Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Kafama düşünmeyi, gözlerime görmeyi yasak edebilsem, senin çıktığını zannettiğin yere varmanın bana güç gelemeyeceğini bilirsin.

İbrahim Tenekeci
İbrahim Tenekeci

Derler ki, "Kötü hava diye bir şey yoktur.Sadece giyinmeyi bilmeyenler vardır."
Derim ki, "Körlük diye bir şey yoktur. Sadece görmeyi bilmeyenler vardır."

Murat Menteş
Murat Menteş

“Peki neden çok az dost bulabiliyoruz ?
Çünkü kimse kimsenin derdine derman olmak istemiyor. Herkes kendini terk edilmiş, güçsüz hissediyor. Dostluk göstermeden evvel birilerinden dostluk görmeyi bekliyor. Binaenaleyh hayat hepimiz için zorlaşıyor.”

Murat Menteş
Murat Menteş

MURAT MENTEŞ: Agatha Christie "Herkes potansiyel katildir" diyor. Siz ne dersiniz?

ARTHUR CONAN DOYLE: Herkesin içinde az veya çok iyilik olduğuna inanıyorum. Gayet sıradan insanların bile manevi bir derinliği vardır. Matmazel Agatha'nın da insanlara kötü gözle bakmayı değil, gerçeği görmeyi mümkün kılan bir serinkanlılığı önerdiği kanaatindeyim.

HiraiZerdüş
HiraiZerdüş

Bir insanın yüzünü görmeyi beklemeyen bir beyin

Abuzer Ertürk
Abuzer Ertürk

“Kendini küçük görmeyi bırak.Sen yürüyen bir evrensin.” Mevlana Celaleddin -i Rumi
Ben kendimi küçük görüyordum oysa, kaderim belliydi.

İbrahim Sefa Şen
İbrahim Sefa Şen

“İş çıkışları, akşamüstü, şehir hatları nezaretinde boğazın eşsiz güzelliğine bırakırken kendini, bakmayı değil görmeyi öğreneceğin günleri düşün.”

Ali Sürmelioğlu
Ali Sürmelioğlu

Cürüm öyle bir merettir ki, adam üstüne her ne giyerse giysin ele verir kendini. Beşerin fıtratına ters saklamak. Abesle iştigaldir yani bu gayret. Kaşı seğirir, ayaklarını altına çeker, bacakları titrer. Görmeyi öğreneceksin evvela.

Leo Löwenthal
Leo Löwenthal

Amerikalıların uygulamaları, onları kendi yargı standartlarını sadece kendilerinde sabitlemeye yönlendirir. Pratik hayatlarının sunduğu bütün küçük zorlukları yardım almadan çözmeyi başardıklarını gördükçe, dünyadaki her şeyin açıklanabileceği ve dünyadaki hiçbir şeyin anlama sınırlarını aşamayacağı gibi bir sonuca varırlar. Böylece,

kavrayamadıklarını inkâr etme durumuna düşerler; bu da onları sıradışı şeylere karşı inançsızlık ve doğaüstü şeylere karşı da neredeyse aşılmaz bir tiksintiyle baş başa bırakır. Sadece kendi tanıklıklarına güvenmeye alıştıkları için, dikkatlerini cezbeden nesneyi mutlak bir açıklıkla görmeyi severler; onun için nesneyi örten her şeyi olabildiğince

sıyırırlar; nesneyi daha yakından ve günışığında görmek için nesneden kendilerini ayıran ne varsa ondan kurtulur, nesneyi görünmekten gizleyen ne varsa onu ortadan kaldırırlar. Bu zihinsel eğilim, kısa zamanda, kendileriyle hakikat arasına yerleşen lüzumsuz ve rahatsız edici perdeler olarak gördükleri formları lanetlemelerine yol açar.

Bekir Sevik
Bekir Sevik

Ötüken’de kış en şiddetli haliyle bastırmış, hayatta kalma şartlarını zorluyordu. Yüksek tepeler sanki gelinlik giymişçesine beyaz örtünün altına gizlenmişti.

Tepelerin eteklerine doğru uzanan sık ağaçlarsa rüzgârın şiddetiyle sağa sola esnerken çıkardıkları gıcırtı sesleriyle sanki birbiriyle konuşuyorlardı.

Düz ovalarda ise sert

rüzgârın üfürdüğü tipi, neredeyse görmeyi ve yürümeyi imkânsızlaştırıyordu.

Her şeye rağmen orası yurttu, otağdı, mirastı ve asla vazgeçilebilir değildi.

Börü, çakalların pususuna düştüğünde,
nasıl kurtulacağının değil;
nasıl öç alacağının hesabını yapar.