Bir dürbünün ters tarafı gibi bu dünya
En büyük şey, en asil şey küçülür burda.
Burda yalan para eden biricik iştir,
Burda her şey bir yapmacık, bir gösteriştir.
Kimi coşar din uğruna geberir, yalan!
Kimi gider vatan için can verir, yalan!
Bir filozof yetmiş eser yazar, yalandır!
Bir kahraman istibdadı ezer,yalandır.
Şairlerin büyük aşkı fâni bir kızdır,
Bu dünyadaki herkes sinsi, herkes cılızdır.
Ne hakikî aşktan burda bir çakan vardır,
Ne de onu görse dönüp bir bakan vardır,
Her büyüklük cüzzam gibi dökülür burda,
En muazzam ölüm bile küçülür burda.
Bir dürbünün ters tarafı gibi bu dünya
En büyük şey, en asil şey küçülür burda.
Burda yalan para eden biricik iştir,
Burda her şey bir yapmacık, bir gösteriştir.
Kimi coşar din uğruna geberir, yalan!
Kimi gider vatan için can verir, yalan!
Bir filozof yetmiş eser yazar, yalandır;
Bir kahraman istibdadı ezer, yalandır.
Şairlerin
büyük aşkı fânî bir kızdır,
Bu dünyada herkes sinsi, herkes cılızdır.
Ne hakikî aşktan burda bir çakan vardır,
Ne de onu görse dönüp bir bakan vardır,
Her büyüklük cüzzam gibi dökülür burda,
En muazzam ölüm bile küçülür burda.
Bir dürbünün ters tarafı gibi bu dünya
En büyük şey, en asil şey küçülür burda.
Burda yalan para eden biricik iştir,
Burda her şey bir yapmacık, bir gösteriştir.
Kimi koşar din uğruna geberir, yalan!
Kimi gider vatan için can verir, yalan!
Bir filozof yetmiş eser yazar, yalandır;
Bir kahraman istibdadı ezer, yalandır.
Şairlerin
büyük aşkı fani bir kızdır,
Bu dünyada herkes sinsi, herkes cılızdır.
Ne hakiki aşktan burda bir çakan vardır,
Ne de onu görse dönüp bir bakan vardır,
Her büyüklük cüzzam gibi dökülür burda,
En muazzam ölüm bile küçülür burda.
Iki Mustafa Kemal vardır. Biri, fani Mustafa Kemal; diğeri, milletin içinde yaşattığı Mustafa Kemaller idaalidir.
Hayat dedikleri şey sensin,
Öncesi ve sonrasında ne varsa sen.
Gözlerinin kuytusunda,
Dudağının sıcağında tüten baharlığım;
Ruhumu tümleyen ve yüreğimde tümlenen hakikat-i mutlak sensin…
Fikr-i firarım, esrar-ı cihanım sen;
Ve dahi fani dünyamda mahşersin.
Saçıma düşen gölgelerdir ellerin,
Yüzümde eğrilen çizgiler sen;
Ruhumdadır parmak izlerin.
Her lokmada nasibim,
Her yudum suda besmelemsin…
Eserin konusu kısaca şöyledir:
Yüzlerce kuş toplanıp aralarında konuşarak hiçbir ülkenin padişahsız olmadığını, bir padişah seçmenin gerektiğini söylerler. Bu arada hüthüt* gelir ve onlara zaten bir padişahlarının olduğunu haber verir. O padişahın kendilerine yakın fakat onların o padişahtan uzak olduğunu, adının Simurg olduğunu ve ona ulaşmanın o kadar da
kolay olmadığını söyler. Kuşlar hüthüdün bu sözlerine karşı birer özür getirirler ama hüthüt hepsine mantıklı ve inandırıcı cevaplar verir. Onlar da bu cevaplara kanıp hüthüdün peşinden Simurg'u bulmak için yola düşerler. Gittikleri bu zorlu yolda kuşlar karşılaştıkları engeller sebebiyle hüthüde itirazlarını sunarlar. Hüthüt hiç bıkmadan usanmadan onlara
mantıklı cevap vermeye devam eder. Önlerine talep, aşk, marifet, istiğna, tevhit, hayret ve fena vadilerinin çıkacağını ve bu vadilerin ardında o istedikleri padişahı bulacaklarını söyler. Buna rağmen kuşların çoğu mazeret bildirip yolda kalırlar. Yüzlerce kuştan sadece 30 kuş bu vadileri aşar ve Simurg'un bulunduğu yere varabilir. Orada Simurg'u nasıl bulacaklarını
sorarken bir postacı gelir ve her bir kuşun önüne birer kâğıt parçası vererek onları okumalarını ister. Onlar da bu yolculuk boyunca yaptıkları her şeyi orada yazılı hâlde bulurlar. O sırada Simurg'un tecelli etmesiyle mana bakımından kendilerinin yani 30 kuşun Simurg ve Simurg'un da kendileri yani 30 kuş olduğunu görürler. Hemen ardından Simurg'dan bir ses gelir: Siz 30
kuş geldiniz ve 30 kuş gördünüz. Daha fazla veya daha az kuş olarak gelseydiniz ancak o kadar kuş görürdünüz, yani burası bir aynadır. Dolayısıyla bu 30 kuş Simurg'da fani olur.
* Aslı "hüdhüd' olan bu kelime, metıin inceleme bölümünde TDK'nin imla kılavuzuna uygun olarak "hüthüt" şeklinde yazılmıştır.
Kumarhâneye gittim, herkesin kaybettiğini gördüm
Manastıra vardığımda riyâkâr zâhidleri gördüm
Kâbe’ye gittiğimde hareme girmeme izin vermediler
Dışarıda ne yaptın ki içeride ne yapacaksın dediler
《 Fahreddîn-i Irakî 》
Zâhid: Dünyâdan yüz çeviren
Harem-i Şerif: Kâbe ve civârı
• KUMARHÂNE
Kumar,
mahbûbun yolunda başından olmak anlamına gelir. Kumarhâne ise kalp ehlinin, başlarından vazgeçenlerin ve aşk yolunda olanların bulunduğu mekândır.
“Fenâ fillah kumarhânesinde kendini tamamen kaybetmeden mutlak fânî ve kâmil olamazsın.”