Çağdaş Bizans tarihçisi Pachymeres Osman'ı, Bizans topraklarına karşı akın yapanlar arasında en atılgan önder olarak tanıtmaktadır.
Oğlu Orhan'ı, henüz 1305 gibi erken bir tarihte, ordulara komutan tayin etmesi ve bunun da itirazsız biçimde kabul görmesi, Osman'ın karizmatik bir otoriter lidere dönüştüğünün kanıtıdır.
Köse Mihal ve Samsa Çavuş, Osman Beg'in yakın ilişkiler içerisinde bulunduğu ve birtakım siyasi ve askeri süreçlerde önemli görevler üstlenmiş yoldaşlardır.
"Osman'ın bürokratik, siyasî, idarî, malî ve hukukî kadrolarının büyük bir kısmı, beyliğine iç bölgelerden göç eden Selçuklu uzmanları ve âlimlerinden oluşuyordu."
"Orhan, 1305'ten beri seferlerde kumandan olarak ordunun başında olduğundan babasının ölümünden sonra sorunsuz bir şekilde beglik tahtına oturmuştur."
Osman Beg'in terekesinde (kişisel mirası) gündelik ihtiyaçlarını gidermeye yönelik birkaç sürü hayvan ve malzeme dışında altın ve akçe cinsinden hiçbir zenginlik unsuru bulunamamıştır. Bu sade ve gösterişsiz tereke, kendisinin gösteriş, ihtişam ve debdebeden uzak, oldukça mütevazı bir hayat sürdüğünü kanıtlamaktadır.
"Osman babasının yerine Söğüt subaşısı olduğunda, bu küçük uc beyliği Çabanoğulları'na tâbiydi ve bu bağlılık Osman'ın ilk kariyer dönemlerini de içerisine alan uzun bir süre devam edecektir. Çabanoğlu Beyliği ise bizzat Selçuklu sultanına bağlıydı."
"Sakarya seferleri, Osman Beg'in Bizans'a karşı düzenlenen gazâ faaliyetlerinde komutan olarak ordu başında aktif görevde bulunduğu son askerî operasyon olmuştur. Bundan sonra gazâ seferlerine oğlu Orhan kumanda ederek, hedeflenen fetihleri gerçekleştirecektir."
Yahşi Fakih geleneği, Osman' ı gece gündüz gezen, derviş zaviyelerinde konaklayan, uca yığılmış göçer evlerle, civardaki diğer subaşı ve sancakbeyleriyle, Rum tekfurlarıyla görüşen ve bunlarla dostluk kurmuş bir figür olarak betimliyor.
Başarılarının yanı sıra Bitinya’da büyük fetihler, meydan savaşları sonucunda Çobanoğlu ve Germiyan beylerinin tebası ve alpleri Osman Bey’i fenomen olarak bulmuştur.
Bapheus Savaşı Osman'a hanedan kurucusu bir bey ünü kazandırmış, kendisinden sonra oğlu Orhan rakipsiz beylik tahtına geçmiştir. Bu itibarla 27 Temmuz 1302 tarihini Osmanlı Hanedanının, dolayısıyla Osmanlı Devleti'nin kuruluş tarihi olarak kabul edebiliriz.
Söğüt ucuna gelen savaşçılar yalnız Moğol baskısından kurtulmuyorlar, aynı zamanda gaza dinamiği çerçevesinde organize olmaya başlayan beyliğin operasyonlarında birer gaziye dönüşüyorlardı. Osman Beg'i ve Osmanlıları tarih sahnesine çıkaran en önemli unsurlardan biri de kuşkusuz Söğüt'ün bu üstün konumu olmuştur.
