Kitap denen ucsuz bucaksız okyanusta daima yeni keşifler yapmak kabil.
Çok tatli bir #çocukkitapi ile geldim.
Mahalle yasandisini seven itir. Terzisiyle, muhtariyla, firiniyla ve dedesinin arkadaslari ile ve tabii ki kedileri harika bir yerdir.
Ben Itır. 12 buçuk yaşında. Mutfakta annesine yardim etmeyi, dedesinin tamirhanesinden vakit gecirmeyi ve ablasinin odasinda kesifler yapmayi cok seviyor. Itir dedesini yanina tamirhaneye gittiginde yolda
birseyle karsilaşdi. "Mahalle de Şenlik Var" diye yazili bir broşür. Mahallerinde okularsa yardim etmek amacı ile ailerin destegi ile limonata şerbet satmaya baslar. Itir işleri istedigi gibi gidecek mi? Sonra mi şenlik de
Harika eğlenceli ve egitici oldugu kadariyla macerali harika bir tatil geçirdi.
Limonata Kokulu hikayesini okumaya ne dersiniz.Ben cok begenerek okudum.
Kalemi sade ve akici.
Gönül rahatligi ile minik kütüphanesi de bunu ekleyebilirim...
7+yaş için tavsiyedir...
"Büyük keşifler ve buluşlar her zaman küçük şeylerin gözlemlenmesinden doğar."
Halbuki doğa sakinleştirir, huzur verir. Doğa ruhumuzu ve bedenimizi iyileştirir. Doğa büyüler, ilham verir. Doğayı derinden gözlemleyen insanlar keşifler yapar, eşsiz benzersiz eserler ortaya koyar.
İdeal mutluluk üzerine çok düşündüm ve bu konuda önemli keşifler yaptığıma inanıyorum.
Mutluluk sıcakta gölün kıyısında uyuklamaktan ibaretti muhakkak.
(...)Doğanın sırları Tanrı'nın sırlarıdır. Doğru bir gözlem yaptığımız ve doğru şekilde anladığımız takdirde, doğal dunyayı öğrenerek onun Yaratıcı'sını da daha iyi anlarız. Bu sadece Katoliklere özgü bir tavır değildi, doğa felsefesi Öğreten ve çalışan birçok rahiple öteki dinler de bu bağlantı üstünde duruyordu. Örneğin Cizvit bilge Athanasius
Kircher (1602-1680) manyetizma araştırmalarını sadece görünmeyen fiziksel bir doğa gücü öğretisi olarak değil, aynı zamanda bütün evreni bir arada tutan ve inananları dosdoğru kendine çeken ilahi Tanrı sevgisinin güçlü bir sembolü olarak görüyordu.
Aslında bugün Cizvitlerin çalışmaları bilimsel keşifler arasında yeterince anılmıyorsa bunun nedeni
kısmen bilimin Cizvitlerin kapsamlı ve sembolik bütüncülüğünü izlemek yerine lafızcılık ve teşrih (açımlama) yolundan gitmesidir.
Son olarak, bilim tarihçileri bugün Bilimsel Devrim denilen dönemdeki etkileyici gelişmelerin büyük ölçüde Yüksek Orta Çağ'ın yani Protestanlığın çıkışından önceki dönemin olumlu katkılarına ve o çağdan beri var
olagelen kurumlarına dayandığını kabul etmektedir. 14
Bugün hem Batı hem de İslam dünyası, İslam medeniyetini geçmişe ait bir olgu olarak düşünmektedir. Biz, Antik Mısır ve Roma medeniyetlerine benzer şekilde İslam medeniyetinin de bir Altın Çağa yani ikinci/sekizinci asırdan başlayarak altıncı/on ikinci asra kadar süren bir refah ve keşifler dönemine sahip olduğunu düşünür ve bu asırları takip eden süreçte İslam
medeniyetinin çökerek yerini başka, daha yenilikçi bir medeniyete bıraktığını varsayarız. Bu yeni medeniyet genel olarak Batı şeklinde adlandırılır. Batı terimi Galileo Galilei ve Christopher Columbus'un başarılarını içerdiği kadar, kişisel bilgisayar ve internet arama motorunun geliştirilmesini de içerir. İslam'ın Altın Çağı'nın sona erişinin sebeplerini
soruşturan Batı'daki araştırmacılar, genellikle felsefenin her iki kültürdeki farklı rolleri üzerine yoğunlaşırlar.¹ Batı'da felsefenin ve rasyonel argümanların, yeni düşünceler ve teknolojilerin geliştirilmesini tetikleyen ve hızlandıran motorlar olduğu düşünülür. Bununla birlikte İslam dünyası söz konusu olduğunda, öne sürülen varsayım şudur; Her ne kadar
felsefe İslam dünyasının Altın Çağ'ında olağanüstü bir şekilde gelişmiş olsa da, Müslüman toplumların müteakip asırlarda yaşayan âlimleri, felsefeyi bir kenara bırakmış ve ilgilerini daha çok dinî ilimlere yöneltmişlerdir. On dokuzuncu asır boyunca, Batılı İslam araştırmacıları felsefenin İslam dünyasındaki kaderiyle ilgili, günümüze kadar etkisini
sürdüren iyi kurgulanmış bir açıklama geliştirmişlerdir.
Bu açıklamaya göre İslam medeniyeti 2./ VIII. ve 3./IX. asırda Yunan felsefe geleneği ile tanışmış ve bu zaman dilimi dâhilinde birçok felsefi eser Arapçaya tercüme edilmiştir. -Aristoteles'in ve onun antik şarihlerinin en önemli eserleri-
Söz konusu felsefi hareket, Yunanca philosophia
lafzının Arapçasına tekabül eden felsefe terimiyle bilinmektedir.
________
1 Die klassische Antike in der Tradition des Islam adlı kitabının 101-55. sayfaların da Felix Klein-Franke, Edward Gibbon'dan (1737-94) itibaren başlayan ve İslam medeniyetinin antik bilimleri bütünüyle içselleştirme bakımından sahip olduğu fırsatlar ve bu
yöndeki kabiliyeti —ya da bu kabiliyetten yoksunluğu— arasında bir ilişki kuran çok sayıda Batılı çalışmayı değerlendirir.
“bakışlarınız ta içinize yönelsin, orada bulacaksınız / keşfedilmemiş bölgeyi / ruhunuzdaki.
orada keşifler gerçekleştirin, gezip dolaşın / göreceksiniz ki efendisi olmuşsunuz kendi içinizdeki kâinatın.” // william habington.