Selçuk Duman
Selçuk Duman

15 Mayıs 1920 tarihinde ise Hiyabani, irtica ve gerici hareketlere yönelik, "köhneleşmiş adetleri bırakın. Çağdaş değerleri kabul edin." demektedir.

Erol Ulubelen
Erol Ulubelen

Sayfa No: 654
Belge: 433
28 Haziran 1919

Amiral Webb'ten Sir R. Grahman'a

... Ek: Çanakkale Savaşı'nda bir hayli şöhret yapan Mustafa Kemal başbakan tarafından Samsun'a müfettiş olarak gönderildi. Başbakanın niyeti kötü değildi, ama Mustafa Kemal Samsun'a gittiğinden beri milliyetçi hareketlere girişti. Başbakan onu geri çağıracağına söz

verdi. Diğer tehlikeli şahıslardan biri de Bandırma Bölge Kumandanı Rauf Bey'dir.

General Netcheolodon
General Netcheolodon

Türkler Yahudilere karşı katliam, mahallelerini yakmak gibi, başka memleketlerde görülen hareketlere hiç bir zaman başvurmamışlardır. Yahudiler ise, buna karşı minnettarlık duyacakları yerde, planlarını istedikleri gibi yürütmüşlerdir.

General Netcheolodon
General Netcheolodon

Mesela, Türklerde aşırı hasislere, hâlâ: derler. Fazla hesapcılar, para derdinden başka bir şey bilmeyenler içinde aynı şey söylenir.
Bununla beraber, Türkler Yahudilere karşı katliam, mahallelerini yakmak gibi, başka memleketlerde görülen hareketlere hiç bir zaman başvurmamışlardır. Yahudiler ise, buna karşı minnettarlık duyacakları yerde, planlarını

istedikleri gibi yürütmüşlerdir.

David Chow
David Chow

Hareketin içinde sükuneti arama ilkesi, hasmın saldırısından kaçınma anlamına gelir. Ne zaman çekileceğini ve ne zaman duracağını bilmek, güçlerin çarpışmasından kaçınmak demektir. Akıllı talebe bu yüzden aşırı ve gösterişli hareketlere itibar etmez; savunma için ne gerekliyse onu yapar. İnsafsızca hamle ederek veya savrularak kendisini kaybetmez. Aksine, hiç

acele etmez, kendini korur ve hasmının aşırı bir hareketiyle dengesinin bozulacağı uygun zamanını bekler. Ardından, "dıştan pamuk gibi yumuşacık, içten çelik gibi sert" kolunu kullanarak saldırı halinde muhattabı tutar ve halihazırda gitmekte olduğu yöne doğru iter. Bunun etkisiyle düşman genellikle kontrolü kaybeder ve düşer.

Ali Özcan
Ali Özcan

3 Mayıs 1944 Olayları Tek başına iktidar olan CHP yönetimi, 2. Dünya Savaşı’nın kaderinin değiştiği, Alman yenilgisinin başladığı 1943 yılına kadar açık olmasa bile ses çıkarmayarak, tepkisiz kalarak Alman yanlısı yazı ve hareketlere göz yummuştur. Ancak 1943 Temmuz’unda çıkan bir broşür büyük yankılar uyandırmıştır. F. Erkman imzasıyla yayımlanan ‘En

Büyük Tehlike’ adlı bu broşür, faşizm tehlikesine dikkati çekmekte, bazı dergi (Çınaraltı, Bozkurt, Gökbörü, Orhun) ve yazarları (Emekli General Hüseyin Hüsnü Emir Erkilet, Peyami Safa, Nihal Atsız, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon) savaş kışkırtıcılığı yapmakla, Türkiye’yi bir maceraya sürüklemekle suçlamaktadır (Çavdar, 2004: 444). Bu broşür hemen

TBMM’de yankı bulmuş ve sorulan bir soru üzerine Dışişleri Bakanı, “Bizim Türkçülüğümüz bu vatanın sınırları içine girmiş olan Türklere ait ve münhasırdır” diyerek hükümetteki tutum değişikliğinin sinyallerini vermiştir. 1944 Mayıs ayında yayımlanan bir resmi tebliğ ile ‘Tahrikçi Turancılar’ın açığa çıkarıldığı açıklanmıştır. Nihal

