Alban G. Widgery
Alban G. Widgery

Epikür, bir çile hayatı surulmesini değil, bir dinlenme yaşantısı içinde, arzuları susturmayı öğütler. Erdemli bir hayat, kişiyi acı ve üzüntüden uzaklaştırır. Başkalarına yaptığı iyilik kişiyi mutlu kılmaya yeterlidir. Epikurculerin görüşünde tarih, -tabi- süreçlerin bir bütünüydü. Tarihsel olaylara karşı pragmatik bir ilgi duymaktaydılar.

Esra Kartal Soysal
Esra Kartal Soysal

İnsan eliyle kurgulanan kültürel süreçlerin karmaşıklığının ve inceliğinin hiç durmadan gelişmesini sağlayan, insanın çevresini ve kendini değiştirmeye yönelik daimi eğilimi ve çabasıdır.

Marcia Bjornerud
Marcia Bjornerud

Dünya genelinde artık insanlar ister madencilik gibi etkinliklerle istemli, isterse de tarım ve kentleşmeyle erezyonu ivmelendirerek istemsiz olarak Dünya'nın tüm nehirlerinin taşıdığı toplamdan daha fazla kaya ve tortulu yerlerinden taşıyorlar. Jeolojik şekillerin jeolojik süreçlerin işleyişinin ürünü olduğunu varsaymak artık mümkün değil. Çin hükümeti, Surtsey'in

oluşumuna distopik bir tezat teşkil eden bir süreçle yeni adalar oluşturmak için deniz tabanındaki mercan yataklarını kazıyıp Güney Çin Denizi'ndeki Spratley Adaları'nın haritasını birkaç yılda radikal ölçüde değiştirdi. İngiltere'nin güneyinde iklim değişimiyle hırçınlaşan deniz ve yoğunlaşan fırtınaların üzerine bir de insanların kıyıda yaptıkları

değişimler binince,meşhur tebeşir kayalıklarının gerileme oranı yılda 5-10 santimden metre düzeyine çıkmış bulunuyor. Nil Delta'sı, Assuan ve öteki barajların tortul iletimini kesmesi nedeniyle yılda 2.5 ila 5 cm batıyor. Louisiana eyaletinin kıyı kesimleri, bir takım istemsiz sonuçların "mükemmel fırtınası" (Mississipi yatağına kıta çapında yapılan mühendislik

müdahalelerinin tortul iletimini büyük ölçüde azaltması; petrol ve doğalgaz üretimi nedeniyle yüzeyin çökmesi; petrol ve doğalgaz kullanımının dolaylı bir sonucu olarak deniz seviyesinin önlenemez yükselişi) nedeniyle saat başı dört dönüm toprak kaybediyor. Bu arada Oklahoma'da da gaz ve petrol çıkarmak için kayaların kuyulardan pompalanan basınçlı suyla

çatlatılması yönteminin sonucunda ortaya çıkan artık suyun yeraltının derinliklerine aşılanmasıyla, uyuyan fayları uyandırıp depremlere yol açıyoruz.

Uğur Altuğ
Uğur Altuğ

Oğullarına verdiği isimler son derece ilgi çekici olup, Osman'ın vizyon ve donanımı hakkında önemli fikirler vermektedir. Nasıl ki babası Ertuğrul onun ismini verirken onomastik süreçlerin açıkladığı ortam, koşul ve figürlerden etkilenip bunları hesaba katmışsa, Osman'ın da benzer bir motivasyonla hareket ettiği anlaşılıyor. Bu bağlamda özellikle Alâeddin, Melik,

Hamid ve Çoban isimleri adeta birer ipucu hükmünde ön plana çıkmaktadır. Bu isimlerin seçiminde dönemin politik, askeri ve diplomatik koşulları hesaba katılmıştır. İsimler, adeta kamuoyundaki nüfuzlu kişilerle birtakım ilişki ve ittifak arayışları için kurgulanmış birer politik vasıta formuna dönüşmüştür.

