Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu

“Her şehrin hatta her semtin bir sahibi vardır. İstanbul’da Üsküdar’ın sahibin Aziz Mahmud Hüdayı Hazretleri’dir mesela. Bütün İstanbul şehrin sahibi ise şeksiz şüphesiz Hazreti Eyyüb-el Ensar’i”

Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu

Trabzon eskiydi, İstanbul kadar Roma kadar eski. Adı her dilde aynı tamlamayla yazılan, ismi ile müsemma Karadeniz, galiba bahtı da kara deniz, ...

Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu

"Bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi." "Hey sen ne güzelsin kavgamızın şehri."

Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul Bekle bizi
Büyük ve sakin Süleymaniye'nle bekle Tophane'nin karanlık sokaklarında Koyun koyuna yatan Kirli çocuklarınla bekle bizi

(İstanbul, Eski Şiirler Yeni Türküler)

Didem Madak
Didem Madak

sonbaharların kralı gelirmiş meğer istanbul'a
ciğerlerimin filmini çektiler
ciğerlerim artiz oldular icabında
akut alevlenmiş kronik bir sonbahar gibi bakıyordu
sigara figüran falan.
ben kırmızı bir yaprağı oynuyordum esas kız olarak
uçuşuyordum, uçuşmakmış meğer benim anlamım
ben bunu geç anladım.
senin için şiir

yazacaktım istanbul
ismini ağrı koyacaktım.
oysa bir şiir niyeydi sanki
yer içer sevişir miydi sanki bir şiir
hamsi ısmarlar mıydı mesela bir şiir insana?
fotoğraf çektirebilir miydi mesela hipodromda atlarla?
rakı içebilir miydi samatya'da
bir şiir uyur muydu kuş gibi
başını alıp da kanatlarının altına?
oysa bir şiir

neydi sanki
ben seni ciğerimin köşesindeki arıza kadar sevdim
bir şiir seni bu kadar sever miydi sanıyorsun istanbul? bağırdım sokaklarına kartondan postlar sermiş ayyaşlara
bana kerametinizi gösterin
keramatenizi gösterin bana!
bir dikişte içtim bir şişe geceni
yıldız komasına girmek istiyordum,
istiyordum dolunay çarpsındı beni


kurt adamlarım serbest kalsındı icabında
kimim fazladan puştluğu varsa bir sigara sarsındı bana
kin kusulsundu, öç alınsın
icabında modern kadındım, ne zaman şişmanlasa ruhum
hemen yarın yeni bir intihara başladım.
ben fazla yemesem diyorum baylar yani
bu kadar hınç bana fazla.
icabında bir allah bir allah daha
çok

tanrılı bir din ederdi
bırak müridin olayım istanbul sen beni hep bir şiir sanıyordun istanbul
oysa çakmaktaşları gibi kıvılcımlıydı gözyaşlarım
ağlamaktan kızaran bir örnek burnum ve gözaltlarımla
bu şiiri ben yaralı bir panda vaziyetinde yazdım
canım yandı
bu şiiri ben bir yangın vaziyetinde yazdım
şimdi bırak sana

kedilerime süt getiren eski günlerimi anlatayım
kapıma gül bırakan adamları
ben de icabında bir hafıza mağduruyum
cumartesi günleri gayri annemlerle birlikte
sokaklarında eylemler yapayım.
benim ne sakal yanığı günlerim oldu
guruba bak ve beni an
öpüşmekten yorgun ve kızıl
bir şiir sana bunları söyler miydi sanıyorsun?

yağmurlarında yıkanan kırmızı banklarına baktım
bütün allar bir gün solarmış
ben bunu geç anladım
yağmur meğer tanrının zulmüymüş istanbul.
ağrı neydi, neremdeydi, neresiydi ağrı
kim bana kalbimin menzilini soracaksa sorsun artık
ağrıdurmadanağrıdurmadanağrıdurmadan
ağrı benim durmadan doruğuna tırmandığım

meğer yüksek bir dağmış. üstümü ara
cebimdeki şiiri usulca kaydırayım senden tarafa
ellerimi de kaldırdım bak
hazırım tutkumu tutukla.
şiirsizim
bu şiir senin ismini ağrı koyar mıydı sanıyorsun istanbul
ben bu şiiri kusarak yazdım.
ekim 2002, yakında kasımpatları da çıkacaktı.

