Fabio de Propris
Fabio de Propris

"İnsanlığa dair genel olarak kabul görecek bir formül düşünmeye başladığında, hep bir şey eksik kalıyordu. Elde etmek için o şeyi istemesi de gerekir insanın çünkü hayatta her şeye sahip olanlara istemek yorucu gelir. Elinde sadece sıfır virgül sıfır sıfır şey olanlar ise bazı şeylerin hayatta var olduğundan haberdar bile olmazlar. Peki, 'bu' denen şeyin ne

olduğunu bilmiyorlarsa, nasıl 'Bu lüften' diyebilirler? İstemek eyleminde en başarılı olan kişiler, yeterince zengin ama gereksiz isteklerinin bir kısmının yerine getirilmediği bir çocukluk geçirmiş olanlardır. Monopoli oyunu olup da daha pahalısı olmayanlar, büyüdüklerinde ise mobileti olup da motosikleti olmayanlar. Franco gibiler..."

M. Akif Kireçci
M. Akif Kireçci

Stalin; iklimi, doğal kaynakları ve stratejik konumu nedeniyle Sovyetler Birliği için çok değerli olan yarımadayı Slavlaştırmak, Tatar nüfusundan sonsuza dek kurtulmak için savaşın yarattığı
hengâmeyi kullanmış olabilir. Stalin’in, Türk Boğazları’nın kontrolünün ele geçirmeye hazırlanırken, Türkiye üzerindeki Sovyet etkisini ve Sovyet-Türk sınırı

üzerindeki baskıyı arttırmak için, Türkiye yakınında yaşayan tüm Türk gruplarını uzaklaştırmak istemesi de başka bir sebep olabilir. Türk-Gürcü sınırındaki Maşkati Türkleri, Almanlarla irtibatları olmamasına rağmen, Sovyet Ermenileri ile değiştirildi.Benzer biçimde, Sovyet rejimi boğazlarda Rus üsleri kurmak için bastırmaya başladığında, Kırım Tatarları,

Rus ve Ukraynalılar ile değiştirildi. Böylece, Tatarların Almanlarla işbirliği yaptığı iddiası, sürgün için bir mazeret haline geldi; asıl niyet, Tatar nüfusunu, Kırım’dan çıkarmaktı. Bu çaba, 1783 işgalinden beri süregelen Rus siyasetinin bir sonucuydu ve Anadolu Türkleri karşısında uygulanacak daha saldırgan bir siyasetin hazırlığıydı. Kırım ÖSSC’si

dağıtıldı ve 1946’da oblast statüsüne düşürülerek 1954’te Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlandı.

Eda Geyik
Eda Geyik

Kalpağının altından fışkıran gece karası saçlar Sungur’u mest ediyordu. Cilvenaz’ın kirpiklerini kırpışı bile onun ölüp dirilmesine yetecek kadar kuvvetliydi. Bazen bakışlarında yaramaz parıltılar görüyor bazen dingin bir havanın berraklığına ulaşıyordu. Onun her bakışı özgün manalara sahipti ve Sungur bunların hepsini görmek istiyordu. Oysa ona

kavuşmasına engel olabilecek muhafızlar vardı ve bu muhafızları bilek gücüyle aşması imkansızdı. Ancak ve ancak yüreklere dokunması gerekiyordu. Zira başka türlü Alpagu Beyden ve Güle Hatundan kızlarını istemesi mümkün değildi. Genç kız, Sungur’un düşüncelerinden bihaber usul usul geldi yanına.
...
“Düşünceli görünürsün Sungur?”

“Düşüncelerimde gezinirsin, düşlerimde yol alırsın. Tüm benliğimi ele geçirmişken nasıl da bana neyim olduğunu sorarsın?”

Nuri Başar
Nuri Başar

Yahudiler Kabbala sırrına vakıf üç haham tarafından verilen kararlara itaat ederler. Asla fikir yürütmezler, çünkü Kabbala inancına göre Yahudi sırrına vakıf olan üçlü haham heyeti her şeye en doğru kararı verirler. herkesin özgür iradesi ile fikir beyan etmek istemesi Yahudilerin yanlış yapmalarına neden olur ve onları Büyük İsrail hedefinden uzaklaştırır.


Fikir özgürlüğü denilen kavram, Yahudi olmayanları oyalamak için söylenmektedir. İleri görüşlü, aydın, şuurlu ve akl-ı selim Yahudi olmayanlar ile cahil kesimin arasını açmak ve avamın ilim ehline itaat etmelerini engellemek için Yahudilerin uydurduğu bir şeydir.

