"Ölülere acıma Harry! Yaşayanlara acı, her şeyden çok da sevgisiz yaşayanlara.
Bu yaştaki çocuklar için koladan daha zararlı şeyler vardı, sevgisizlik gibi..
"Bu yaştaki çocuklara kola içirmek zararlı ya, onun için icmesin".. dedi.
Bu yaştaki çocuklar için koladan daha zararlı şeyler vardı, sevgisizlik gibi...
insanlar, kitabımda yazdığım iki konu hakkında çok büyük hatalar yaparlar.
DİN ve CİNSELLİK.
Yazmış olduğum hikâyede, Muhsin’in sevgisiz hayatı, annenin din konusunda evladını zorlaması ve akabinde yaşananlar belki de hiç kaleme alınmamış türden.
Bir delikanlıyı, erkeklere odaklayan ve onlarla cinsi münasebet yaşamaya sevk eden neydi?
Neyi
arıyordu çocuk, neyi buldu?
Buldukları ona kalıcı mutluluklar getirdi mi?
Ortada tek mağdur vardı, Muhsin...
Yanlış empoze edilen din anlayışı, insana binde bir denk gelen, din istismarcısı bir cami hocası tarafından ustaca kullanıldı. Belki suçlunun ta kendisi hocada değildi. Onu da Muhsin ile birlikte hataya sürükleyen, yanlış sevgi anlayışı olmuştu.
Muhsin’in sevgi açlığı kötü niyetli bir insanla kesişince, gencecik çocuğu kimlik bunalımına sokup, onun yanlış yerde sevgi aramasına sebebiyet verdi sevgisizlik ve yanlış sevme anlayışı.
PEKİ, SUÇLU KİM YA DA KİMLER?
"Evet, olgunlaşmıştım. Bir ruhum olduğunu anlamıştım. Aşkı anlamıştım. Sevginin ne pahasına olursa olsun ertelenmemesi gerektiğini anlamıştım. Dünyada ki en büyük eksikliğin sevgisizlik olduğunu anlamıştım"
Çok sevmenin uyku kaçırdığı olmuştur, ama sevgisizlik de aynı işkenceyi sevmeyen taraf için yaşatır.
Sevginin yokluğuyla nefret doğar ve onun yokluğu dokunduğu her şeyi tarumar eder. Sevgi, barış getirirken sevgisizlik savaş çıkartır.
Tanrı'nın yeryüzündeki tecellisiydi sevgi.mutluluk ve iç huzurundan ,o olmadığı zaman bahsedilemediği sevgi ,kainattaki saadetin yegane sebebiydi.Sevginin yokluğuyla nefret doğar ve onun yokluğu dokunduğu her şeyi tarumar eder.Sevgi ,barış getirirken sevgisizlik savaş çıkartır.
Umutsuzlar Parkı'nda söz alan bireyler, bir yandan çevrelerine "alışmak" gereği duyarken, diğer yandan alışmadıklarını imgelerler. Alışmak ile şaşırmak, boş vermek ile aramak arasında belirginleşen çelişkiler, kimi zaman bir umuda, kimi zaman da, Tragedyalar'ın karakterlerinden biri olan Stepan'ın yaşadığı gibi, bir çıkmaza dönüşür. Stepan, bütün
karşıtlıkları yitirdiğini ve bir anlamsızlığın içinde yaşadığını belirtir.
Tragedyalar'da önemli bir yere sahip olan yabancılaşma olgusu, Çağrılmayan Yakup'ta daha ön plandadır. Başkaldırma ve boyun eğme arasında gidip gelen karakterler, hayatı bir yargılanma süreci olarak yaşar. Henüz hiç kimse tarafından çağrılmamış olan Yakup ise en başta
kendisine yabancıdır. Bireyin uyumsuzluğu, toplumsal yaşam içindeki parçalanmışlığı ve yabancılığı, Ben Ruhi Bey Nasılım kitabında da ağırlığını korur.
Ruhi Bey'in kendini bir soru sözcüğü ile, "nasıl" ile tanımlamasında bile bir "ne olduğundan emin olmama"nın ifadesi söz konusudur.
Cansever'in şiirlerinde yer alan karakterler, aile içi
ilişkilerdeki iletişimsizliği, sevgisizliği, mutsuzluğu, sevgisizlik nedeniyle cinselliği bile "sıkıntı" ile yaşarlar.
Cansever benzer temalarla hep aynı varoluşsal kaygıları dile getiriyormuş gibi görünsede, yarattığı farklı karakterler, farklı imgeler ve anlatım özellikleriyle her kitabında ayrı bir atmosfer kurmayı başarmıştır.