Kitle için yazdıklarını zanneden muharrirlerimiz ise en gülünç olanlarıdır. Kitle ile beraber ıstırap çekmeyen, halkın sevinci ile yüzü gülüp onun isyanı ile şaha kalkmayan, nabzı kitlenin nabzıyla aynı tempoda atmayan adamın kitleye '' sen'' diye hitab etmesi hatta gülünçten de ileri bir şeydir. Hala köylüyü Amerikalı bir seyyah gözüyle seyredip onda ya mistik,
karanlık bir ruh veya iptidai bir hayvan gören büyük romancılarımız var. Halktan bahsediyorum diyen yabancı ve ucuz esprili hikayelerle halkı maskaraya çeviren meşhur muharrirlerimiz var.
Yalnız kalacağımız ve bütün sebestliğimizle gülüp neşeleneceğimiz zamanlar da geleceketir.
...iffetsiz damgası yiyen bendim
haksız kınamalara gülüp geçen bendim
kendi varlığımın sesi olmaya yeltendim
gel gör ki kadındım
Günah Çocukları
Siyah gözlerinde gördüm günahlarımı,
Şu garip gönüle ettim bütün oyunları,
Sakın affetme sende günahlarımı,
Biz istedik günah Çocukları olmayı.
Ne verdik ne isteriz şu gönüllerden,
Sevgiye hasret kalmışız biz hepten,
İbret alamadık siyah açan gülden,
Boyun eğme günah çocuklarının
ettiklerinden.
İnsanı yaşatan aşkmış, gülebilmekmiş,
Bir ömre bedel olan iyilik etmekmiş,
Mutlu olabilen, dertlere gülüp geçebilenmiş,
Biraz geç anladık biz günah çocukları.
Düşler yolu kapalı, umutlar çalışmaz,
Hayallerde kurtaramaz sevabımız az,
Günah yükleyecek illa şeytan yorulmaz,
Pişman olsakta
dönemeyiz, biz gülemeyiz.
Bütün dertleri insanlara hep biz sattık,
Garubi garip, dertliyi dertli bıraktık,
Bir sayfayı daha suçla günahla kapattık,
Günah çocuklarıyız bu sonu biz yarattık.
“Yaptığının yanlış olduğunu da, büyük bir suç olduğunu da biliyorsun değil mi? Yakalanırsan bitersin. Yakalanırsan hiçbir şey yapmadığım halde ben de biterim. O insanlar ufacık kamyonetin kasasına sıkıştırılıp bir sınırın boyunda ölüme bırakılmayı hak etmiyor.” Cevap vermesini beklerken dik dik yüzüne bakıyordum ama o yüzünü buruşturmakla yetindi.
“Ayrıca ben horlamam. Yalan konuşmasana.” Bu kez gerçekten güldü ve ben bu hareketi hiç beklemediğimden şaşırdım. “Sınırlar benim işim, Sarışın. Yasal olmadığını da, yakalanırsam başıma neler geleceğini de senden çok daha iyi biliyorum, akıl vermene ihtiyacım yok benim. Ayrıca horluyordun.” Gülümsemenin izleri dudaklarından ufak ufak silinip yerini küçük
bir tebessüme bıraktı. “Ne oldu?” diye sordu ben ona boş bir ifadeyle bakarken. “Yakalanacaksın diye korktun mu yoksa?” “Neden korkacakmışım ki? Her şeyi senin yaptığını, beni zorla götürdüğünü söylerim.” Ateş bana tekrar güldü. Sanki ortada komik bir şey varmış gibi gülüp duruyordu. “Söylersin tabi.” dedi benimle alay ederek. “İçkine ilaç katıp
seni bayılttığımı falan da söyle de inandırıcı olsun. Kızım sen benimle kafa mı buluyorsun yoksa gerçekten saf mısın? Allah seni bana ceza niyetine mi gönderdi acaba?”
Herkes ekmeğini bileğinin hakkıyla kazanınca mil-
yar dolarlık ulaşım ihaleleri dünyanın üçüncü sınıf ülkelerinde
torba dolsun diye ilahiyat okuyan şarlatanlara masa başında
kurulan şirketlere akıtılmayacak ki tren kazaları olmayacak.
Şişli’nin en küçük mahallesi kadar nüfusu olmayan memleket-
lerden sıçrayıp Sirkeci’den Florya’ya
kadar dünya mirası İstan-
bul’a beton sıçan magandalar olmayacak dolayısıyla sigortasız
çalıştırılan işçiler olmayacak, iş kazalarında hayatını kaybeden
garipler olmayacak. Halifeyi karşısında titreten kadılar olunca
trafikte katlettiği ailelere gülüp geçen arkası sağlam ünlü piçleri
olmayacak. Mihrapta vaaz edene sağın solun
oynamaya başlarsa
seni kılıcımla doğrulturum diyen isyankar sahabe gibi halk var
olunca Bakara makara dolandırıcılar olmayacak, siyasette barı-
namayacak. Cuma hutbesine çıkıp Yenikapı ruhunu şakşaklayan
fahişe imamlar görevden alınınca Fransız’ın alnına kurşunu ça-
kan Sütçü İmam’lar bu topraklarda yeniden doğacak. Quantum,
diferansiyel, laplace diyen olsa kelime-i şehadet getirecek ince
bıyıklı ilahiyatçıları üniversitelere rektör atayanlar yargılan-
maya başladığında İngiliz mandasıyla Amerikan mandası ara-
sında tercih yapmaya zorlayan büyük edebiyatçıları azarlayıp
Kurtuluş savaşını başlatan bıyıkları bile terlememiş Tıbbiyeli
Hikmet’ler yeniden
doğacak. Evden camiye, camiden eve vakit
öldürmek için namaza giden ihtiyarlar Allah kelamı Kuran’ı bes-
telenmiş bir şarkı gibi tecvitle tekrar etmek yerine burada alem-
lerin rabbi bizden ne istiyor diye merak edip okusa 90 yaşında
Çanakkale’de yedi düveli süngüsünde geberten gazilerimiz, şe-
hitlerimiz gibi nura gark olacak.