Kendimiz iyi olamıyoruz ve başkalarının iyiliğini küçük görmek için onlara reklamcı, hayır dua avcısı, hatta riyakar diyoruz...
" Kendimiz iyi olamıyoruz ve başkalarının iyiliğini küçük görmek için Onlara reklamcı, hayır dua avcısı, hatta riyakar diyoruz."
"Azizim bu ne fedakarlık ! Ben bir insanda bu kadar iyilik bulunabileceğine inanayım mı ? Belki başka zaman inanırdım...Fakat bugün... Bugün inanmak mümkün mü ?
Bir insan bir insana kötülükten başka ne yapabilir ? Kimi kandırıyoruz ?
Bana öyle riyakar gözlerle bakmayın !
Masum tavırlar beni deli ediyor. Ben de sizin gibi masum suratlar almasını
bilirdim...
Ama bu suratın arkasında ne saklı olduğunu da biliyorum.
İnsan dedikleri mahlukun bütün çirkef taraflarını artık gördüm."
Kumarhâneye gittim, herkesin kaybettiğini gördüm
Manastıra vardığımda riyâkâr zâhidleri gördüm
Kâbe’ye gittiğimde hareme girmeme izin vermediler
Dışarıda ne yaptın ki içeride ne yapacaksın dediler
《 Fahreddîn-i Irakî 》
Zâhid: Dünyâdan yüz çeviren
Harem-i Şerif: Kâbe ve civârı
• KUMARHÂNE
Kumar,
mahbûbun yolunda başından olmak anlamına gelir. Kumarhâne ise kalp ehlinin, başlarından vazgeçenlerin ve aşk yolunda olanların bulunduğu mekândır.
“Fenâ fillah kumarhânesinde kendini tamamen kaybetmeden mutlak fânî ve kâmil olamazsın.”
...
çıplak ayak seslerinin riyakâr yankıları
basarken sancılı karanlığın şahdamarına
yükselen devinimlerin çığlıkları
korkutur köstekli saati
zaman durur
...
Asrımız fitne ve fesat asrıdır, kardeşlik değişmiştir, selamette kalmak için yalnızlığı tercih ettim. Vefa denilen şey dün nasıl geçip gittiyse, o da onun gibi sona erdi. Halk riyakar ve hilekar oldu, dıştan dostluk gösterirler, fakat kalpleri akrep doludur.
(İmam Cafer Sadık (a.s))
ben aptal ben ahmak ve riyakâr
seni düşünürüm
ve sınırsız bir tabutta ölümün kusurlarını
çünkü elma vermeyen bir darağacının
rüya görmediğinden kaygılıyım
Kitaplardı insana fazilet kazandıran. Kitap öğretiyordu hoş görmeyi, empati kurmayı, mütevazi olmayı. Kanaat etmeyi, sevgiyi, sevmeyi, emeğin değerini, emek verilerek sahip olunan hikmetini ve kıymetini... Mutluluğu ve nasıl mutlu olunması gerektiğini... Bunları öğrenmeyenlere mesafe koymayı... Aksini yapanların mutsuz olacağını... Aslında bundandı yalnızlığımızın
sebebi. Ve yalnızlığı sevmemizin... İnsanlardan çok kitaplara inanmamızın nedeni... Yanlışı söylese de samimiydi. Riyakar değillerdi. Kibirli ise asla... Almak değil vermekti gayeleri. Yaşamı anlatıyorlardı ve yaşadığın hayatta yaşamasını öğretiyordu. Bunun içindi kitaplara hürmetimiz, kitap meclislerine sempatimiz ve kıymet vermemiz.
Halkın koşullarının kökten biçimde iyileştirilemeyeceğini iddia etmek, seçkinlerin statükoyu korumak için kullandığı bir başka riyakar ifadedir.
[Tolstoy]