Çağla Tuğba Dortluoğlu
Çağla Tuğba Dortluoğlu

Bir çocuğun her istediğini vermekle, ona can sıkıntısı aşılamış olursunuz.

- Frank A. Clark -

Dar-Ul Ummah
Dar-Ul Ummah

israil kuvvetleri 1967 yılında Kudüs'e girdikleri zaman askerleri ağlama duvarının çevresinde topladılar ve moşe dayan ile birlikte tezahürat yapmaya başladılar, şöyle dediler: " işte bu gün Hayber'in karşılığı olan gündür.. Hayber'in intikamı.." israil batının haçlılığını kullanarak 1967 savaşından önce gösteriler yapmak üzere taşıdıkları pankartlarla

yardımcılarını Paris'te sokağa döktü. Jan poul sartre' nin de altında yürüdüğü bu pankartlar da ve bağış sandıklarının tümünde iki kelimeden meydana gelen şu cümle yazılıydı : " Müslümanlarla savaşınız" böylece batının haçlı duygusallığı coştu ve yalnızca dört gün içinde fransızlar bir milyar frank bağışta bulundular.. Avrupalı haçlılıların

mesajlarını bölgeye ulaştıran siyonizmi takviye için.. bu mesaj İslam'la savaşmak ve Müslümanların yerle bir edilmesi mesajıdır..

Ayşegül Durmuş
Ayşegül Durmuş

Hiyerarşik yapının oluşması ise ülkeler arasında ilişkide oluşturulan artı değerin, ekonimik artığın az gelişmiş ülkelerden gelişmiş ülekelere doğru aktarılmasında kaynaklanmaktadır. Bu anlamda Frank sistemin "metropol ve uydu" şeklinde oluştuğunu iddia etmiştir.

Detlef Bluhm
Detlef Bluhm

"Devletin korumacılığı ile vergi kazancı arasındaki hassas dengeyi 1814'te Talleyrand çok güzel örneklemiştir. Bir hanım şu korkunç tütün alışkanlığına karşı bir önlem alınmasını istediğinde, Talleyrand şöyle cevap verir: 'Haklısınız madam, tütün içmek ve enfiye çekmek kötü alışkanlıklar ve eğer siz bana devletin kasasına yılda yüz yirmi milyon frank

akıtacak iki erdem söyleyebilirseniz tütünle derhal mücadeleye girişirim.'"

Hurşit Tolon
Hurşit Tolon

Kırim Savaşı'nın masrafları Osmanlı bütçesinde 80 milyon Franklık bir açık meydana getirerek Osmanlı ekonomisinde büyük bir yıkıma yol açmış­tır. Kırım Savaşı sırasında Osmanlı idaresindeki gayrimüslirn topluluklar üzerlerine düşen her türlü maddi manevi görevi yerine getirmeye hazır olduk­ların, yayınladıkları beyannameler ve Babıali'ye sundukları

arizalarla açık bir şekilde ifade ederek devlet millet bütünleşmesinin güzel bir örneğini ser­gilemişlerdir. Osmanlı Devleti, bütçesindeki açığı Avrupa devletlerinden borç alarak kapatmaya çalışmıştır. 1854-1862 yıllarındaki Hükümet borç­lanmalarından sonra Osmanlı dış borçları hızla çoğalmıştır. 1877-1878 Os­manlı-Rus Savaşı Türk maliyesine ağır

bir darbe indirmiştir. Osmanlı Dev­leti, 600 milyon Frank tutarında bir de savaş tazminatı ödemek zorunda kal­mış ve bu borç mali iflasa yol açmıştır.

Arsel Berkat Acar
Arsel Berkat Acar

İddia: " Dünya ilaç endüstrisi ( Big Pharma) kar amacıyla kanserin çaresini gizlemektedir."
Bu iddianın kullanıldığı kalıp bile tamamen hatalıdır: "kanserin çaresi" diye bir tanım yoktur. Kanser yüzlerce farklı tipi olan, kimi zaman onlarca farklı genetik mutasyonu bünyesinde barındıran bir hastalığın genel adıdır. Bugün tanımlanmış 200'den fazla kanser türü

vardır ve her kanser türünün ortaya çıkış hikayesi hem kanserden kansere hem de hastadan hastaya farklılık göstermektedir. 4 Nisan 2018 itibarıyla kanserlerle ilgili 3.642.995 adet araştırma makalesi yayımlanmış olmasına rağmen "kanserin çaresini bulduk" diyen araştırma ekibi yoktur. Çünkü tedaviye yönelik yapılan araştırma her bir kanser türüne özel olarak

tasarlanmaktadır. Kanserin tedavisinden söz etmek, bütün hastalıkları çözebilecek tek bir tedavi unsurundan söz etmek gibidir. Böyle sihirli bir değnek bulunmamaktadır.
Eğer kansere çare bulmaktan söz edilecekse bu, örneğin "Ek mutasyon barındırmayan ancak tirozin kinaz inhibitörlerine deyanıt vermeyen kronik myeloid lösemi hastalarında yüzde yüz başarı sağlayan

bir tedavi bulundu!" şeklinde olabilir. Bu ifadeden fark edileceği gibi, tek bir kanser türüyle ilgili bile oldukça fazla değişken ve bilinmeyen vardır. Bu durumda "kansere çare bulundu" demek oldukça sığ ve yanıltıcı bir ifade olacaktır.
...
Kanserin tedavisinin gizlenmediğinin ispatlamanın basit yolu, kanserden ölen milyoner ve milyarderlere bakmaktır: Steve Jobs,