Suat Kamil Aksoy
Suat Kamil Aksoy

Değer yasası, üretimin genel yasası olarak kabul edilmelidir. Marksist olup bu kabulü reddedenler, kendilerine artık başka bir sıfat bulmalıdır. Üretimin iç bağıntısı, toplumun emek zamanının değişik üretim dallarına belirli ve zorunlu bir dağılımı olarak açımlanmaktadır. Bir yanlış anlaşılmaya meydan vermemek için, belirli bir tür ihtiyacın tamamen keyfi

nedenlerle iki katına çıkması durumuna bakacağız. Böyle bir durumda, bu ürünlerin üretilmesi için gerekli emek zamanı da iki katına çıkacak ve emek zamanının üretim kolları arasındaki dağılımı değişecektir. Buradan yola çıkarak, emek zamanının üretim kolları arasındaki dağılımının, taleple değişeceği sonucuna varılabilir. Böylece değer bağıntısının

da biraz keyfi olduğu düşünülebilir. Gerçekten de ihtiyaçlar büyük oranda keyfidir. Halbuki, yasa kavramı keyfiyetle bağdaşmaz. Açıklama basittir. Üretimin iç bağıntısı, ihtiyaçların verili olduğu koşullardaki zorunluluğu anlatmaktadır. Zaten her durumda bir yasallığı ayrıştırmak için çok sayıdaki parametre sabit kabul edilmek durumundadır. İhtiyaçlar keyfi

bile olsa, ihtiyaçların ne olduğu ortaya konduktan sonra, emek zamanının dağılımına bakıldığında geriye değer bağıntısı kalır. Zaten ürün başına gerekli emeğin değişmemiş olması, değer bağıntısının korunduğunun göstergesidir. Kısaca yasa kavramına ilişkin bir bilinç bulanıklığına da değinmeliyiz. Bilim hem toplum için hem doğa için yasallıkları

ortaya çıkarmaya çalışır. Bu sayede nesnesini bütünsel olarak anlama imkânı edinir. Yasa insanın öznel iradesinden bağımsız durumları anlatır. İnsan, bunların bilgisine erişebilir. Ama etkileyemez. Eğer etkileyebiliyorsa bahsi geçen şey yasa değildir. Değer yasasıyla ilgili ifadelerden anlaşıldığı kadarıyla değer yasası, yasa olarak görülmemektedir. Yasanın

etkinliğini artırmak, kırıntılarına varıncaya kadar yok etmek, bir devrim yoluyla geçersiz kılmak, yasanın bir teknik olarak kullanılması, yasanın lanetlenmesi, yasanın planlamanın kontrolüne girmesi, hep insan iradesine bağımlı bir şeyden bahsedildiğini göstermektedir. Bütün bunlar ya yasa kavramının yerli yerine oturtulamaması ya da değer yasası diye bir şeyin

gerçekte var olmadığının gizlenmiş itiraflarıdır. Halbuki, insan yasaları kendi iradesini bunlara uydurmak için arar. Tam burada sözü Stalin’e vermekte yarar var: “Marksizm, -ister doğa yasaları, ister ekonomi politik yasaları olsunlar- bilim yasalarını, insan iradesinden bağımsız olarak etkilerini sürdüren, nesnel süreçlerin yansımaları olarak anlar. Bu yasaları

keşfetmek, tanımak, incelemek, onları eylemlerimizde hesaba katmak, toplumun yararına işletmek mümkündür, ancak bunları değiştirmek ya da yok etmek mümkün değildir. Hele yeni bilimsel yasalar oluşturmak ya da yaratmak tamamen olanaksızdır.”
Elbette Stalin sadece değer yasasına ilişkin olarak böyle konuşmuyor. O ekonomi-politiğin yasalarının nesnel niteliğini,

bunların insan iradesinden bağımsız oluşunu birilerine anlatmaya çalışıyor. Zira karşısında bu bakımdan aşırı uçlarda yer alan sayısız kadro bulunuyor. Günümüzde, yani Stalin’in artık pek önemli olmadığı koşullarda, karşı sözlerin daha baskın olmasında şaşırtıcı bir yan bulunmuyor. Ancak Marx, Engels, Lenin tarafından söylenmiş sözler var. Marksizm

