Tarihsel Şarkiyatçılık yelpazesinin diğer yüzünde Edgar Degas'nın 1862 tarihli Semiramis Constructing a City adlı tablosu bulunuyor. Anlaşılan o ki hem Rossini'nin 1860 tarihli operası Semiramide hem de bu tablo Paris'teki Louvre Müzesi'ne getirilen ve Degas'nın görüp bir dizi taslak çalışmasını yaptığı, yeni gün ışığına çıkarılmış antik eserlerden ilham
almıştı. Ancak tablo olağandışıdır, çünkü Babil'i ne açıkça bir sefahat şehri biçiminde betimler ne de Semiramis alenen erotikleştirilmiş egzotik bir kadın figürü gibi görünür. Degas arkeolojik bulguları ortamın detayları için bir ilham olarak kullanmaz. Bir irmak kenarındaki şehir manzarasıdır gördüğümüz. Roma duvar resimlerinde tercih edilen ortam perspektifi
geleneği uyarınca, arka plandaki mimari yapılar soluklaşır. Ön plandaki mimari yapıların perspektif odaklı illüzyonu da Roma resmini anımsatır. Ilk bakışta Şarkiyatçı temsilden bu kopuş şaşırtıcı gelebilir. Semiramis ağırbaşlı ve vakardır, Babil'in bir kadın tarafindan kurulmuş bir şehir olarak betimlendiği bir sahnedeyse neredeyse cinsiyetsizdir. Toplumsal cinsiyet
normlarının tersine çevrildiği Safocu Şark'a benzeyen bir yerde, kadınlardan oluşan maiyeti ona eşlik eder. Geç klasik gelenekte Semiramis şehvet düşkünü ve katil bir kadın biçiminde betimlenmişti. Natural History eserinde Yaşlı Plinius, Semiramis'in kendi atıyla da cinsel ilişkisi olduğunu ifade eder. Aslına bakılırsa bu temsillerde karşımıza çıkan, Sardanapalus'un
betimlendiği tersine çevrilmiş bir dünyadır.
Sanırım birçok girişimcinin karşısına çıkan ilk zorluklardan biri bu; bir fikir olmasına rağmen işin teknik detayları birçok kişiye korkutucu geliyor. Maalesef ülkemizde girişimcileri bilgilendirme veya teşvik etme programları zayıf olduğu için, birçok kişinin girişimcilik isteği fikir aşamasında kalıyor.
Nörolog Dr.Jonathan Mink, David'inkiler gibi yoğun anılar karşısında insan hafızasının sadece duyguları kaydedip detayları okunmayacak hale getirdiğini söylemektir.
Brezilya futbolunun kuruluş mitine inanacak olursak, ki bunun temellerinden şüphe etmek içn herhangi bir neden bulunmuyor, futbol Brezilya'ya Charles Miller'la geldi.Sao Paulo'nun kahvecilik ve ticaret alanındaki elitlerinden olan İngiliz bir babayla Brezilyalı annenin oğlu olan Miller eğitimi için İngiltere'ye gönderilmişti. Burada okuduğu okulda futbolu öğrendiği gibi,
Hampshire'ı temsil edip, Southampton'ın öncülü olan St Mary's takımıyla da birkaç maça çıktı.1894'te Sao Paulo'ya döndüğünde, yanında iki futbol topu getirdi.Rivayete göre Miller gemiden iki elinde bu iki topla indi ve babasının ona, "Bunlar ne Charles?" diye sorması üzerine,"Diplomam" yanıtını verdi, "Oğlun futboldan mezun oldu." Pek muhtemelen bu hikayenin detayları
gerçeğe uygun değil, ama neden çok tutulduğunu anlamak da zor değil. İşte size, ta başlangıcından bu yana, mutlu, gülümseyen, umursamaz ve isyankar Brezilya futbolu.
Okuma uzmanlarına göre okumanın 6 temel amacı vardır:
1. Belirli bir mesajı kavramak
2. Önemli detayları bulmak
3. Belli bir soruyu cevaplamak
4. Okuduklarınızı değerlendirmek
5. Okuduklarınızı uygulamak
6. Eğlenmek
Kendi duygularının farkında olmayan ve onları tanımlayamayan birinin, karşısındaki kişinin duygu durumunu görebilmesi, farklı duyguları tanımlayabilmesi ve saygı duyabilmesi çok zor. Duygular, her şeyden önce derin bir bilgi taşır. İçinde bulunduğu stresi fark etmeyen lider, karşısındakinin korktuğunu ya da endişelendiğini göremez, görse bile anlam veremez. Sürekli
zihnini dinleyerek hareket ettiği için olan bitene değil, olması gerekene odaklıdır. Bu da önemli detayları kaçırmasına yol açar.
Tulius, Caesar’ın emrine başını sallayarak karşılık vermişti.
Birden, “Ya köleler?” diye soruverdi Caesar.
Tulius’un omuz silkişi her şeyi anlatıyordu, ancak Caesar yine de ısrarla detayları öğrenmek istiyordu:
“Toplam kaç tane var elimizde?”
“İşe yarayabilecek sağlıklı olanların sayısı iki yüzü bile bulmaz,” diye yanıtladı Tulius.
“Onlara da taş ocaklarında ya da madenlerde çalışmak zül gelecektir. Ama aynı adamlar gözünü kırpmadan ölümüne savaşabilir. Bu da Teutonları potansiyel birer gladyatör haline getiriyor; tabii eğer yakalandıklarında tek parçaysalar. Elimizde şu an yirmi, yirmi beş tane kadar var, hele üç dört tanesi Roma için biçilmiş kaftan!”
Bu kez Caesar, Tulius’a
başını sallayarak yanıt vermişti; durumdan tatmin olmuş görünmüyordu. Atına atlayıp kendi düşünceleriyle baş başa kalmayı umarak karargâhına doğru yola çıktı.
Diğerleri ise farklı tarzda resim yapar. İdeal ve kusursuz figürü ortaya çıkarmak için, gerçeğin içinden, sadece en güzel ve en zarif detayları alırlar. "Nesneleri" oldukları gibi değil, ancak tanrının varlıkları olarak görünmeleri için, nasıl olmaları gerekiyorsa öyle resmederler.