İrfan Ç. Aleksiva
İrfan Ç. Aleksiva

Günümüzde Pazartesi haftanın en uğurlu günlerinden biri olarak kabul edilir. Bu gün başlayan işler hayırlı sonuçlar verir. Pazartesi günü her iş yapılır, uzun sürecek bir işe başlamak için bu gün tercih edilir.

İrfan Ç. Aleksiva
İrfan Ç. Aleksiva

Günümüzde Lazlar perşembe gününün en hayırlı gün olduğuna inanırlar. Yeni bir işe başlamak, yola çıkmak, evlenmek gibi hayatı derinden etkileyebilecek işlere bu gün başlanır. Kumaş bu gün kesilip dikilmelidir. Bu gün tırnak kesen zengin olur.

Vuslat Dergisi
Vuslat Dergisi

"Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz.
Allah bilir, siz bilmezsiniz..."

(Bakara, 2/216.)

Tolga Çelik
Tolga Çelik

"Sendin benim güzel ve hayırlı duâm.
Senden sonra bu boyun, Yaradan'a râm.
Senin tenin esmiş, tümden katliâm.
İmansız bir dağın ardındayım ben."

Özlem Çakır
Özlem Çakır

.... kendine inan, inan ki kendi yolunu kendin aç ! Hayatın seni pamuklara sarip sarmalamasini bekliyorsan yanlış yere gelmişsin . Çünkü burası kaderin kişinin çabasına bağlı kılındığı yer. Uğraşman, çalışıp didinmen gerek . Istediğin bazen hemen bazen da onlarca yıl sonra gelecek ama sen , o pamuklari için yana yana , tırnaklarını kazimaktan kirila kirila

toplamaya devam ettigin müddetçe olacak bunlar . Eğer olmuyorsa da mutlaka senjn için hayırlı olan olmamasıdır . Çünkü biz insanlar bilmeyiz istedigimizin hayırlı mi hayırsız mi olduğunu, yüzsüzce yalnız isteriz .

Nasrin Alavi
Nasrin Alavi

İslam Cumhuriyeti’nin en hayırlı işlerinden biri de kutsal bir şey bırakmamış olması.

Ahmed b. Yusuf es-Seyyid
Ahmed b. Yusuf es-Seyyid

"Hemen kendine sana yardım edecek, seni hayırlara götürecek salih bir arkadaş bul. Vaktinin çoğunu aralarında geçir. Çünkü onlar başka hiçbir şeyi yerlerine koyamayacağın en hayırlı destekçilerdir."

Haydar Demir
Haydar Demir

Bayramın son günüydü. Mahalleden gelen gidenler de olmuştu. Bekir’le karısı kendileri için değil, ama şu çocukların kursaklarından geçmeyen eti düşünüyordu. Mahallede kesilen kurbanların kokuları dumanlarıyla ortalıkta salınırken, çocukların bakışları, yutkunmaları... Bekir’in ağrına gidiyordu. Üç gündür bayramda tek bir kişi bile bir tike olsun et

getirmemişti. Bayramlar artık bahaneydi. Kurban kesenler, kestikleri gibi dolaplara tıkıştırıyorlardı. Bir kısmını da kasaplarda kıyma çektiriyorlardı. “Vay dinine yandığımın dünyası,” diye söylendi Bekir.
Her şeye rağmen çocuklara bir ziyafet çekebilirdi. Evde yumurta, domates, soğan, biber vardı. Cebindeki parayı saymasına gerek yoktu; biliyordu zaten. “En

iyisi mi,” dedi, “kasaba gidip iki elli gram kıyma almak.” Çocuklar kokusuyla doyarlar en azından. Şöyle kıymalı bir menemen iyi olur. Kasap çok uzak değildi. Tuhaf olan kurban bayramında kasaptan kıyma almaktı. Bayramda kasaplar kesme dışında pek bir şey yapmazlardı. Bekir utanıyordu. İki yüz elli gram kıyma! Komik, acı, ama gerçek.
Akşama yakın bir vakitti.

Kasapta yaşlıca bir kadın, yanında da iki oğlu vardı. Bekir içeri girdi.
- İki yüz elli gram kıyma verir misiniz, dedi.
Kadın tuhaf tuhaf baktı. Böyle bir durumla karşılaşmanın şaşkınlığıyla sordu:
- Oğlum, dedi sizin orda kimse kurban kesmedi mi?
- Kesti, dedi utanarak.
Hiç kimse getirmedi mi?
- Yok!
- Allah, Allah! Diye söylendi

kadın. Şaşırmasın da ne yapsın. Acıyarak baktı Bekir’e.
- Çoluk çocuk var mı?
- Var... iki oğlan bir kız... Ellerinizden öperler.
Kadın et parçalarını makineye atarken sormaya devam etti:
- Çalışmıyor musun oğul?
- İnşaatlarda çalışıyorum, ama...
- Vah vah, diye iç geçirdi yaşlı kadın. Şu kurban bayramında bile...
Kadın

kıymayı sardı. Bekir parayı verdi, hayırlı akşamlar dileyerek dışarıya çıktı. Yürürken birden elindeki kıymanın iki yüz elli gramdan fazla olduğunu anladı. “Yazık kadıncağıza, yanlışlıkla fazla verdi, en iyisi mi...” Arkasından kasaptaki çocuk seslendi. Bekir utandı. “Görüyor musun ayıp ettim,” dedi. “Onlar seslenmeden ben bu fazlayı...”

Çocuk,
- Abi, abi diye seslendi. Annem sizi çağırıyor.
Kasaba yeniden yöneldi Bekir. İçeri girdiğinde:
- Kusura bakma teyze, dedi tam da ben dönüp...
- Evladım, sen kusura bakma...
- Yok, yok ne demek.
- Diyorum ki, bizde bugün epey bir et arttı. Dolapta yer de kalmadı, bozulacak. Sana vereyim de onları da götür.
Ne diyeceğini bilemedi

Bekir. Bir iki yol, teyze sağolasın filan dediyse de kadının ısrarları onu iyice utandırdı. Bir dilenci gibi, “Allah razı olsun, ne muradınız varsa versin,” mi demeliydi. Yarı hüzünlü yarı sevinçli boynunu bükerek dışarı çıktı. Elinde dört-beş kilo et vardı. Yürürken önce içten içe, sonra hıçkırarak ağlamaya başladı.

İmam Zeynuddin Ahmed İbn Abdullatif ez.Zebidi
İmam Zeynuddin Ahmed İbn Abdullatif ez.Zebidi

"Yakın bir gelecekte Müslüman için en hayırlı malı, dinini fitnelerden korumak ve kurtarmak için yanına alıp dağ başlarında ve sulak vadilerdeki bitek yerlere götürüp güdeceği koyunları olacaktır."

-Ebu Said el Hudri'den (ra), rivayet edildiğine göre, Allah Resûlü (sav) şöyle buyurdu..