Açıkça görülmektedir ki, Japonya’nın yüksek öğretim yapmış nüfusu daha 1920’de Batı Avrupa ülkelerinin seviyesine ulaşmış ve zamanla onları da geçerek artmaya devam etmişti.
Yapılan araştırmalar sonucu görülmektedir ki, gençlerin karakter eğitimini geliştirmelerinden sorumlu en önemli kişi öğretmenlerdir.
"post-X"ten bahsedebiliriz. Mantıksal olarak üç safha birbirinden ayırt edilebilir: 1. zaman diliminin ya da "pre-X"in ayırt edici yönü, genel olarak X ile ilişkilendirilen bazı özelliklerin eksik olmasıdır. 2. zaman diliminde X en yüksek noktasına ulaşmıştır ve birçok alan X'ten etkilenmiş ve 1. zaman dilimindeki durumları değişime uğramıştır. Nihayet, 3. zaman dilimi
"post-X" olarak nitelendirilebilir: Yeni bir şey ortaya çıkmış ve bazı açılardan ötesine geçerek X'in önemini azaltmıştır; bu nedenle, bazı şeyler 1. ve 2. zaman dilimine göre farklı görünmeye başlar. Bununla birlikte, X'in damgası 3. zaman diliminde halen hissedilecektir; X'ten kalan izler bu zaman diliminde her alanda görülmektedir ancak bazı şeyler artık 1. zaman
diliminde olduğu gibi görünmeye başlar. Bu yüzden, 'post' dönemlerinin son derece karmaşık olması beklenmelidir.
Öyle görülmektedir ki toplum vefalı, sadık, güvenilir, kaderini kabullenen varlık olma sıfatlarını kadına yüklemiş bunun aksini bir felâket olarak görme eğiliminde olmuştu.
Milli Görüş Liderine göre Türkiye modem müstemlekeciliğin, IMF reçetelerinin ve taklitçi zihniyetin bir harabesi haline getirilmiştir. Nitekim 1950 yılında Demokratik Parti işbaşına gelip bazı kalkınma hareketlerini başlattığı zaman dış güçler telaşa düşmüşler ve Amerikasda bazı uzmanlara Türkiye olsa olsa 10 se-
nede ne kadar gelişebilir diye tahminler
yaptırmışlar ve kitaplar yazdırmışlar. Bu kitaplar ve tahminler bugün incelendiği zaman görülmektedir ki; enerji üretiminde durumları şudur, ulaşımda, iletişimde, tarımda
durumları şudur, imkânları, potansiyelleri budur. 10 yılda ilerleseler ilerleseler ancak gelecekleri nokta şu olabilir diye yapılan hesapların hiçbirisi tutmamış Türkiye o dönemdeki bütün
menfi şartlara rağmen bu hesapların çok üzerinde bir gelişme göstermiştir.
Bale dans , mimik , müzik ve dekor sanatlarının ileri standartta birleştirilerek kullanılan bir tiyatro gösterisi olarak tanımlanabilir . Bale , belli figürlere , adım atışlara dayalı dans ve müzikli gösteri türüdür.
Erkek dansçılara balet , kadın dansçılara balerin denir. ( Dikkat bu sadece Türkiye'de geçerli .) Balede tayt ,mayo ve tutu denilen özel etek ve bunun
gibi giysiler kullanılır . Bale terminolojisinde ayakların tam parmak ucunda durmasını sağlayan ayakkabıya point ya da puant denir . Bale ilk olarak İtalya'da rönesans döneminde görülmektedir . Mim sanatçılarının ortaçağ ve Rönesans tiyatro gösterilerinde ve geleneksel halk gösterilerindeki dans adımları bugünkü balenin temellerini oluşturur. Bugünkü balenin ilk
tohumları 1581'de Catherina de Medici'nin "Beaujoyeux" adlı , Le Ballet Comique de la Reine tarafından sahnelenen gösterisi ile atılmıştır . 18 yüzyılda bale tamamen kendini opera sanatından soyutlayarak özgür bir sanat formuna kavuşmuştur . Bunun da tohumları George Noverre tarafından atılmış ve bugün sahnede gördüğümüz bale sanatı onun koyduğu kurallar üzerine
kurulmuştur . En tanınmış eserler :
Uyuyan Güzel , Fındıkkıran ve Kuğu Gölü ...
Günümüzde minareler İslâmî mimarinin vazgeçilmez bir parçası olarak görülmektedir ancak en erken tarihli Anadolu camileri muhtemelen bunlara sahip değildi.