"Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var, beyefendi!
Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var..."
"Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeylerde var, beyefendi! Ölünceye kadar insanın sırtından atmayacağı şeyler de var..."
“ Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. Bunun sebebi herhalde, ‘ Bu öyle olmayabilirdi ‘ düşüncesi. “
Etrafını bu kadar iyi tanıyan, karşısındakinin ta içini bu kadar keskin ve açık gören bir insanın heyecanlanmasına ve herhangi bir kimseye kızmasına imkân var mıydı? Böyle bir adam, önünde bütün küçüklüğü ile çırpınan birine karşı taş gibi durmaktan başka ne yapabilirdi? Bütün teessüflerimiz, inkisarlarımız, hiddetlerimiz, karşımıza çıkan hadiselerin
anlaşılmadık, beklenmedik taraflarınadır. Herşeye hazır bulunan ve kimden ne gelebileceğini bilen bir insanı sarsmak mümkün müdür?
Burada sadece baktığını sahiden gören bir göz değil, gördüğünü bütün incelikleriyle tespit etmesini bilen bir hüner de vardı.
Dünyada bana hiçbir şey, tabiattan melül bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir.
-"fakat her şey geçer. Her şey unutulur. Kendini bir felaketin içinde kaybetmenin bir manası yoktur. İnsan biraz kalender olmalıdır!"
+"Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var, beyefendi! Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var..."
Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeylerde var beyefendi
Ölünceye kadar insanın sırtından atmayacağı şeyler de var