Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Hüseyin Nihal : Aynı mektep ve aynı fakülteden sevgili bir çocuktur. Haşin, sert görünüşü altında altın gibi bir kalbi ve ismi gibi kadın olan bir ruhu vardır... Müthiş Türkçüdür. Kendisine mektepte bu hasletinden dolayı hep '' Oğuz Beyi '' derdik. Aşık olmayı budalalık telakki eder, fakat aşık olmaktan hiç
geri kalmaz...

Fikret Madaralı
Fikret Madaralı

lstanbul öğretmendeyken yüksek öğretmeni bitirmek üzere olan Nihal Atsız'la tanıştık bir gün. Bulgaristan'dan geldiğimi öğrenince, büyük ilgi gösterdi bana. Hemen hemen akran sayılacak yaşlardaydık. Coşkulu, tutkulu bir gençti. Yetişme yıllarımı, Gospodin Şarankovu okuldan attırışımızı anlatınca, daha bir dört elle sarıldı bana.

Fikirlerini

öğrendikçe Atsız'ın, Şarankov'un başka türlüsü olduğunu anladım. Aynı heyecan, başkalarına aynı tepeden bakış.. Aynı bayrak altında toplanacaktı bir gün bütün Türkler. Yeryüzünde çoktuk. Bozkurt, gene öne düşecek. Türklük dünyayı titretecekti. Soyu bozuklar, bir türlü anlamak istemiyorlardı bunu. Dikkat ediyordu böylelerine, ya anası, ya dedesi bozuk

çıkıyordu..

Sık sık görüşüyorduk. Beni katıksız Türk sayıyordu. Her düşünürün, yazarın şeceresine bakmalı, düşüncelerinden önce soy temizliğine önem vermeliydik. Sonra başlıyordu saymağa Akif Arnavuttu, Şemsettin Sami, Mustafa Kemal...

Evet evet, soy temizliği esastı.

Gittikçe tutarsızlaşıyordu bana göre. Bu mantık, bu

bakışla saf Türk bulmak zorlaşıyordu. Dedim ya, Şarankov'un başka türlüsüydü adam canım..

Evlendiği, eşinin Varna'dan döndüğü güne değinsürdü ilişkimiz.

Onu sapık düşünceleriyle başbaşa bırakıp bir daha semtine uğramadım.

Ebu'l-Muzaffer Şehfur El-İsferayini
Ebu'l-Muzaffer Şehfur El-İsferayini

.
• Mecûsîler (ateşperestler) denilen bir grup ise Zervâniyye, Meshiyye, Hurremdîniyye ve Behâfirîdiyye olmak üzere dört fırkaya ayrılmışlardı. Bunların her biri Mecûsî mezhebi üzere olup Yezdan ve Ehriman’a inanırlardı. (Düalizm)
Açıklama:
(Mecûsîler, birçok âlim tarafından “Seneviyye” olarak da adlandırılır. Seneviyye, ikilik anlamına

gelmekte olup düalist ilah anlayışına sâhip inançların geneline isnât edilir. Milel ve Nihal kitabında ise Şehristânî, Mecûsîler ile Seneviyye’yi ayrı ayrı zikretmiş ve Zerdüştlüğün bazı kolları olan Mani dîni ile Mazdeizm’i Seneviyye başlığı altına almıştır. Mecûsîlik ve yukarıda zikredilen dört kolunu Zerdüştlükle birlikte sınıflandırmıştır.

Bunların hepsi düalist/ikili ilah inancına sâhip bâtıl sapkın inançlardır. Hepsi; biri Nûr/Yezdan diğeri Zulmet/Ehrimen’i temsil eden iki ilah olduğunu ve bu ikiliğin kâinâtı idâre ettiğini iddia ederler. Bunlardan başka Deysâniyye, Merkûniyye, Keyûmersiyye, Harrânîlik ve Zerdüştlüğe nisbet edilen Zenâdike de Seneviyye başlığı altında zikredilen diğer düalist

gruplardır.)

Arif Öztürk
Arif Öztürk

"1944 yılında Maarif Vekaletinin komünizme alet edilmesine dair Nihal Atsız, devrin başbakanı Şükrü saraçoğlu'na yazılmış Orkun dergisinde iki açık mektup yayımlanmıştır. bu mektuptan rahatsız olanların teşvikiyle Sabahattin Ali kendisine hakaret edildiği iddiası ile Nihal Atsız'a dava açmıştır. yaşanan sürecin mahkemeye taşınması ile Türkçü cephede bir

uyanış başlamıştır. Türkçüler Atsız'a sahip çıkmışlar ve Türkçü Turancı tartışmaları da alevlenmistir."