Tezer Özlü
Tezer Özlü

Bombaların patladığı, her gün, her gece silah seslerinin duyulduğu, her an, ölümün insanları bulduğu İstanbul kentinde dayanılmaz yaşamdan kaçılacak tek köşe gene kitaplardı.

Fuat Sezgin
Fuat Sezgin

Bu müzenin İstanbul'da açılmasıyla, evvela Türklerin kendi medeniyetlerine karşı yanlış görüşlerinin ve bilgisizliklerinin değişeceğine inanıyorum. Bu benim ilk hedefim. Onun ötesinde İstanbul milyonlarca turistin gezdiği, ziyaret ettiği bir şehir. İslam medeniyetinin ne kadar yüksek bir medeniyet olduğunu, bilimler tarihinde ne büyük bir yer işgal ettiğini milyonlarca

turist İstanbul'da kurulan bu müze sayesinde görecek.

Fuat Sezgin
Fuat Sezgin

Fuat Sezgin ve Oryantalistler – 2

Fuat Sezgin, oryantalistlerin bilime Müslüman katkısını araştırırken, büyük heyecan yaşadıklarından bahsetmektedir. O, bir Müslüman olarak kendi tarihini, oryantalistlerden öğrenmekten dolayı büyük bir üzüntü içerisindedir. Ancak, bilginin evrenselliğinden hareketle, müracaat ettiği oryantalist kaynakların değerinin de

bilincindedir. Bu kaynakları ortaya çıkaran Batılı araştırmacıları ‘üstadı’ olarak görmektedir.

Sezgin oryantalistlerin, İslâm medeniyet ve kültürünü araştırma azim ve kararlığını zihinsel karışıklıklar içerisinde değerlendirmekte; uyku, yemek, aile ve dostlarından feragat ederek oryantalist öncüllerinin önüne geçmeyi ilmî ve ilahî bir amaç

haline getirmektedir.

Kendisinin yirmi sekiz yılını aldığını söylediği coğrafya alanından söz ederken, bu konuda özel bir örneği hatırlatmaktadır. Fuat Sezgin, Ignas J. Kraçkovski (ö.1951) isimli Rus oryantalistten bahsederken, onun İslâm beşerî coğrafyası üzerinde büyük bir heyecanla otuz yıl çalıştığını, bu büyük emeği onun eserini okurken

hissettiğini söylemektedir. Kendi kendisine şu soruyu sormadan edemez: “Acaba sen mi bu kültürü daha çok seviyorsun, yoksa bu Rus mu?”

Sezgin, Rus oryantalist Kraçkovski’nin Arapça bir makalesindeki ifadelerinden bize ilim aşkını anlatan şu sözlerini aktarır: “Ben İslâm kültür dünyasına çok kuvvetli bağlarla bağlıyım.”

Kraçkovski’nin

İslâm beşerî coğrafyasını ele alan bu eseri, Fuat Sezgin masasının üzerinde sürekli duran bir kitaptır. Ki o, eserden yararlandıkça, müellifle adeta konuştuğunu ifade etmektedir. Çünkü onlarla ilişkisinin derecesini, kendisine verdiği eşsiz katkılar üzerinden değerlendirir. Sezgin, evrensel ölçekteki kitabı on sekiz ciltlik GAS’ın (Arap İslam Bilim Tarihi) 5.

cildini -matematiksel coğrafya- onların önemli ve başarılı çalışmalarından yararlanarak yazdığını bildirmektedir. (Fuat Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, pınar yay., İstanbul 2019)

Oryantalist tavrın, her zaman müspet etkilerinin görülemeyeceğinin de bilincinde olan Fuat Sezgin, hocası Hellmut Ritter’den bir hatırayı aktarmaktan da çekinmez. 1965 yılında

Frankfurt’ta bir konferansında Ritter İslâm kültür ve medeniyeti hakkında konuşurken, İslâm kültür dünyasında her şeyin yerinde kaldığını, hiçbir sahada ilerleme ve gelişmeden bahsedilmeyeceğini anlatır.

