Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

~ Çocuklar Gibi ~
Bende hiç tükenmez bir hayat vardı,
Kırlara yayılan ilkbahar gibi.
Kalbim her dakika hızla çarpardı,
Göğsümün içinde ateş var gibi.

Bazı nur içinde, bazı sisteydim,
Bazı beni seven bir göğüsteydim,
Kâh el üstündeydim, kâh hapisteydim,
Her yere sokulan bir rüzgâr gibi.

Aşkım iki günlük

iptilâlardı,
Hayatım tükenmez maceralardı,
İçimde binlerce istekler vardı,
Bir şair, yahut bir hükümdar gibi.

Hissedince sana vurulduğumu,
Anladım ne kadar yorulduğumu,
Sâkinleştiğimi, durulduğumu
Denize dökülen bir pınar gibi.

Şimdi şiir bence senin yüzündür,
Şimdi benim tahtım senin dizindir,
Sevgilim,

saadet ikimizindir,
Göklerden gelen bir yadigâr gibi.

Sözün şiirlerin mükemmelidir,
Senden başkasını seven delidir,
Yüzün çiçeklerin en güzelidir.
Gözlerin bilinmez bir diyar gibi.

Başını göğsüme sakla sevgilim,
Güzel saçlarında dolaşsın elim.
Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim,
Sevişen yaramaz çocuklar gibi.

Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Bende hiç tükenmez bir hayat vardı
Kırlara yayılan ilkbahar gibi
Kalbim hiç durmadan hızla çarpardı
Göğsümün içinde ateş var gibi
Bazı nur içinde, bazı sisteyim
Bazı beni seven bir göğüsteyim
Kah el üstündeydim, kah hapisteydim
Her yere sokulan bir rüzgar gibi
Aşkım iki günlük iptilalardı
Hayatım tükenmez maceralardı

İçimde binlerce istekler vardı
Bir şair, yahut bir hükümdar gibi
Hissedince sana vurulduğumu
Anladım ne kadar yorulduğumu
Sakinleştiğimi, durulduğumu
Denize dökülen bir pınar gibi
Şimdi şiir bence senin yüzündür
Şimdi benim tahtım senin dizindir
Sevgilim, saadet ikimizindir...

Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Bende hiç tükenmez bir hayat vardı,
Kırlara yayılan ilkbahar gibi.
Kalbim her dakika hızla çarpardı,
Göğsümün içinde ateş var gibi.



Bazı nur içinde, bazı sisteydim,
Bazı beni seven bir göğüsteydim,
Kâh el üstündeydim, kâh hapisteydim,
Her yere sokulan bir rüzgâr gibi.



Aşkım iki günlük

iptilâlardı,
Hayatım tükenmez maceralardı,
İçimde binlerce istekler vardı,
Bir şair, yahut bir hükümdar gibi.



Hissedince sana vurulduğumu,
Anladım ne kadar yorulduğumu,
Sâkinleştiğimi, durulduğumu,
Denize dökülen bir pınar gibi.



Şimdi şiir bence senin yüzündür,
Şimdi benim tahtım

senin dizindir.
Sevgilim, saadet ikimizindir,
Göklerden gelen bir yadigâr gibi.



Sözün şiirlerin mükemmelidir,
Senden başkasını seven delidir.
Yüzün çiçeklerin en güzelidir,
Gözlerin bilinmez bir diyar gibi.



Başını göğsüme sakla sevgilim,
Güzel saçlarında dolaşsın elim.
Bir gün

ağlayalım, bir gün gülelim,
Sevişen yaramaz çocuklar gibi...

Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Bir zamanlar bir kadın hükümdar tarafından idare edilen bir ülke varmış.Halk burada sultanından son derece memnunmuş.

Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

içimde binlerce istekler vardı ,
bir şair yahut bir hükümdar gibi.!

Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Bende hiç tükenmez bir hayat vardı,
Kırlara yayılan ilkbahar gibi.
Kalbim her dakika hızla çarpardı,
Göğsümün içinde ateş var gibi.

Bazı nur içinde, bazı sisteydim,
Bazı beni seven bir göğüsteydim,
Kâh el üstündeydim, kâh hapisteydim,
Her yere sokulan bir rüzgâr gibi.

Aşkım iki günlük iptilâlardı,
Hayatım

tükenmez maceralardı,
İçimde binlerce istekler vardı,
Bir şair, yahut bir hükümdar gibi.

Hissedince sana vurulduğumu,
Anladım ne kadar yorulduğumu,
Sâkinleştiğimi, durulduğumu
Denize dökülen bir pınar gibi.

