İnsanoğlu, dünyanın sonuna kadar kendi çizdiği sınırlara mahkûm olarak mı kalacak?
Yonetim danışmanlığı sürecinde en sık rastlanan yanlışlardan biri; müşteri işletmenin sorununu veya ihtiyacını müşterinin çizdiği perspektifle değerlendirerek problemin teşhisini koymaktır...
Çaresiz kurbanların sessiz çığlıkları yankılanıyordu.
Bazen bir evin duvarında bazende günahkar bedenlerin kimsesizliginde ...
Orkestrası şefinin ölüm senfonisi miydi?
Yoksa bir ressamın tuvaline çizdiği sessiz çığlıkları mı?
kişilerin kendi özgür seçimleriyle aldiklarımı düşündüğü bedensel kararlar piyasanın ve kültürel koşullarım çizdiği kısıtlamalar çerçevesinde özgürdür.
Amerika’lılar ve dolayısıyla Merzifon’daki Amerikan kolejinin müdür ve öğretmenleri Pontus cemiyetinin çizdiği hedefe doğru ve hıristiyanlığın zaferi için ihtilalci düşüncelerin gelişmesi hususunda ellerinden geleni yaptılar. Kolej müdürü Havay, bir mektubunda bir hususta şöyle diyor: “hıristiyanlığın en büyük düşmanı İslamiyet olduğu gibi, Türkiye’de
en güçlü islam devletidir. Gerekirse sonuç almak için 500 sene bekleyeceğiz.”
Tarih ihtiyatsızlar için merhametsizdir. Dozy'nin İslam Tarihi.
( Anıtkabir kütüphanesinde Atatürk'ün bu sözün altını çizdiği görülmektedir.)
1.İlke : Hz.Peygamber'in stratejik metodunun ıslah ve ahlâk temelli olması, önceden beri mevcut bulunan iyilikleri kanıksaması, ihdas edilmiş kötülüklerinin ise üzerindeki perdeyi aralayarak gerçek gerçek yüzünü göstermesidir
2.İlke : Hz.Peygamber de dünyayı değiştirdi, ancak esaslı bir farkla ; egemenlik ve otorite uğruna değil, bunu bir mesaj ve çağrı
için yaptı.Hiçbir intikam duygusuna kapılmadan, otorite kavgasına tutuşmadan ve servet tekeli oluşturmadan dünyayı değiştirmeyi başardı.(Taif sonrası şöyle dua etti.Allahın bu müşrik soyundan Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmadan ibadet edecek bir nesil çıkarmasını dilerim)
3.İlke : Hüküm vermede aceleci davranmak yerine uzunca etkileşim içine girmek ve
kademeli bir savunma yöntemi takip etmek. Mekke'deki korkunç, acı, karanlık gerçekliğine rağmen o hızlı çözümü terk ederek dikenli yolda yürümeyi tercih etti
4.İlke : Derin bir iyimserliğe sahip olmak ve mevcut durumun darlığı ve detaylarında boğulmak yerine geleceğin genişliğini öngörebilmekti bu durum Hz.Peygambere stratejik sabır ve bu sabrın ihtiyaç
duyduğu tahammül ve feraset bahşetmişti(Uhud savaşı gençlerin önerisini dinlemesi.Abdullah b üvey tepkisi)
5.İlke : Hz.Peygamber'in, kendini düşmanların çizdiği alanla sınırlamak yerine atılganlığa ve gözü pekliğe dayanan bir strateji izlemesiydi.Herkesi şaşırtacak bir sonraki hamleyi yapar, attığı adım ortalığı karıştırır ve düşmanlarını tepki
vermek zorunda bırakırdı(Hicret, Medine Sözleşmesi, Hendek Savaşı vs)
6.İlke : İç cephede oluşacak bir parçalanmaya ve bölünmeye asla izin Verilmemesiydi.Hz. Peygamber her zaman safları birbirine kenetler, ittifaklar ve işbirlikleri oluşturma konusunda istekli davranırdı.Bunu Medine toplumu ve gayrimüslimler arasında da uygulardı.(Temimoğullarından bir adam
ganimet dağıtılırken ey Muhammed adil davran dedi.Hz Peygamber : Ben adil olmazsam başka kim adil olacak diyor. Hz Ömer bırak şu münafığı öldüreyim diyor.Hz Peygamber "Muhammed, asabının kanına giriyor, demelerinden Allah'a sığınırım" diyor
7.İlke : Hz. Peygamberin düşmanlarını topyekun karşısına almamaya gayret etmesi şeklinde karşımıza
çıkıyor.Bu nedenle de Hz. Peygamber, düşmanlarının ittifaklarını bozmaya, birliklerini dağıtmaya gayret ederdi.Hatta gerektiğinde bu amaçla düşmanlarının bir kısmıyla anlaşmalar yapardı.Hendek savaşında gatafan kabilesi ile anlaşmıştı.
8.İlke : Hz. Peygamberin stratejisinin esnek ve çok yönlü olması, yerine ve zamanına göre hem sert hem de yumuşak
güç kullanmasıydı(Bedir esirlerine iyi davranma.Antlaşmayı bozup ihanet eden yahudilerin sürülmesi vs.)
9.İlke : Olayları okurken objektif bir metodoloji takip etmesi.Bu metodoloji sürekli olarak öncelikleri gözetmeyi, güç dengelerini hassas bir şekilde değerlendirmeyi, işlerin sonunu iyi hesap etmeyi, her olaya objektif bakarak duygu ve heyecanın etkisinde kalmamayı
gerektiriyordu
Aslında planlanmış bir yolculuktu bu. Ankara garında başlayıp Ankara garında bitecek olan. Gara ilk adım atıldığında ne Betül ne Kemal bunun kadersel bir yolculuğun başlangıcı olduğunun farkında bile değildi. Kemal her zamanki gibi işine gelmiş yolculuğuna hazırlanırken Betül senelerdir çıkamadığı tatil heyecanı ile vagona adım atmıştı.
Bu hikayenin sonu
henüz yazılmadı. Tesadüf denilemeyecek kadar birbiri ardına gelen olaylar sonu nereye götürüyor henüz hiçbirimiz bilmiyoruz.
Betül daha önce hiç duymadığı ikiz alev yolculuğuna başladığını fark ettiği günden beri Kemal’in diğer yarısı olduğunu ve kaderin bir şekilde onları karşılaştırdığını çok iyi biliyordu.
Doğu ekspresinin rotası her zaman
belli olmasına rağmen Kemal ve Betül rotalarını henüz bulamadılar. Kader’in onlara çizdiği rota Betül’ün kalpten inandığı tarihte, dilediği gibi gerçekleşecek mi?