Bu hallerde, aldığı paranın azlığı ve fakirlik sebep olmuştu, daha büyük bir sefalet neler doğurmazdı?
... Kahve bu. Minicik bir fincandaki azlığı güzelliğinin garantisi, en bol olduğu anda bile nadirliğinin uyarısıydı peşinen. Cezve başında çekilen zahmet değerinin diyeti....
Ey Aziz
şeytanın hilelerinden kork ve dikkatli ol. elli yıl veya daha fazla şehvetimin ardından gider, Ölüm yaklaştığında tövbe ederim diyerek Allah'ı kandırmaya kalkışma bunlar boş hayallerdir. sakın günahın kökleri sağlamlaştıktan sonra insanın tövbe edebileceğini veya tövbenin şartlarına amel edebileceğini sanma. günah yükünün hafif, kalbi kinlerin az,
batını karanlıklarını zayıf ve tövbe şartlarının kolay olduğu zaman ömrümün baharı olan gençlik zamanıdır. insan yaşlandığında hırsı, tamahı, makam ve mal sevgisi ve Arzuları artmaktadır. bu hem tecrübe ile ispatlanmıştır. ve hem de resulullahtan nakledilen hadis buna şahittir insanın yaşlandığında da tövbe edebileceğini kabul etsek dahi yaşlanacağına ve
vaat edilmiş ecelin ona gençlik yıllarında günahla meşgulken gelmeyeceğine ne garantimiz var yaşlıların azlığı ölümün gençlere daha yakın olduğunun delilidir 50 kişilik Şehirde İnsan 80 yaşına ulaşmış 50 kişi göremiyor
Dursun, müftülüğü döneminde farklı görüşleri ve uygulamalarıyla, "din sayesinde" basında sıkça sözü edilen "aydın müftü" ünvanıyla popüler olmuştur. 1966 yılında maaşının azlığı ve sürgünleri sebebiyle kendisine yapılan öneri üzerine bir mektup aracılığıyla TRT'ye geçtiği yıllarda dine bakışı da değişir, namazı ve orucu da bu yıllarda bırakır.
Dursun'a, dini varoluş meselesi olarak algılayan, samimi ve bilgi temelli inanç sahibi bir mü'min gözüyle baktığımızda onun bu değişimini anlamamız güçleşir. Şöyle ki, Türkiye Gençlik Teşkilatı aydın bir dindar olarak gördüğü Dursun'a Papa ile tartışma teklifi götürdüğünde, okuma ihtiyacı hissettiği Tevrat ve İncil'de Kur'an'da anlatılanların benzerini
görünce, Hz.Muhammed'in bir "sahtekar" olduğu fikrine vardığını ve Peygamberlik inancını yitirdiğini anlatır. O'nun bu iddiasında samimi olduğunu kabul etmemiz için, Kur'an'ı da hiç okumadığını düşünmemiz gerekir. Çünkü Kur'an'ın birçok ayeti zaten bu benzerlikten bahseder, hatta bazı tahrifleri dışında bu kitapları onayladığını belirtir.
"Madenlerin azlığı ve kırsal kesimde görülen yüksek işsizlik oranı göz önüne alındığında, İtalya'da gelişen ilk sanayi dallarının tarımla yakın bağları olması normaldi."
Hayat kimseye her zaman güneşli yüzünü göstermiyor. Her canlı yaşamı boyunca canı kerpetenle çekilmiş gibi acılar yaşıyor. İnsanların birbirinden tek farkı yaşadıklarının azlığı ya da çokluğu. Her acı, daha önce bir başka insanın yaşamış olduğunun bir minyatürü ya da büyüteçlisi, belki biraz kişiselleştirilmişi, belki biraz alışılmış dışı
olanı... Her insanın orta yönü bu. Acı... Her dilde tanımını bulabileceğin her insandan Farklı tanımlar dinleyebileceğin...
Hz.Ali radıyallahu anh şöyle demiştir:"İslam'ı zafer kazanması veya yenilgisi, kuvvetlerinin azlığı veya çokluğu ile olmamıştır. Bu Allah'ın muzaffer kıldığı dinidir, yardım ettiği, desteklediği ordusudur.
Allah bizim doğruluğumuzu (samimiyetimizi) gördüğünde düşmanımıza zillet, bize de zafer verdi. Böylece İslam sapasağlam bir şekilde yerleşti.
"yoksulluk" ve "yoksunluk" ne kötüdür ki, bunlar birşeyin çokluğu veya azlığı değildir.
" yoksulluk"kişinin doyumsuzluğudur, hayatın bir öğrenme süreci ve imtihan olduğunu idrak etmemiş her nefsin içinde bulunabileceği bu durum dünyanın aldatıcılığında kaybolanın halidir. "yoksunluk" sa doyumsuzluğun doğurduğu mutsuzluktur. ne kişinin yaşına bakar, ne
de mevkisine.. bundandır ki yönünü arınmaya çeviren kişi için ilahi hikmet ; "biriktirmeyeceksin! paylaşacaksın!" der.
bunun sebebi, varlığın üstüne aldığı fazladan her ağırlığın, bir balonun havalanmasına engel olan yük gibi onu ayaklarından dünyaya bağlayacak oluşudur.
Tüm cümlelerimin sonu ‘bilmiyorum’ ile bitiyor. Bilmiyorum’lar aslında yaşamımızın özeti; çokluğu hatalarımızı, azlığı hatasızlığımızı ifade ediyor. Bilmiyorum’lar bazen doğrudur, bazen değildir.