Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Bir masumun göz göre (göre) mahkumiyeti gibi feci bir hadiseye lâkayt kalamayacak olan mahkemenizden ne merhamet ne müsamaha istiyorum. İstediğim tek şey adalet, vermekle mükellef olduğunuz adalettir.

Cemil Meriç
Cemil Meriç

Bütün hayatı vermekle geçti; bilgisini, zamanını, kalbini.

Cemil Meriç
Cemil Meriç

Bütün hayatı vermekle geçti; bilgisini, zamanını, kalbini. Başkalarında yaşadı, başkaları için yaşadı.

Orhan Erkanlı
Orhan Erkanlı

Bizi ilk günlerde dağıtıp, iktidarı tek başına ele almamakla o mu hata etti? Yoksa, Gürsel'e Devlet Başkanlığı, Komite Başkanlığı, Başbakanlık, Silâhlı Kuvvetler Başkumandanlığı gibi tarihte Atatürk dahil kimseye verilmeyen görev ve yetkileri vermekle bizmi hata ettik? Şu an kestiremiyorum, fakat muhakkak ki taraftarlardan birisi büyük hata yaptı. O günlerde,

isteseydi Gürsel bizi, biz arzu etseydik Gürsel'i tasfiye edebilirdik, hiçbir şey değişmezdi. Ismarlama lider, başsız Cunta olmayacağını daha sonraları anladık, acısını çektik, belki de memleket hâlâ bu hatanın neticeleri yüzünden bunalımlar içinde sallanıyor.."

David Epstein
David Epstein

jackson öğretmenlerin yeni bir okula geçtikten sonra öğrencilerin performansını geliştirme konusunda daha etkili olduklarını ve bu etkinin daha başarılı okullara geçme ya da daha iyi öğrencilere eğitim vermekle açıklanamayacağını bulguladı

Mehmet Talha Paşaoğlu
Mehmet Talha Paşaoğlu

Diyanet İşleri Reisliği tarafından hazırlatılan ve kabul edilen söz konusu 51 hutbenin ilki "Çalışan Mükafatını Görür" başlığını taşır ve insanı "akıl, irade ve ihtiyar sahibi" olarak tasvir eder. Bu hutbede akıl ve irade sahibi Müslümanların çalışarak hem öte dünyada hem de bu dünyadaki nimetleri hak etmesi gerektiği vurgulanırken hemen ardından gelen ikinci

hutbenin vatan savunması hakkinda olması manidardır. "Vatan Müdafaasi" başlığını taşıyan söz konusu hutbe devletin resmi söylemlerinin bir yansımasını içerir. "Mülki muhafaza için düşmana karşı kuvvet hazırlayın" şiarını öne çıkaran bu hutbe, gizli ve açık düşmanlara karşı her an milletçe hazırlıklı olmayı salık verirken harp kuvvetleriyle dışarıya

korku salma Allah emri olarak gösterilir." İlk iki hutbede toplumsal sorumluluk olarak çalışma ve savaşa hazırlıklı olma temaları birbiriyle bağlantılı olarak işlenirlerken üçüncü hutbe, "Tayyare Cemiyetine Yardım" başlığını taşır. Türk Hava Kurumu (o zamanki adıyla Tayyare Cemiyeti) düşmanlara icabında haddini bildirecek kuvvet" olup "kuvvetin en ehemmiyetlisi

bugün tayyaredir tayyareciliktir" savıyla öne çıkarılır. Diyanet İşleri Reisliği burada devletin kurumsal sözcülügüne bürünerek şu mesajlar vermektedir:

"Tayyare cemiyetimize yardım etmek boynumuza borçtur bunun için ey müslümanlar sakın bu işe ehemmiyet vermemezlik etmeyin, halinize göre paranızı pulunuzu sakın bu uğurda esirgemeyin. Sade(ce) toptan bir

şey vermekle de kalmayın. Aydan aya yahut yıldan yıla az çok mutlaka bir şey verin. Böylelikle tayyareciliğimizin ilerlemesine sebep olun. Bu suretle bizim de tayyare filolarımız olsun. Bizim de gökyüzünde çarpışacak kahramanlarımız bulunsun. O zaman hiç kimse bize fena gözle bakamaz Bizim için fena bir fikirde bulunamaz. İşte insan böylelikle rahat olur. Böylelikle

millet, memleket selamet bulur. Yoksa adamın ne dünyası dünya ahireti ahiret olur."