Ali Özcan
Ali Özcan

3 Mayıs 1944 Olayları Tek başına iktidar olan CHP yönetimi, 2. Dünya Savaşı’nın kaderinin değiştiği, Alman yenilgisinin başladığı 1943 yılına kadar açık olmasa bile ses çıkarmayarak, tepkisiz kalarak Alman yanlısı yazı ve hareketlere göz yummuştur. Ancak 1943 Temmuz’unda çıkan bir broşür büyük yankılar uyandırmıştır. F. Erkman imzasıyla yayımlanan ‘En

Büyük Tehlike’ adlı bu broşür, faşizm tehlikesine dikkati çekmekte, bazı dergi (Çınaraltı, Bozkurt, Gökbörü, Orhun) ve yazarları (Emekli General Hüseyin Hüsnü Emir Erkilet, Peyami Safa, Nihal Atsız, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon) savaş kışkırtıcılığı yapmakla, Türkiye’yi bir maceraya sürüklemekle suçlamaktadır (Çavdar, 2004: 444). Bu broşür hemen

TBMM’de yankı bulmuş ve sorulan bir soru üzerine Dışişleri Bakanı, “Bizim Türkçülüğümüz bu vatanın sınırları içine girmiş olan Türklere ait ve münhasırdır” diyerek hükümetteki tutum değişikliğinin sinyallerini vermiştir. 1944 Mayıs ayında yayımlanan bir resmi tebliğ ile ‘Tahrikçi Turancılar’ın açığa çıkarıldığı açıklanmıştır. Nihal

Atsız, Zeki Velidi, Reha Oğuz Türkkan ve Dr. Hasan Ferit Cansever başta olmak üzere birçok kişi (23 kişi) tutuklanmıştır. Bu noktaya gelmeden önce öne çıkartılan Sabahaddin Ali ve Nihal Atsız davası vardır. Nihal Atsız Orhun dergisinde “Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na açık mektup” başlıklı bir yazısında Sabahaddin Ali’yi vatan hainliğiyle suçlayınca, S. Ali

hakaret davası açarak Atsız’ı mahkemeye vermiştir. Hükümetin sağı-solu birbirine vurdurma politikasının gereği olarak S. Ali’yi bu davada Ulus gazetesinin hukuk müşaviri temsil etmiştir. Dava sırasında (Nisan 1944) çoğunluğu Siyasal Bilgiler Okulu öğrencisi olan sağcı öğrenciler Adliye binasının önünde gösteri yapmıştır. Bu durum hükümetin daha sert bir

tutum almasına neden olmuştur. Sonuçta Atsız, 9 Mayıs 1944’te dört ay hapis ve 66 TL para cezasına çarptırılmıştır (Çavdar, 2004: 444-445).

Evren Küçük
Evren Küçük

Dünya’nın tepesinde kayalar, buzlar arasına sıkışmış; göllerle, bataklıklarla delik deşik olmuş, sonsuz ormanlarla bürünmüş için için ağlayan, sessiz bir toprak vardır: Finlandiya.

Şükûfe Nihal 27 Mayıs 1935

Yavuz Bayram
Yavuz Bayram

Tükenmeyince kevâkib güneş tulû etmez
Dökülmeyince şükûfe nihâl ber vermez(Fuzûlî)
"Yıldızlar tükenmedikçe güneş doğmaz. Çiçekler dökülmedikçe (de) fidan meyve vermez."

Bilge Türk Dergisi
Bilge Türk Dergisi

Toprak ana uyuturken koynunda bizi
Yarınkiler biçecektir ektiğimizi.
Yeşermesi ektiğimiz tohumun haktır;
Işte o gün ruhlarımız şad olacaktır!
Hüseyin Nihal Atsız

Kadir Yiğit
Kadir Yiğit

Geçmişi anmak insanlara mahsus bir iştir. Hayvanlar geçmişi düşünmez. Onlar yalnız içinde bulundukları ânın kaygısındadır. “Geçmiş” ne kadar kusurlu olursa olsun bugün ve yarın için vereceği derslerle, göstereceği ibretlerle ihmaline imkân olmayan bir kitap, insanlara milletlerin güç kaynaklarından biridir. Bundan dolayıdır ki bir millete geçmişini unutturmak

onu yok etmenin ilk şartıdır.
Hüseyin Nihal Atsız