Osman Bey Yarhisar tekfurunun kızı ile evlilik hazırlığında olan Bilecik tekfuruna çok sayıda koyun yollamış ve hediyelerle birlikte düğüne geleceğini de belirtmiştir. Köse Mihal aracılığı ile düğüne davet edilmiş, bu esnada Mihal tarafından tekfurun kendisine kurduğu tuzak konusunda da uyarılmıştır. Bunun üzerine Osman, "hanımı ve annesinin de düğüne gelmeyi ve
tekfurun annesiyle tanışmaya arzuladıklarını ve yaylak zamanında geldiğini" belirterek "Germiyan oğlunun düşmanlığı sebebiyle eşyalarını ve mallarını yine kendisine emanet etmek istediklerini" iletir. Duruma fazlasıyla sevinen Bilecik tekfuru yine Köse Mihal aracılığı ile bunları kabul ettiğini bildirir. Bunun üzerine Osman Bilecik'in dar yer olduğunu belirterek
kendisinden düğünü Çakırpınarı'nda yapmasını ister ve bu isteği de kabul edilir. Kararlaştırılan zamanda Osman Beg düğün için Çakırpınarı'na hareket ederken, bir kısmı kadın kılığına sokulup bir kısmı da yüklerin altına gizlenerek kendilerine Bilecik'e emanetleri teslim edecek kadınlar süsü verilen adamları da kaleye doğru ilerliyordu. Osman, gazilerden bir
kısmını daha kadın kılığına sokmuş ve bunların tekfurdan utanacağını belirterek düğün alanında bunlar için ayrı bir yer istemişti. Tekfur "Türk'ün erkeği, kadını elime girdi" diye sevinçle bu isteği de yerine getirdi.
Bu isteklerin kabulü ile birlikte bizzat Bilecik tekfuru ile bölge tekfurları ve bunların hazırladığı büyük tuzak Osman Beg'in tertip
ettiği daha büyük çaplı ve çift yönlü bir tuzağın içerisine doğru hızla sürüklenmeye başlamıştı. Osman, önceden kararlaştırdığı üzere adamlarının Bilecik kalesine girmesi ile eş zamanlı olarak akşam vakti kadın kılığına soktuğu adamları ile birlikte düğün alanına gelir. Kendisine büyük saygı gösteren tekfur henüz meydandayken Osman, Köse Mihal ile
birlikte atına binip kaçmaya başlamış, sarhoş haldeki tekfur da diğer tekfurlarla birlikte derhal bunların peşlerine düşmüştür. Osman Beg Bilecik'e yakın Kaldırayuk Deresi'nde aniden geriye dönerek tekfurları karşılamış. Bu esnada kadın kılığındaki adamları da arkadan yetişmiş, böylece tekfur kapana kıstırılmış ve derhal başı vurdurulmuştur. Aynı anda
düğün sebebiyle içinde az sayıda nöbetçi ve asker kalmış olan Bilecik de kaleye gizlice sokulan gazilerce fethedilmiştir.
Osman sabah vakti Yarhisar'a inerek tekfuru ve gelini ele geçirmiş, düğüne gelen halkın da çoğunu esir etmiştir. Tekfur Aya Nikola'nın keyfiyeti öğrenip kaçmaması için Turgut Alp hızlı bir şekilde İnegöl'e sevk edilmiş ve kaleyi
kuşatma altına almıştır. Bu esnada bütün esirleri ve malları Bilecik'e getiren Osman burada gerekli işleri yoluna koyduktan sonra İnegöl'e geldi ve askere yağma izni vererek kalenin hızla fethedilmesini sağladı. Tekfur yakalanarak derhal katledilmiş, erkekleri kırılmış ve kadınları da esir edilmiştir. Kaynaklar İnegöl'de sergilenen bu katı tutumun sebebini bu ucda
Müslümanların büyük kayıplar vermesi ve Aya Nikola'nın çok zararlar açması olarak göstermektedir. Osman Beg, Yarhisar tekfurunun kızı Lülüfer/Nilüfer'i (Lupodia), oğlu Orhan Gazi'ye nikahladı. Nilüfer Hatun Orhan'ın oğullarından Süleyman ve Murad'ın annesidir.