Jonathan Clements
Jonathan Clements

6 Ağustos 1945 günü sabah 07.00 civarında Hiroşima semalarına varan Straight Flush adlı B29 Superfortress uçağının telsizinden, gökyüzünün neredeyse bulutsuz olduğu mesajıyla birlikte şu uğursuz sözler anons edildi: "Tavsiye: Birinciyi bombalayın."
Aşağıdaysa, tek başına seyreden Amerikan uçağının geri dönüp Japon semalarından uzaklaştığını gözlemleyen

Hiroşima'daki erken uyarı gözcüleri tehlike geçti işaretini vermekle meşguldü. Ancak aradan bir saat geçtikten sonra Japon hava sahasına giren Enola Gay adlı bir diğer B29 Superfortress uçağı, "Little Boy" adı verilen bombayı Hiroşima'ya bıraktı. Ağır ağır yere doğru süzülen bomba, 43. saniyede, yere 600 metre mesafe kala gözleri kör eden bir ışıltıyla alev aldı

ve inanılmaz bir gürültüyle patlayarak kentin 10 kilometrekarelik bölümünü küle çevirdi. Bu patlama daha sonra Japonlar arasında pikadon (ışık patlaması) olarak anılmaya başlandı ki yaşanan felaketi bir çizgi roman efektine dönüştürerek önemsizleştiren ve neredeyse karnaval havasına büründüren bir kelimeydi bu.

Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi
Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi

Türkiye’de salt bilgi sorunu üzerine çalışan ilk felsefecinin de Grünberg olduğu söylenebilir. ODTÜ Felsefe Bölümü’nün kurulmasında da aktif rol alan Grünberg’in Türkiye’de gerçek anlamda ilk epistemoloji metinleri olan “Bilgi Teorisi ve Gettier Problemi”, “Mantık ve Gerçeklik”, “Bilgi ve Bilim Felsefesi” gibi yazıları, daha sonra Yapı Kredi Yayınları

tarafından yeniden yayınlanmıştır (55, 56). Grünberg, sadece Türkiye’de (mantık ağırlıklı olmakla birlikte) bilgi felsefesi alanında eserler vermekle kalmayıp, aynı zamanda analitik yöntemin benimsenmesinde de önemli faaliyetlerde bulunmuştur.

San'an Âzer
San'an Âzer

İRAN'DA TÜRK ŞAİRLERİ
Büyük Türk ulusunun şiir ve edebiyatı bahis mevzuu olunca, yalnız bugünkü Türkiye çerçevesi içinde yaşayanların veyahut eski Osmanlı imparatorluğu camiası arasından yetişenlerin yarattıkları şiir, edebiyat ve sanat nazara alınır. Geniş Türk dünyasının türlü şubelerinde çeşitli şiveler konuşan ve asırlardanberi yabancı hars ve

hâkimiyeti altında yaşıyan öz Türklerin yarattıkları ve yaşattıkları şiir, edebiyat ve sanat; ne yazık ki şimdiye kadar meçhul ve metrûk kalmıştır. Türkiye dışındaki birkaç şöhretli Türk edip ve şairinden başka, ummanlar kadar geniş ve derin olan Türk âleminin o nisbetteki zengin ve canlı edebiyat ve sanatı hakkında Türkiyede - ne geçmişte ve ne de şimdi »

=neşrolunan «Türk edebiyatı» adlı eserlerde bunlara dair- en küçük bir sahife bile ayrılmadığını esefle görüyoruz. Bütün Türklere şamil Türk edebiyatı bir kül halinde incelenmemiş ve yazılmamış olduğundan Türkiyedeki Türkler de uzak diyarlarda veyahut komşu ülkelerdeki kardeşlerini tanımaktan mahrum kalmışlardır. Siyasî sınırların asırlarca bundan evvel

ayırdığı milyonlarca Türkün siyasî durumu ne olursa olsun - kendi benliklerini yaşatmak için sığındıkları biricik kuvvet dilleri ve edebiyatları olmuştur. Türk camiasından ayrılmış ve şivece müstakil birer Türk birlikleri halinde yaşayan bu öz kardeşler öz yurtlarında Türk kültürü yarattıkları gibi Türk dil ve edebiyatını da yaşatmak ve herhangi bir şiddetli

baskı tazyik altında ezilmemek için yaratılışlarındaki ölmez ve ezilmez değerli cevherden İstifade etmişlerdir.. Din veyahut mezhep ayrılığı da bunları kendi benliklerinden ayıramamıştır. Bu cümleden olmak üzere bugünkü yazımızın başlığını teşkil eden «İranda Türk şairleri» mevzuu Azerî Türk şivesiyle konuşan İrandaki Türklerin yarattıkları şiir ve

