Tezer Özlü
Tezer Özlü

Zaman hiç geçmiyor... Kafamı yorganın altından çıkaramıyorum. Çıkarırsam düşlerim yok oluyorlar.

Tezer Özlü
Tezer Özlü

Kafamı yorganın altından çıkaramıyorum. Çıkarırsam düşlerim yok oluyorlar.

Murat Devrim Dirlikyapan
Murat Devrim Dirlikyapan

düşlerinizi yorganın içine!
ne diyorsak o! sokun da uyuyun!
inilmeyecek kaderin omurgasından
bir yılana biner gibi yaşanacak!

Cem Birgi
Cem Birgi

Uyan artık bu elemli rüyadan
Çıkar başını yorganın altından
Bitti de, geçti de, geçmeli de
Yüzünü soğuk suyla yıka
Kulaklarını boş sözlere tıka
Ve yürümeye başla
Bir adım, bir adım daha..

Radu Vancu
Radu Vancu

Mükemmel olurdu, mesela, hiç yaşamamak,
Açmamak gözlerini, kumaştan bir tabutun içindeymiş kadar rahat yorganın altına gömülüp hiç kıpırdamamak.
Ama kahve makinesi fokurdamaya başlar ve çok geçmeden taze bir koku yayılır. Aslında var olmaması gereken bir dünya yeniden doğar.

Hatice Uzmansel
Hatice Uzmansel

Bu kentin insanları da denizi gibiydi. Bir denize neden siyahlar giyinip kabardığını soramazdın ya da neden mavilere bürünüp durulduğunu. Mavi, saten bir yorganın altında serin ve derin uykulara dalmış gibi uyuduğunu.

Hatice Uzmansel
Hatice Uzmansel

" Bu kentin insanları da denizi gibiydi. Bir denize neden siyahlar giyinip kabardığını soramazdın ya da neden mavilere bürünüp durulduğunu. Mavi, saten bir yorganın altında serin ver derin uykulara dalmış gibi uyuduğunu. Bazı akşamlarda bilindik yosun ve su kokulu dansı eşlik ederdi meltemlerin. Ve insanlar çocuklarına deniz ismini, meltem ismini yakıştırırdı

çoğunlukla. Doğan yeni hayatları kutsamaktı belki de onun adını takmak. Onun ergenliğini, durgunluğunu, dizginlenemezliğini vermekti yeni hayatlara."

Şeyma Gençoğlu
Şeyma Gençoğlu

"Öldüğümde bol bol uyurum demiştin.
Vatan toprağını yorganın yaptın üşümezsin de şimdi.."

Celal Kırlangıç
Celal Kırlangıç

deli gönül neyi özler durursun
acınacak dostun cananın mı var
dünya yansa yorganın yok içinde
harab olmuş evin dükkanın mı var

Merih Günay
Merih Günay

Darmadağın oldum. Gün ışıyıncaya kadar içtim. Oturduğum koltuktan zor kalkabildim, yatağı güç bela bulup üzerimi bile değiştiremeden yüz üstü kapaklandım. Gözlerimi kapatıp zifiri karanlıkta burnumdan çıkan güçlü solumaları dinledim. Hemen sonra üşümeye başladım. Pencereyi kapatacak, kombiyi açacak ya da yorganın içine girecek gücü kendimde bulamadım.

Ayaklarımdan başlayıp yukarıya doğru buz kesmeye başladığımı, sonrasında bir farenin sırtımda gezindiğini ve kazağımı kemirdiğini hissettim. Gözlerimde, burnumda ve dudaklarımda tik oluştu. Toparlanmaya çalıştım. Düş değil bu, dedim kendi kendime, kâbus değil, hazırlan; gezinti bu…