Şimdi şiir bence senin yüzündür,
Şimdi benim tahtım senin dizindir,
Sevgilim, saadet ikimizindir,

Göklerden gelen bir yadigâr gibi.

Sözün şiirlerin mükemmelidir,
Senden başkasını seven delidir,
Yüzün çiçeklerin en güzelidir.
Gözlerin bilinmez bir diyar gibi.

Başını göğsüme sakla sevgilim,
Güzel saçlarında dolaşsın elim.
Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim,
Sevişen yaramaz çocuklar gibi.

https://youtu.be/olxRXVnE3eY

Fuat Sezgin
Fuat Sezgin

Bilhassa düşünsel ve politik hareketin taşıyıcıları olan şehirli Araplar, Hz.Muhammed’in ortaya çıkmasından önce komşu halkların kültürel etkilerine tamamen kapalı veya matematik tarihi açısından önem kazandıkları çağda bile neredeyse okuma yazma bilmeyen yarı vahşiler olarak tasavvur edilemez.(5)
Eski kültür merkezlerindeki sakinlerin yeni topluma uyum

sağlayabilmede çok büyük zorluklar yaşamadıkları görülmektedir. Mesela ilk dönem Emevi hükümdarlarının sarayında Hıristiyan hekimler çalışmaktaydı. I.Mu'aviye (dönemi: 41/661-60/680) zamanında hizmet eden İbn Asal’ın adı bunlar arasında geçmektedir. Ebû el-Hakem adlı bir başka Hıristiyan hekim daha Muʿaviye’nin hizmetinde çalışmıştır. Hükümdar

ilaçların hazırlanmasında ona güvenmekteydi.(6)

Mark A. Kishlansky
Mark A. Kishlansky

İnsanları iyi tanımak için hükümdar olmak, hükümdarları iyi tanımak için de bizzat halktan olmak gerekir.

Stuart Litvak
Stuart Litvak

Daudzadah'a göre, tüm bilgelik şu eski geleneksel hikayenin çeşitli düzeylerdeki yorumlarında yatıyor:

Uzak bir mükemmellik diyarında bir karısı ve mükemmel bir oğlu ve kızı olan adil bir hükümdar vardı. Hepsi bir arada mutlu bir şekilde yaşıyorlardı.

Bir gün baba çocuklarını huzuruna çağırıp şöyle dedi:
'Zaman geldi, tıpkı herkes

için geldiği gibi.
Çok uzaklardaki başka bir memlekete gideceksiniz.
Değerli bir Mücevheri bulup geri getireceksiniz.'

Çocuklar kılık değiştirerek hemen tüm sakinlerinin karanlık bir hayat sürdüğü yabancı bir memlekete götürüldüler. Bu yerin öyle bir etkisi vardı ki iki kardeş sanki uykudaymış gibi başıboş dolanarak birbirleriyle temaslarım

yitirdiler.

Arada sırada ülkelerine ve Mücevhere benzer şeyler görüyorlardı, fakat bunlar ki sadece artık gerçeklik olarak kabul etmeye başladıkları hayallerinin derinliğini arttırıyordu.

Çocuklarının içinde bulunduğu bu durum kralın kulağına çalındığı zaman güvenilir bir hizmetkar olan bilge bir adamla onlara bir mesaj gönderdi.

'Görevinizi hatırlayın, rüyanızdan uyanın ve bir arada kalın.'

Bu mesajla birlikte çocuklar kendilerine geldiler ve imdatlarına yetişen rehberlerinin yardımıyla Mücevheri saran devasa tehlikelere meydan okudular ve Mücevherin sihirli yardımıyla kendi ışık diyarlarına geri dönüp orada sonsuza dek mutlu yaşadılar.*




* İdris Şah,

Thinkers of the East eserinde ' The Precious Jewel', London: Jonathan Cape, 1971, s.123

I. Athanasios
I. Athanasios

Gerçekten de bu muhteşem iş Tanrı'nın iyiliğini en harika şekilde yansıtmaktadır. Çünkü bir hükümdar bir ev ya da bir kent inşa edecek olsa ve bu kent orada ikamet edenlerin ihmalinden dolayı bir şekilde haydutların saldırısına uğrasa, hükümdar o yeri kesinlikle kimseye bırakmaz, tersine intikamını alır ve kent sakinlerinin ihmaline aldırış etmeksizin kendi ellerinin

işini kurtarır; Bunu sadece kendi onurunu korumak için yapar. Benzer şekilde tüm iyiliğin Babası "Söz Tanrı" kendi yarattığı ve çürümeye giden insan soyunu görmezden gelmemiştir...