kulvarı içerisinde yer alanlar bahsi geçen yasalar söz konusu olduğunda cepheden karşı durmuyorlar. Yine aynı otoriteler tarafından savunulmuş fikirlere yaslanarak yanılgılarını sürdürmeyi başarıyorlar . Elbette tüm Marksistler tamamen aynı görüş açısı içerisinde yer almıyorlar. Ama onların aralarındaki farklar burada bizi pek ilgilendirmiyor. Biz ortak

yanılsamalarla ilgileniyoruz.

I. T. Frolov
I. T. Frolov

“Biyolojik düşünce”, bugün şu anlama gelir: Yaşamın karmaşık fenomenlerini elemanter bileşenlere bağlayan, indirgeme ve çözümleme (moleküler düzeyde fiziksel- kimyasal süreçlerin incelenmesi); bütünsel yapılann bağlı oldukları yasaların üretimi; değişik düzeylerde sistemsel- yapısal bir yaklaşımı içeren bireşim gibi, çok farklı süreçleri bilgi süreci

içinde birleştirebilmek, demektir.

Collie Wyatt Conoley
Collie Wyatt Conoley

Pozitif psikoloji insanların gelişimine veya en üst düzeyde işleyiş göstermelerine katkıda bulunan koşulların ve süreçlerin üzerinde çalışıldığı alandır.

Liv Strömquist
Liv Strömquist

Birçok masalın teması menstrüasyon ile bağlantılıdır.
Uyuyan Güzel her şeyden önce menstrüasyon hikayesidir.
Uyuyan güzel, lanete göre yaşı geldiğinde eline diken batacak ve kanamaya başlayacak. Buradaki lanet menstrüasyonu simgeliyor. Zaten İngilizce’de regle “The curse”de denir.
Ebeveynlerin tepkisi de adet korkusunun bir sembolü.
Uyuyan güzel

uyuduğunda etrafında güller biter. Bu çiçekler regli simgeler. İngilizce’de menstrüasyona çiçek de denir. (The flowers)
Masallar,çocukluktan ergenliğe geçişle ilgilidir.
Bu süreçte, çocuk genellikle içine kapanır ya da “ uykuya yatar.”
Bu dışarıdan edilgenlik gibi görülse de aslında dışadönük bir etkinliğe enerji bırakmayacak kadar ağır

İÇRUHSAL SÜREÇLERİN sonucudur.
Uyuyan güzel, regl olmaya başlayan uyuşuk bir ergeni anlatır aslında.
“Uyuyan Güzel” bize, insanın kendine odaklandığı sakin bir düşünme döneminin, en yüksek hedefe ulaşmayı sağlayabildiğini gösterir.

James Bridle
James Bridle

Çağımızın en ihtılaflı meselelerinden pek çoğunun altında işlemsel düşünme tarzı yatıyor: Bölme, ayrıştırma işlemlemeye dayalı süreçlerin en karakteristik özelliğidir. İşlemsel düşünme daima en düşük bilişsel çabayla elde edilebilecek kolay yanıtlarda ısrar eder. Ama bunun da 6tesinde, böyle bir yanıtın var olduğunda, çürütülemeyecek bir yanıta

ulaşmanın mümkün olduğunda israr eder. Petro kapıtalizmin basit bir komplo teorisi olarak görülmediği durumlarda iklim değişikliği “tartışmalarına” yön veren şey işlemlemenin belirsizlikle başa çıkma konusundaki yetersizliğidir. İster matematiksel ister bilimsel alalım, belirsizlik ile bilinmezlik aynı şey değildır, Bilimsel, iklimbilimsel terminolojide, belirsizlik

tam olarak ne bıldığımizin ölçüsüdür, Genişleyen işlemleme sistemlerimizin apaçık gösterdiği bir şey varsa, o da aslında bilmediğimiz ne kadar çok şey olduğudur.