Pasajlar
Pasajlar

Nietzsche’ye göre, nihilizm nedir ve hangi koşullarda ortaya çıkar? En genel anlamda, Nietzsche nihilizmi, insanın bir şey istememektense hiçliği istemesi hâli olarak tanımlar. Nietzsche bu durumu Yahudi-Hristiyan-Avrupa kültürü özelinde ele almış olsa da nihilizme varılmasının kaynağında çileci ideali görmekte ve bununsa her kültürde ortaya çıkabilecek bir bakış

açısı olduğunu düşünmektedir. Bu anlamda, Nietzsche nihilizmin kaynağını Hristiyanlığa (ya da genel olarak herhangi bir dine) olan inancın modern bilimin etkisiyle sona ermesinin eseri olarak görmez. Tam tersine Hristiyanlığın (ve genel olarak çileci idealin) yaşamı yorumlayış biçiminde gizliden gizliye işlediğini düşünür. Nihilizm çileci idealin insanlığı

getireceği nihai durumdur.10 Bazı yorumcular Nietzsche’nin ”Tanrı öldü” ifadesini nihilizimin kaynağı olarak görürler. Oysa Nietzsche devamında “onu biz öldürdük” diye eklemektedir. Bununla Nietzsche ne demek istemiş olabilir? Hristiyanlık inancına özgü Tanrı, Kutsal Ruh ve İsa üçlemesinin birliğini varsayacak olursak İsa aynı zamanda insan bedeninde kendini

gösteren Tanrı konumundadır. İsa’nın çarmıha gerilmesi demek Tanrı'nın kendini feda etmesi anlamına gelmektedir. Bu ise tam da Nietzsche’nin söylediği gibi, insanların Tanrı’yı çarmıha gererek öldürmüş olması demektir. Nietzsche 'Tanrı öldü' söylemi ile Hristiyanlığın sonunun geldiğini bildirmekten ziyade Hristiyanlık öğretisinin içinde saklı olan bir

bakış açısına işaret etmekedir.

Osman Mutluel
Osman Mutluel

Aynı zamanda sanat,sanatçı ve sanatsever bir arada olması ve ayrılmaması gereken üçlüdür. Bu üçlüden biri eksik olduğu zaman, orada anlam bozulması söz konusudur. Başka bir ifadeyle sanatçı, yalnız başına sanatını üretebilir. Hatta bu sanat eseri dünyanın en mükemmel sanat eseri de olabilir. Ancak o sanat eserini beğenecek, güzel bulacak bir sanatsever yoksa o zaman

sanatın ve sanatçı olmanın ne anlamı kalır? İşte tam bu noktada insanın var olma amaçlarından biri ortaya çıkar. O da Allah'ın yaratma sanatını anlayacak ve oradan Allah'ın güç ve kudretini fark edecek bir yetkinliğe ulaşabilen, aynı zamanda bunu yaparken kendi iradesini kullanabilen bir varlık veya sanatsever yaratmak istemesi şeklinde düşünülebilir.

Françoise Heritier
Françoise Heritier

Saygı gösterilen birine onun istemesi üzerine ismi ile hitap etmek ve bunu yaparken içi titremek,...

Nevin Meriç
Nevin Meriç

Dünya hayatında aslolan, içinde bulunulan hal değil hayatta/canlı olmaktır. Çünkü ancak hayatta olan insan ibadet eder ve ibadet eden insan da dünya hayatını anlamlandırmaktadır. Bu durumda insanın içinde bulunduğu her hal olumlu değer olurken, bütün olumsuzluklara rağmen umudun kaybedilmemesinin tavsiye edilmesi de anlamlı, ikna edici temellere dayanmakta, bir başka

ifadeyle onları açığa çıkarmaktadır.’(bk. Zümer,53) İnsanın yakın çevresi de problemin çözümü içinde değerlendirilirken, kazanımları olaya bakış tarzları ve yaklaşımlarına ait kılınmaktadır. Böylece, ötenazi isteyen hastaların en belirgin şikâyetleri olan yalnızlık da önlenmektedir. Dolayısıyla dinî anlamda problemin çözümü olasılık değil umut

konsepti içinde ifade edilmektedir. Her ne surette olursa olsun insanın ölmeyi istemesi ve ölmesine yardımcı olmak katl olarak değerlendirilmekte ve yasaklanmaktadır. Ülkemizde ötenazinin pek talep edilmemesini de bu kalbî-zihinsel şekillenişe bağlayabiliriz.133