Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Ey gönül, kuşa benzerdin,
Kafesler sana dar gelir;
Bir yerde durmaz gezerdin,
Hapislik sana zor gelir.

Ey gönül, acayip huyun,
Boğazından geçmez tayın,
Acır testindeki suyun;
Aklına nazlı yâr gelir.

Gözlerin uzağa bakar,
Kimden ne beklediğin var?
Yâr semtinden gelen rüzgâr:
"Seni unuttu!." der gelir.


Bakmazsa senin yüzüne
Çok görme elin kızına;
Dışarda serbest gezene
Hapiste yatan hor gelir.

Ayağında gezen itler,
Başının üstünden atlar;
Hapise düşen yiğitler
Yâri dışarda kor gelir.

1933

Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Ey yâr, bu acı demlerde
Sen koru benim aklımı...
Karardım kaldım damlarda,
Aydınlat benim yolumu..

Nefesin esen rüzgârda,
Saçların savrulan karda,
Yerde, gökte, bulutlarda,
Ararım nazlı gülümü...

Karanlık göklerde aysın,
Kurak ovalarda çaysın,
Bir tek inandığım şeysin,
Uzattım sana elimi...

Düşmanlar gülüp sevinsin.
Dostlar arkasını dönsün...
Benim güvendiğim sensin,
Kırmazsın benim gönlümü...

Bir gün şu damlardan çıksam,
Gelip önüne diz çöksem...
Ağlayıp içimi döksem...
Anlatsam sana halimi...

Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

"...
Acır testindeki suyun;
Aklına nazlı yar gelir."

Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu

Nazlı’nın kitaplarını da hiç kimse Mücella’dan daha fazla anlayamazdı. Nazlı’nın kitapları, Mücella’nın dantelleri... Fark yoktu aralarında. Nazlı da hayatı bir pencerenin içinden seyrediyordu ve onun da hayatla arasında bir pencere camı vardı.

Mehmet Akif Albayrak
Mehmet Akif Albayrak

1989'dan itibaren Kırım'a geri dönmeye başlayan Kırım Tatarları'ndan bu civara yerleşenler ile Ruslar arasında yer yer gerginlikler yaşanmıştır. İşte bunlardan birisinde, iki papazın kaybolmasını ve bunların Tatarlar tarafından öldürüldüğünü bahane eden ruslar, iki kardeşi (Seyidoğlu Seyyid İbrahim ile Seyit Mehmed) hunharca şehit etmişlerdi. Daha sonra papazların

ölmedikleri ortaya çıkınca galeyana gelen halk, bu iki şehidi için yolun hemen üstünde küçük bir tepenin üzerine bir anıt mezar yapıp baş ucunu da nazlı nazlı dalgalanan tarak tamgalı kök bayrağı kondurmuşlardır. Anıtın üzerinde şu mısra yer almaktadır:
"Ateş tuşti Taraktaşnıń başına
Qurban olduq toprağına taşına..."

 Yasemin Seven Erangin
 Yasemin Seven Erangin

""İlaçlarını almaya gidiyorum" dedim. Cevap vermedi, kafasını yüzüme çevirmedi. Ne zaman babamı ziyarete gitsem üç gün konuşmazdı benimle. "Dördüncü gün hadi kahve yap bana," dedi nazlı nazlı. Çıktım evden dönmek istemedim hiç. Anadolu eczanesine gittim. Sümeyra mutsuzdu bugün. İlaçları uzattı, "Selam söyle anneye," dedi. Olur dedim. Sevgilisiyle kavgalıydı yine.

Kıskanmıştı onu sevgilisi. Her akşam pos bıyıklı patronla mesai yapıyordu ve o mesai sabahı buluyordu. Gece nasıl geçerdi onlar için bilmezdi kimse. Kıskanmak için iyi bir sebepti bu. Yüzü paramparçaydı Sümeyra'nın. Eve döndüm. "Anne," dedim ses gelmedi. Banyo, tuvalet, boş oda, salon, mutfak sessizdi. Abimin odasına yöneldim. Kapıyı araladım. Annem yatağa

uzanmıştı. Karnının üzerinde babamın abimi paramparça ettiği bıçak vardı. Anne dedim duymadı, dürttüm uyanmadı. Artık o hep abimin yatağında kalacaktı. Benim için sonrası yalnızlıktı."

Cemil Öztürk
Cemil Öztürk

Hayal kadar güzel, yorgun, perişan;
Görünen sen misin yaşmak altından?
Aşkının zevkiyle delice taşan,
Gönlümde bir kaynar akarsı vardır.

Ey çilesi bitmez tükenmez güzel!
Dağılmış saçların arkanda tel tel,
O nazlı saçlara uzanan her el;
Sevdalı gönlümde yangın çıkartır.

Nazlı Akçura
Nazlı Akçura

Pencere önlerinin nazlı çiçekleri gözüme bir daha hiç onunlayken olduğu kadar canlı, bahçelerden taşan yaseminler burnuma o kadar güzel kokulu gelmedi. Sokaktaki mutluluk da yine geldiği yere saklanmıştı.

Nihat Yazar
Nihat Yazar

" Merve Kavakçı'yı elinden tutarak Meclis'e getiren kişinin Nazlı Ilıcak olması da bir hayli ilginçti. Daha da ilginci Merve Kavakçı, Necmettin Erbakan ve Parti yönetimine rağmen Meclise sokulmuştu.

Ahmet Alperen Özbek
Ahmet Alperen Özbek

Bahçemde bana küsmek üzere olan güller sanki son kez açıyordu nazlı gül dalında. Dalına dokununca hissettirdiği acı, güzeli sevmenin çilesini anlatıyordu; anlatımın en güzel haliyle. Kolay değildi sevmek. Bunu en güzel Cengiz Aytmatov’un Selvi Boylum Al Yazmalım kitabında okumuştum. Akşamüstü mesai bitimine yakın okumaya başladığım kitaptan başımı

kaldırdığımda, saat adeta dur durak bilmeden kendinden kaçmıştı. “Sahi sevgi neydi” diyordu ve sevgi emekti en güzide haliyle.