil
Halis Yeşil

Güven ve cesaretten yoksun isen, her zaman küçük başarılarla yetinmek zorunda kalırsın.

Halis Yeşil
Halis Yeşil

Güven ve cesaretten yoksun isen, her zaman küçük başarılarla yetinmek zorunda kalırsın.

Halis Yeşil
Halis Yeşil

Hile ile zorlanan kapını aralamazsan, dışarıda yatmak zorunda kalmazsın.