"Hiç ayrılmayalım, olmaz mı?"demek vardı, fakat bu pek geniş manalı ve müphemdi. Nasıl ayrılmayalım?
"Bir yuva kuralım!" deseler, bu da pek bayağı kaçacaktı. '...'
Dünyanın geçiciliğinden, gökyüzünün sonsuzluğundan, sulardan '..' bahsederlerken, gözleri birbirine hasretle bakar ve: "Birbirimizden nasıl ayrılacağız?" demek isterlerdi.'...'Dostluktan filan
bahsederken, sesleri titriyor gibiydi; yahut onlar böyle zannediyordu.
Fakat böyle zamanlarda hemen birinden biri, bir kahkaha atar ve işi alaya bozardı: içi burkulduğu halde...
'...'
Söylemek istediği şeyleri gözleriyle anlatmak istedi. Tam bu sırada, üzerinde oturdukları söğütten sarı bir yaprak koptu, iki tarafa sallanarak aralarından geçti ve dişinin en
manalı baktığı zamanda gözlerinin önünü kapattı.
Erkek bu bakışı görmedi.
Fakat her ikisi de sarı yaprağı gördüler.
Erkek ağzını açtı:
"Senden hiç ayrılmak istemiyorum..." demek üzereydi ki, ... soğuk bir rüzgar esti.
Dişi erkeğin sözlerini işitemedi.
Fakat her ikisi soğuk rüzgarın sesini duydular.
'...'
ikisi de içini
çekti.
'...'
Ayrıldılar... Ve bir daha birbirlerini görmediler.
Olur, bazen olur... İnsan dedikleri mahlukun, içinde neler kaynaştığını biliyor muyuz? Öyle anlar olur ki, en ummadığımız adam en beklemediğimiz şeyleri yapabilir
“Hayat bir katakulliden ibarettir!”
Hayat herhalde bir katakulli değildi. Ama neydi? Bu hayatın bir manası olmak icap ederdi. İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı! Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı. Lakin tembelliğe alışmış olan kafası bunu bulamıyor, bulmak için uğraşmaya üşeniyor, yanlış ve bayağı
olduğunu sezdiği şeyleri de kabul edemediği için selameti firarda buluyordu... Her şeyden, her derin düşünceden, her üzüntülü nefis muhasebesinden kaçmayı itiyat edinmişti.
Olur, bazen olur.İnsan dedikleri mahlukun, içinde neler kaynaştığını biliyor muyuz? Öyle anlar olur ki, en ummadığımız adam en beklemediğimiz şeyleri yapabilir
Seneler sürer her günüm,
Yalnız gitmekten yorgunum;
Zannetme sana dargınım,
Ben gene sana vurgunum.
Başkalarına gülsem de,
Senden uzakta kalsam da,
Sevmediğini bilsem de
Ben gene sanavurgunum.
Dağları aşınca başım,
Geri kaldı her yoldaşım,
Gel sevgilim, gel kardaşım,
Ben gene sana vurgunum.
Gönlüm seninkine yardı,
Aynı şeyleri duyardı;
Ayaklarımız uyardı...
Ben gene sana vurgunum.
İtilmiş, tekmelenmişim,
Doğduğum günden yanmışım,
Yalnız sana güvenmiştim;
Ben gene sana vurgunum
Ben ikide birde böyle oluyorum bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum Bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum bu nefret falan değil insanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile ..sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki etrafımda küçük bir hareket , en hafif bir ses bile istemiyorum. Taşıp dökülecek kadar kendi kendimi
doyurduğumu hissediyorum. Kafamda hiçbir şeyle değişilmesi mümkün olmayan muazzam hayaller , bana her şeyden daha kuvvetli görünen fikirler birbirini kovalıyor ..fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birini arıyorum bütün bu beynimde geçen şeyleri teker teker , uzun uzun anlatacak birini.. sokağa fırlıyorum bir tek çehre görsem de yanında yürüsem hiç ses
çıkarmadan yürüsem diyorum. O zaman ne kadar hazin bir hal aldığımı tasavvur edemezsiniz. Kış günü Sokağa atılmış 3 günlük bir kedi yavrusu gibi kendimi zavallı hissediyorum. Odamdaki duvarlar birdenbire büyüyüveriyor . Pencerenin dışındaki şehir ve hayat bir anda insanı içinde boğacak kadar kudretli ve geniş oluyor..'
Kalabalık sahiden beni sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinim yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil... İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile... Sadece bir yanlızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oldu ki etrafımda en ufak bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum... Fakat
sonra birden bire etrafımda bana yakın birini arıyorum. Bütün bu beynimde geçen şeyleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman ne kadar hazin bir hal aldığımı tassavur edemezsiniz