Abuzer Ertürk
Abuzer Ertürk

“Kendini küçük görmeyi bırak.Sen yürüyen bir evrensin.” Mevlana Celaleddin -i Rumi
Ben kendimi küçük görüyordum oysa, kaderim belliydi.

Georgios Nakracas
Georgios Nakracas

Kendi isteğiyle Müslüman olan Bizanslılar tarihte Gulam sıfatı ile bilinir. Onlar çoğunlukla Abdullah adını alıyordu ve artık bu ad "din değiştirmiş kişi" anlamını kazanmıştı. Binlerce Hristiyan'ın kendi isteğiyle İslâmlaşmasında Mevlevî tarikatı önemli rol oynadı. Mevlevî tarikatının kurucusu Celâleddîn Rûmî, 18.000 Bizanslıyı İslâmlaştırdığını

söylüyordu.

Muhsin Nağısoylu
Muhsin Nağısoylu

Genelde Gülşen-i Raz eserinin bütününde Attar`ın güçlü etkisi görülmektedir. Eserde Mevlana Celaleddin Rumi`nin (1207-1273) Mesneviˋsiyle sesleşen kısımlar var (103,VII).

Mustafa Cankurt
Mustafa Cankurt

1221 yılının Ocak ayı ortalarında Sultan Celâleddin’in Gürgenç’i terk etmesi üzerine Gürgenç’te bulunan şehzadeler Kutbeddin Uz- lakşah ile kardeşi Akşah, paniğe kapılmıştı. Gürgenç de tek başlarına kalmışlardı. Artık Celâleddin yoktu. Kendileri saltanatı istememesine rağmen bazı komutanlar Uzlakşah’ın hükümdar olmasını istiyordu.

Philippe D'iribarne
Philippe D'iribarne

İslâm filozofları için Batı'ya damgasını vuran kategorilerde birbirinden tamamen ayrı alanlar olarak görülen şeyler, yani felsefe ile mistiklik, akılsal düşünce ile şiir arasında bir zıtlık, hatta belirgin bir sınır yoktur: “Bu okuyucunun (İslâm dünyasında eğitim görmüş, felsefeyle ilgilenen kişinin) felsefi bir akıl yürütmeden alacağı dersleri, bir şiiri

içinden okuması veya Peygamber'in bir hadisini zikretmesi olayında yaşayacağı derslerden ayırt etmesi düşünülemez. İçinde hiçbir sınırın Celaleddin Rumi'nin veya Hafız'ın bir şiirinin tek başına ve sessizce okunmasının verdiği zevkle, bir üstadla öğrencisi arasındaki diyaloğun çözümlenmesinden alınan zevki veya İbni Sina'nın veya İbni Arabi'nin eserlerinden bir

sayfanın okunmasının verdiği zevki birbirinden ayırmadığı bu tecrübeye her zaman geri dönmek gerekir.”

Vladimir Aleksandroviç Gordlevskiy
Vladimir Aleksandroviç Gordlevskiy

Moğol istilâsı maarif ve tenvir hareketi üzerine de yavaş yavaş tesirini gösterdi.Maddi ve manevî kültür gelişmesi durdu;1273 yılında Celâleddin Rumî öldü;bunun ölümü münasebetiyle Sadrettin Konevî ‘tespih dağıldı’ dedi ve ‘Âlimin ölümü âlemin felaketidir’ hadisini tekrarladı.

Aydın Başar
Aydın Başar

“Lezzetler zehirli bala benzer, lezzetin elemi de vardır. Ölüm ahbaba kavuşmaktır, bak sevdiklerin öbür taraftadır? diyor. Üstad'ın en fazla etkilendiği zatlar ise birer süfi olan Abdulkadir Geylani ve İmam Rabbani'dir. Bir yerde Abdulkadir Geylani'nin eserlerini okuduğunu söyleyen Üstad onun için; “Kutsi mürşidim ve üstadım” ifadesini kullanmıştır. Başka bir yerde;

“Eğer İmam-ı Rabbani hayattadır diye bir haber almış olsam, işimi gücümü bırakıp hemen Hindistan'a giderdim? demiştir. Onun süfi zatlarla münasebetinin olduğuna dair de bazı bilgiler vardır. Mesela Bitlis'teki Kübrevi Hazretlerinden kısa bir süre ders almıştır. Sonraki zamanlarda Bünyamin Ayâşi Hazretlerinin yanında da altı gün kadar kalmıştır.

Ayaş'ın eski Belediye Başkanı'nda bunun belgeleri var; kendisi Bediüzzaman'”la ilgili araştırma yapan birisi. Üstad bir yerde Mevlana Celaleddin Rumi'ye olan sevgisinden bahsetmiş ve şöyle demiştir: “O bir farisi mesnevi yazdı ben de Arabi bir mesnevi yazdım. Bu mesnevinin girişinde de ona olan sevgisini muhabbetini ifade etmiştir. Başka dört beş yerde daha Mevlana'dan

bahis vardır. Sufilerin türbelerini de ziyaret eden Üstad bir gün Konya'ya gittiklerinde Hazreti Mevlana'nın huzuruna gittiğinde en dış kapıda ayakkabılarını çıkarmış ve avluya böyle girmiştir. Bu örnek ona olan derin saygısını göstermektedir. ÜStad, Ankara'ya geldiğinde de genelde Hacı Bayram Veli civarında kalmıştır.”

Yusuf Ekinci
Yusuf Ekinci

Mevlânâ Celâleddin Rûmî’ye nispet edilen ve:

“Yine gel, yine gel, ne olursan ol, yine gel”

diye başlayan meşhur rubâî de aslında Mevlânâ’dan iki asır önce yaşayan Ebû Saîd-i Ebü’lHayr’ın şiirleri arasında yer almaktadır.