“Alman hocam Hellmut Ritter sayesinde”, diyor Sezgin, “Müslümanların bilim dünyasına katkılarını gördüm.” O, Ritter’in bildiği her şeyi

kendisine öğrettiğini belirtmektedir. Ancak bu sözler üzerine, Sezgin büyük bir hayal kırıklığı içinde hocası Ritter’i sorguya çekercesine, daha önce kendisine anlattıklarını ona hatırlatır:

“Hocam! Bunları siz söylemiş olamazsınız. Siz, bana 1943 yılında yardımcı dal olarak matematiği almamı söylediniz. O zaman bana İslâm matematikçilerinin,

dünyanın en büyük matematikçileri olduğunu söylediniz ve bunlardan el-Bîrunî, İbn el-Heysemî ve İbn Yunus gibi kişilerin isimlerini saydınız. Bana bir zamanlar bunları anlatırken, şimdi İslâm kültür dünyasının geri olduğunu nasıl söyleyebiliyorsunuz?”

Sezgin, hocası Ritter’in o an kızardığını, bir çocuk gibi utandığını ve Arapça şu cevabı

verdiğini söyler: “Bu, birden aklıma gelen bir düşünce idi. Bu fikir o an için hoşuma gitmişti. Ben de dile getirdim. Şimdi o düşüncenin şeytani bir vesvese olduğunu görüyor ve Allah’tan mağfiret diliyorum.”(Fuat Sezgin, İslam Bilim Tarihi Üzerine Konferanslar, İstanbul 2018)

İslâm medeniyetinin insanlığa yaptığı bilimsel katkıları çok iyi bildiği

halde, yine de oryantalistlerin bakış açısı, diğer kültür ve bilim coğrafyalarını yok sayabilmektedir. Ancak bilge hocamız Sezgin, oryantalist olsun veya olmasın, İslâm bilim tarihinin gün yüzüne çıkmasında büyük katkıları olan bilim insanlarını şükran ve hürmetle anmaktadır. Zira oryantalistler, hepsi olmasa da, Müslüman bilim ve teknolojisini ortaya koymak için

var güçleriyle çalışmaktadırlar.

Fuat Sezgin’in ifadesiyle 17. yüzyılda Avrupa, bilimde önder bir konumuna geçti. Bunun sonucunda onlar da (Avrupalılar) üstünlük ve böbürlenme aşamasına geçtiler. Müslümanlarda ise, aşağılık duygusu gelişmeye başladı. Bu tablo halen devam etmektedir.

Sezgin, Avrupalıların/oryantalistlerin, daha mütevazı olup

Batılı bilginin gerçek kaynaklarını hatırlamalarını; Müslümanların ise cesaretle ve hamasete düşmeden sistemli bir biçimde çalışmalarını tavsiye etmektedir.

Fuat Sezgin
Fuat Sezgin

Fuat Sezgin 1942 senesinde İstanbul Üniversitesi'nde dünyanın gelmiş geçmiş en büyük oryantalisti kabul edilen Alman Hellmut Ritter'in öğrencisidir. Hocasından İslam coğrafyasında yetişmiş, Avrupa'nın en büyük alimleri seviyesinde bilim adamları olduğunu duyunca çok şaşırır:

Fuat Sezgin
Fuat Sezgin

Geçtiğimiz günlerde İstanbul çok önemli tarihi bir olaya tanıklık etti.Uzun bir çalışmanın ardından "İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi" İstanbul'da Gülhane Parkı içinde Has Ahırlar Binası'nda açıldı.

Fuat Sezgin
Fuat Sezgin

Turan: Peki hocam şimdi tekrar bugünlere dönersek, sizin bir de İstanbul Üniversitesi'nden ayrılışınız ve Almanya'ya gitmek zorunda kalışınız var. Ondan da birkaç cümle ile bahseder misiniz?

Sezgin: bu suali bana her zaman soruyorlar. Ben buna cevap vermeye pek yanaşmıyorum. Çünkü şikayet etmek istemiyorum.

Turan: 1960'ta askeri darbe olunca...

Sezgin: Çok çocukça bir şeydi o.. İnsan çocukların yaptığı hataları affeder. Ben de onun için çocukça diyorum. Ben o hatayı affettim. Bu bana fazla tesir etmedi.