edebiyata taallûk eder ki bunlar başlı başına birer âlemdir. Şivenin inceliklerine vâkıf olanların derin bir zevkle okuyacağı bu öz Türk şairlerinin eserleri hakkında, kardeşlerini tanımak isteyen Türk gençliğine yazımızı sunuyoruz. Ve bahsimize geçmeden önce de yeri gelmişken bu öz kardeşlere dair edebi yazılara bazı garezkârlar tarafından vuku bulacak muhtemel

itirazlara karşı bir kaç cümle ile tarihi bazı vesikalar göstermeyi lüzumlu buluyorum:
1 — «Umumî beşeriyet tarihi» ni, doktor profesör [Helmolt] un riyasetinde vücuda getiren 120 tarih âliminin muazzam eserlerinin ikinci cildinde «Atropaten» [Azerbaycan] ülkesine tahsis ettikleri kısımda aynen «öyle denilmektedir : «..Tarihin gösteremediği meçhul bir zamandan beri

bu yerlerde münhasıran Türkler yaşamaktadırlar..»
2 -— Takriben 2500 yıl: bundan önce efsanevî İran hükümdarı (Dârâ) garp seferine başlarken (Atropaten) ülkesinde Türklerle karşılaştığını Biston yazılarında tesbit ettirmiştir.
3 — En eski Asurî kralı İkinci Asur Banibal de Azerbaycan'a sefer
ederken orada Türk cengâverleriyle çarpıştığı

tarihî bir hakikat olarak tesbit edilmiştir. Bu da 2500 seneden önce vâki olmuştur. Bu hususta müracaat edilecek eserler: (Le normant Manuel; L ’histoire de 1’Orienıt ve Maspero) lıistoir de l’Orient. (İst. Ün. ç. tetkikatı). Bunlardan başka Arap ve İran melihalarında birçok tarihî yazılar ve vesikalar vardır ki bunlar, bu yerlerde tâ eskidenberi Türklerin yaşamakta

olduklarını göstermektedir. İleride bu bahse dair ayrıca yazı neşredeceğimizden şimdilik yalnız oradaki Türklerin yarattıkları şiir ve edebiyattan bazı örnekler vermekle iktifa edeceğiz. Bir parça şiirini aşağıya kaydettiğimiz (Abdülmecid Karakoyunlu) halen yaşamaktadır. Meslekten yetişme altmış yaşında bir öğretmendir. Kendi muhitinde öz ulusun varlığını

yaşatan canlı bir «Dede Korkut» timsalidir. Ahlâk ve seciyesi yüksek, duygusu ince bir Türk şairidir. Şiirleri vaziyet icabı basılmamıştır. Şu parça onundur

«ÇİÇEK»
1 — Tanrı yaratmadı tek bir gönül ki
Sana vurulmayıp kalmadan gitsin..
Gönüllerden sana doğru giden el
Görmedim, ki seni yolmadan gitsin.
2 — Arı yüzün öper,

kanını yutar,
Hekim yemci seni daruya katar
Çocuk seve seve başını dider
Kimdir senden arman almadan gitsin,
3 — Boyaların güneş bağrından çıktı..
Sevgiyi sarmağa gönlün açıktır.
Bakışın tek gökte yıldızda yoktur
Hangi yüz var sana gülmeden gitsin?
4 — Başın güzellerin göğsü üstünde
Şahlar başı senin ayak

astında (altında)
Dikenin olmaz da yazık etsen de
Bülbülün bağrını delmeden gitsin.
5 — Bir bak Türk kızına bunca boysanma (övünme)-
Senden başka güzel yok diye sanma.
Altın parmaklarla yolsa usanma
Olmaz ki o, seni yolmadan gitsin.
6 — İstedim çiçekten sözlesin (saz) Iar
Obadan karşıma çıktılar kızlar.,
Yaradan koymamış

ördekler kazlar
Aydın sular görüp dalmadan gitsin.
7- Tanrından dilerim Türkmenin kızı
Ulusun güneşi; ilin yıldızı
Yüce olsun başı, ak olsun yüzü
Gönlüne kaygular- dolmadan gitsin.
8 — Ulu Tanrım, koma (koca) ları baba
Batu, Arslan deyip öc alan baba
(Aktu) ya güveni yücelden baba
İline bir (kul) luk kılmadan gitsin