..Doğu’nun ruhu ve ona baktıkça anlıyorum ki Doğu ancak doğudadır. Orada her ayna seni gösterir. Giyimler, şiveler, davranışlar, sosyal konumlar, çiçekler, ağaçlar değişse de bütünüyle doğuda başlangıçtan beri kesintisiz geçen, değişmeyen bir şey var. Doğu bütün ırmakların ortak ana kaynağıdır. Gülün yurdu doğudadır.
Özel hayatındaki bahtsızlığın tam tersine, sosyal ve edebî hayatında ise yıldızı hızla parlamaya devam etmekte, aydın bir kadın olarak dikkat çekmektedir.
Halk yapınca sosyal linç, sanatçılar yapınca demokratik tepki oluyor.
Tüm yaratıcı kadınların özgürleşme arzusu erkek-egemen toplumun sosyal ve psikolojik, ideolojik dayatmalarının onları köşeye sıkıştırdığı yerden bir acı çığlık olarak yükselir.
.
MURAT MENTEŞ: Dedikodu ve teşhir aldı yürüdü. Sosyal medyada özel hayatlar halka arzediliyor. N'apmak lazım?
HACI BEKTAŞ - I VELİ: Her derdi söyleyemezsin, her inciyi delemezsin.
.
Dünya, bütün insanların el ele verip hep birlikte şarkı söyleyecekleri bir bahçeye dönüşebilecek mi? İnsanları birbirinden ayıran duvarlar var, bu duvarlar ne zaman yıkılacak, sosyal adalet rüyaları ne zaman gerçekleşecek? Ne zaman insanoğlu sonsuz bir özgürlüğe kavuşacak?
Kadının toplumdaki ve ailedeki yeri, Osmanlı-Türk roman literatürünün ilk zamanlarında sosyal reformist yazarlar tarafından didaktik amaçla ele alınan konulardan biriydi. 1872'de yayınlanan Şemsettin Sami'nin romanı Taaşşuk-i Talat ve Fitnat'ta, sevmediği bir adamla evlenmeye zorlanan genç bir kızın hazin kaderine acınılmaktadır. Namık Kemal ve Hüseyin Rahmi
Gürpınar görücü üsulü evlenmeyi, kadınların bir yerde kapalı tututmasını ve baskı altında bulundurulmalarını eleştirmişlerdir. Sosyal alanda aydınlatıcı olan bu iki önemli öncü, büyük amaçlar ve tüm toplumun iyiliği açısından, kadınlar için de eğitim olanağını istediler, çünkü onlar cahil ve geri kafalı kalan annelerin toplumun yararlı uzuvları
olamayacağından hareket ediyorlardı.
Öz değerlendirme amaçlarına yönelik olarak sosyal kıyaslamanın kullanılmasındaki beceri, çocuğun bir kavramla (kendi performansıyla) bir diğerini (başka birinin performansını) kıyaslamasını gerektirmektedir. Bu da küçük çocukta yeterince gelişmeyen bir beceridir. Bu yüzden öz tanımlamalar tipik olarak kişisel becerilerin abartılmasını temsil eder.