Öğretmenin emek sürecine yabancılaşmasından, yapılan işin aşırı derecede rutinleşmesinin bir sonucu olarak öğretmenin bir makineye ya da robota dönüşmesi ve bunun sonucunda kendi yaratıcı kapasitesini hizmet üretim sürecine dâhil edememesi kastedilmektedir. Öğretmeni emek sürecine yabancılaştıran nedenler arasında ise; sınıfların kalabalık olması, iş yükünün
fazlalığı, eğitim-öğretim materyallerinin temin edilmesinde yaşanan sıkıntılar ve birtakım idari sorunlar ile bazı durumlarda öğretmenin ek iş yapmasına neden olan maddi sıkıntılar sayılabilir.
Geç kalınmış bir kendilik arayışı, yüzyılın kapımıza sürüklediği sosyal, siyasi, askeri ve kültürel sorunlar karşısında fiziki olarak küçülmemize sebep olmuşsa da zihinsel olarak uyanmamızı sağlamıştır.
Türkiye'ye baktığımızda her katmanda şiddetin olduğunu görüyoruz. Çalışan kadın şiddetten muaf değil ya da eğitimli erkek şiddet uygulamaktan kaçınmıyor. Bir şekilde öyle ya da böyle şiddet hayatın, kültürün içine girmiş durumda. Ekonomik sorunlar halledildiğinde muhtemelen belli ölçülerde azalma olacaktır, ancak tamamen yok olacağını beklemek gerçekçi
değildir.
Feminist Hukuk:
Feminizm ve feminist hukuk açıklanırken üzerinde durulması gereken temel konuların başında özel alan ve kamusal alan ayrımı gelmektedir.Özellikle 16.ve 17.yüzyılda üniter devletlerin kurulması ile bu ayrım belirginleşmiştir.Bu ayrımda öne çıkan husus;yurttaşlık ve buna bağlı olarak ortaya çıkan hakların kamusal alan içerisinde
değerlendirilmesidir.Buna karşılık ev hayatı hukukun müdahalesinin olmadığı daha çok duyguların baskın olduğu bir alan olarak tanımlanmaktadır.Kadınlar ise kendilerine biçilen toplumsal cinsiyet rolleri gereği hayatlarının büyük bir kısmını ev içinde geçirmektedirler.Ev içi özel alan olarak değerlendirilerek hukuki düzenlemeler dışına tutulduğunda kadınlar da bu
alanın parçası olarak siyasetin dışında kalmaktadırlar.Bu sebeple de feministlerin temel sloganlarından biri “Özel olan politiktir.”olmuştur.Bu slogan içerisinde pek çok anlam barındırmaktadır.Bunlardan birincisi;aslında her şeyin politik olduğu savını içermektedir.Buna göre;sadece kadınlar yönünden ortaya çıkan ayrımcılık,şiddet gibi konuların yanında aslında
toplumun her kesiminde ortaya çıkan egemenlik,güç,ezilme ilişkisi politiktir ve devlet müdahelesini gerektirir.İkincisi ise;kadınların hem politik haklarının hem de kendi bedenleri üzerindeki karar verme haklarının korunması talebini içerir.
“Feminist Hukuk Teorisi”terimi ilk kez Ann Scarles tarafından 1978 yılında ABD’de kullanılmış olup kaynağını daha çok
kadınların karşılaştıkları hukuksal sorunlar merkezli konferanslar,dergiler ve dersler oluşturmaktadır.
"Santa Muerte'nin, kocası Mictlantecuhtli ile birlikte yeraltı dünyası Mictlán'ı yöneten Aztek tanrıçası Mictecacihuatl'dan esinlenildiği düşünülüyor. Bu ölümcül çift, tıpkı Santa Muerte gibi, genellikle kafatasları olan iskeletler veya insan vücudu olarak temsil edilirdi. Aztekler sadece doğal nedenlerden ölenlerin Mictlán'da sona erdiğine inanmakla kalmayıp aynı
zamanda dünyevi sorunlar için tanrıların doğaüstü güçlerinden yardım isterdi. İspanyol fethinin yerel dine uyguladığı zulümler, halk dindarlığını yeraltına ve Katoliklikle kaynaşmaya sürükledi."
Çağdaş zihin felsefesinde, töz ikiciliğine pek ilgi gösterilmemiştir. Bunun yerine, "özellik ikiciliği", yani zihinsel ve fiziksel olanın ayırt edilebilir türden tözler değil de, farklı özellik grupları olduğu gürüşü hakimdir. Bu türden ikici görüşlerde de sorunlar vardır ve bunlar son yıllarda çokça tartışılmıştır. Burada, biraz da klişeleşmiş meselelere
yeni bir bakış açısı kazandırma amacıyla toz ikiciliği üzerinde durmak istedim. Evet, Descartes muhtemelen yanlış düşünüyordu ama yaptığı budalaca bir yanlış değildi.
Toplum yaşamı karşılaşılan sorunlara bir çözüm getirmekle birlikte bu defa yeni ve farklı sorunlar doğuracaktır. İlk sorunların aşılmasını sağlamakla birlikte bu örgütleniş biçimi, daha üst düzeyde yeni sorunlar ortaya çıkaracaktır. Bu yeni sorunlarda yeni ilişkilerin ve çözümlerin geliştirilmesine yol açacak, böylece bir üst düzeydeki sorunların önünde elde
edilen başarılar toplumların ilerlemesini sağlayacaktır.