Walt Disney, Charlie Bell, Aaron Russo, Carl Sagan, Brian Conlon, Babe Ruth, David Bowie, Jack Kemp, Patrick Swayze, Farah Fawcett, Aretha Franklin, Paul Newman, Alan Rickman, Robert White, Dennis Hopper, John Wayne, Dean Martin, Frank Sinatra, Jack Lemmon, Bob Marley, Fred Rogers, Peter Stringfellow, Nicholas Cardi gibi meşhur isimlerin her biri kanserden ölmüştür. Tek tek aratarak bu

kişilerin servetini görebilir ve eğer bir yerlerde gizli bir tedavi olsaydı, bu tip multimilyonerler kanserden ölmezdi.

Stephen Kern
Stephen Kern

Çocukluk nedenselliği anlayışındaki bu tarihsel değişimler, genel olarak nedensel kavrayışta giderek artan özgüllük, çeşitlilik, karmaşıklık ve belirsizliğe ilişkin daha geniş ölçekli savımla da örtüşmektedir. Modern araştırmacılar, Freud'un gelişmekte olan erojen bölgeler, çok biçimli sapıklık, oidipal psikodinamikler ve lokal olmayan görme ve koklama

unsurlarının etkileşimine kadar izini sürdüğü çocuk cinselliğinin çok sayıdaki kaynaklarını ve nedensel sonuçlarını, Viktorya dönemindeki meslektaşlarına kıyasla daha kesin biçimde tanımlamıştır. Psikanalizle beraber, erişkin davranışındaki çocukluktan gelme itkilerin sayısı artmıştır. 1988 yılında Frank Manuel'in de belirttiği gibi , "Bundan sonra, insan

davranışı, on dokuzuncu yüzyıl düşünürlerinin yaptığı gibi, basit faydacı nedenlere dayanılarak açıklanamayacaktır." ⁴⁸

⁴⁸ Frank E. Manuel, "The Use and Abuse of Psychology in History", Daedalus 117 (Yaz 1988): 210.

Haydar Kazgan
Haydar Kazgan

Bankanın sermayesi yarısı ödenmiş olmak şartı ile herbiri 500 Frank değeri olan
135.000 hisse senedi olarak 67.500.000 Frank idi. Hisse senetlerinin 80.000’i İngiliz
sermaye grubunun, 50.000’i Fransız grubunun kontrolünde kalmış, 5000 hisse senedi de
Osmanlı tebasına tahsis edilmişti. Bu 5000 hisse senedinin İstanbul’da nasıl paylaşıldığını

ileride sırası geldikçe açıklayacağız.

Ali Mazaheri
Ali Mazaheri

Ortaçağ toplumunun en büyük cazipliklerinden birisi de, kuşkusuz hadımlardır.

IX. yüzyılda bunlara «hasi» daha sonraları da eğiten anlamına gelen «üstad» derdi.

Bütün zengin ailelerde kendilerine haremin ve çocukların koruyuculuğu verilmiş olan hiç olmazsa bir hadım bulunurdu. Büyük konaklarda uşaklık, kâhyalık vb. işlere bakan birçok hadım

bulunurdu.

Aslında İslâmiyet iğdiş etmeyi yasaklamıştır; doğaldır ki hiçbir müslüman Yahudîlerin, Hristiyanların veya Hinduların uyguladıkları bu operasyona tabi tutulmazdı.

Ak hadımlar kuzey veya doğu ülkelerinden gelirlerdi ki, bunlar Frank veya Türk idiler; karalar ise Afrika'dan veya Hindistan'dan gelirlerdi.

Mukaddesi'ye göre yalnız

iki türlü hadım vardı: Yahudî tacirler tarafından İspanya'dan getirilen ve yahudî veya hristiyan hekimlerce hadım edilip Mısır’da satılan Slavlar ve Galiçyalılarla Suriye'den ve Ermenistan'dan getirilen «Bizanslılar.»

Bizanslılar, karıları tehlikesizce kiliseye gidebilsinler diye papazlarını hadımlaştırmayı âdet edinmişlerdi; böylece Müslümanlar savaş

sırasında Bizans manastırlarına akınlar yaparak bedavadan hadımlar elde ederlerdi.

İran'da özellikle Hindu hadımlar kullanılırdı.

Bir hadımın fiyat oldukça yüksekti; çünkü iğdileştirme güç bir operasyondu. Oldukça çok sayıda genç bu operasyondan ölmekteydiler. Bizans'ta bir hadımın fiyatı, herhangi bir kölenin fiyatının dört misliydi.


Hadımların karakteri çocuklarınkine benzerdi: onlar kolayca ağlarlar, çabucak kızarlar ve gene çabucak sakinleşirlerdi. Onlar bir kişi sayılmazlar, daha çok evcil bir hayvan gözüyle görülürlerdi. Hadımlar efendilerine sıkı sıkıya bağlanırlardı; bunlardan daha sadık daha güvenilen hizmetkâr olamazdı.