Atsız, Zeki Velidi, Reha Oğuz Türkkan ve Dr. Hasan Ferit Cansever başta olmak üzere birçok kişi (23 kişi) tutuklanmıştır. Bu noktaya gelmeden önce öne çıkartılan Sabahaddin Ali ve Nihal Atsız davası vardır. Nihal Atsız Orhun dergisinde “Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na açık mektup” başlıklı bir yazısında Sabahaddin Ali’yi vatan hainliğiyle suçlayınca, S. Ali

hakaret davası açarak Atsız’ı mahkemeye vermiştir. Hükümetin sağı-solu birbirine vurdurma politikasının gereği olarak S. Ali’yi bu davada Ulus gazetesinin hukuk müşaviri temsil etmiştir. Dava sırasında (Nisan 1944) çoğunluğu Siyasal Bilgiler Okulu öğrencisi olan sağcı öğrenciler Adliye binasının önünde gösteri yapmıştır. Bu durum hükümetin daha sert bir

tutum almasına neden olmuştur. Sonuçta Atsız, 9 Mayıs 1944’te dört ay hapis ve 66 TL para cezasına çarptırılmıştır (Çavdar, 2004: 444-445).

Haydar Kazgan
Haydar Kazgan

19 Kasım 1871’de yürürlüğe giren "Dersaadet Tahvilat Borsası Nizamnamesi"5
Türkiye’nin ilk esham ve tahvilat borsasını düzenleyici hükümleri içeriyordu. Bir hükümet
komiseri ve maiyetinde yeteri kadar yardımcısı memur ile hükümetin devamlı kontrolü
altına giren Galata Borsası, 1928’lere kadar dünyada eşi görülmemiş spekülatif hareketlere

sahne olmuştur. Bu nizamnamenin 2. maddesine göre, borsa azası mubayaacılar, simsarlar
ve coberlar olmak üzere üçe ayrılmıştı. Borsa, 11. maddeye göre, sadece mubayaacılar
arasından çoğunlukla seçilen yirmi kişilik bir komite tarafından idare olunuyor, yani öz
yönetim esasına terk edilmiş bulunuyordu. 22. Maddeye göre, borsa muamelatı, %5 faizli

Eshamı Umumiye (halk dilinde Konsolid) ve Osmanlı Devletinin bütün istikraz tahvillerini
kapsayacaktı. Aynı madde, sermayelerinin dörtte biri tamamen ödemiş olan yerli şirketle-
rin hisse senetlerinin de borsaya kabulünü mümkün kılıyordu

Anna Louise Strong
Anna Louise Strong

Stalin'den sözedildiği zaman herkes onun 'açıklığını', onun 'çözümlemelerini' övüyorlardı. Herkes onun 'bireysel olarak düşünmediğini' söylüyordu. Onun tek başına düşünmediği, Bi­limler Akademisinin beyinleriyle, sanayiin ve sendikala­rın şefleriyle ortaklaşa duşündüğüydü. Sonuna doğru in­sanlar onu tanrılaştırmaya başladıkları zaman bile onu 'Büyük

Yönetici' olarak değil, _gidilecek yolu analiz eden 'Büyük Öğretmen' olarak göklere çıkartıyorlardı. İşte bu, onu bir çok despotik hareketlere karşın tarihteki despot­lardan ayırır.

Anna Louise Strong
Anna Louise Strong

Sovyetler Birliğinde bulunduğum bütün yıllarda ben hiç, 'Stalin'in kararından' ya da 'Stalin'in emirlerinden' bahsedildiğini duymadım. Yalnız, kolektif olarak alınan 'hükümet kararlarından' ya da 'parti çizgisinden' söz edil­diğini duydum. Stalin'den söz edildiği zaman herkes onun 'açıklığını', onun 'çözümlemelerini' övüyorlardı. Herkes onun 'bireysel olarak

düşünmediğini' söylüyordu. Bunun­la demek istedikleri, onun tek başına düşünmediği, Bi­limler Akademisinin beyinleriyle, sanayinin ve sendikala­rın şefleriyle ortaklaşa duşündüğüydü. Sonuna doğru in­sanlar onu tanrılaştırmaya başladıkları zaman bile onu 'Büyük Yönetici' olarak değil, gidilecek yolu analiz eden 'Büyük Öğretmen' olarak göklere

çıkartıyorlardı. İşte bu, onu birçok despotik hareketlere karşın tarihteki despot­lardan ayırır.
Bu tip danışmalardan, Stalin'in uyardığı ve örgütle­diği milyonların istek ve beyinlerinden, Beş Yıllık Plan­lar yoluyla 'tek bir ülkede sosyalizm' meydana geldi.

Sheila Kunkle
Sheila Kunkle

Lacan'ın ifadesinden de net olarak görülüyor ki psikanalitik
yorumlama travmatik Gerçeği metnin içindeki etkileri yoluy-
la soyutlamayı (tecrit) gerektirir; metnin içindeki hareketlere
dikkat ederek bu hareketlerin etrafında döndüğü travmatik
Gerçek noktasını bulur. Sonuç olarak ise, anlamın çöktüğü
nokta ile kurulan özdeşim ve tecrit yoluyla

anlamı keşfeder.