Osman Bey Yarhisar tekfurunun kızı ile evlilik hazırlığında olan Bilecik tekfuruna çok sayıda koyun yollamış ve hediyelerle birlikte düğüne geleceğini de belirtmiştir. Köse Mihal aracılığı ile düğüne davet edilmiş, bu esnada Mihal tarafından tekfurun kendisine kurduğu tuzak konusunda da uyarılmıştır. Bunun üzerine Osman, "hanımı ve annesinin de düğüne gelmeyi ve
tekfurun annesiyle tanışmaya arzuladıklarını ve yaylak zamanında geldiğini" belirterek "Germiyan oğlunun düşmanlığı sebebiyle eşyalarını ve mallarını yine kendisine emanet etmek istediklerini" iletir. Duruma fazlasıyla sevinen Bilecik tekfuru yine Köse Mihal aracılığı ile bunları kabul ettiğini bildirir. Bunun üzerine Osman Bilecik'in dar yer olduğunu belirterek
kendisinden düğünü Çakırpınarı'nda yapmasını ister ve bu isteği de kabul edilir. Kararlaştırılan zamanda Osman Beg düğün için Çakırpınarı'na hareket ederken, bir kısmı kadın kılığına sokulup bir kısmı da yüklerin altına gizlenerek kendilerine Bilecik'e emanetleri teslim edecek kadınlar süsü verilen adamları da kaleye doğru ilerliyordu. Osman, gazilerden bir
kısmını daha kadın kılığına sokmuş ve bunların tekfurdan utanacağını belirterek düğün alanında bunlar için ayrı bir yer istemişti. Tekfur "Türk'ün erkeği, kadını elime girdi" diye sevinçle bu isteği de yerine getirdi.
Bu isteklerin kabulü ile birlikte bizzat Bilecik tekfuru ile bölge tekfurları ve bunların hazırladığı büyük tuzak Osman Beg'in
tertip ettiği daha büyük çaplı ve çift yönlü bir tuzağın içerisine doğru hızla sürüklenmeye başlamıştı. Osman, önceden kararlaştırdığı üzere adamlarının Bilecik kalesine girmesi ile eş zamanlı olarak akşam vakti kadın kılığına soktuğu adamları ile birlikte düğün alanına gelir. Kendisine büyük saygı gösteren tekfur henüz meydandayken Osman, Köse Mihal
ile birlikte atına binip kaçmaya başlamış, sarhoş haldeki tekfur da diğer tekfurlarla birlikte derhal bunların peşlerine düşmüştür. Osman Beg Bilecik'e yakın Kaldırayuk Deresi'nde aniden geriye dönerek tekfurları karşılamış. Bu esnada kadın kılığındaki adamları da arkadan yetişmiş, böylece tekfur kapana kıstırılmış ve derhal başı vurdurulmuştur. Aynı anda
düğün sebebiyle içinde az sayıda nöbetçi ve asker kalmış olan Bilecik de kaleye gizlice sokulan gazilerce fethedilmiştir.
Osman sabah vakti Yarhisar'a inerek tekfuru ve gelini ele geçirmiş, düğüne gelen halkın da çoğunu esir etmiştir. Tekfur Aya Nikola'nın keyfiyeti öğrenip kaçmaması için Turgut Alp hızlı bir şekilde İnegöl'e sevk edilmiş ve kaleyi
kuşatma altına almıştır. Bu esnada bütün esirleri ve malları Bilecik'e getiren Osman burada gerekli işleri yoluna koyduktan sonra İnegöl'e geldi ve askere yağma izni vererek kalenin hızla fethedilmesini sağladı. Tekfur yakalanarak derhal katledilmiş, erkekleri kırılmış ve kadınları da esir edilmiştir. Kaynaklar İnegöl'de sergilenen bu katı tutumun sebebini bu ucda
Müslümanların büyük kayıplar vermesi ve Aya Nikola'nın çok zararlar açması olarak göstermektedir. Osman Beg, Yarhisar tekfurunun kızı Lülüfer/Nilüfer'i (Lupodia), oğlu Orhan Gazi'ye nikahladı. Nilüfer Hatun Orhan'ın oğullarından Süleyman ve Murad'ın annesidir.
Osman Beg’in kişisel mirası gündelik ihtiyaçlarını gidermeye yönelik birkaç sürü hayvan ve malzeme dışında, altın ve akçe cinsinden hiçbir zenginlik unsuru bulunamamıştır.
Koyunhisar / Bapheus savaşı Osman'a hanedan kurucusu bir bey ünü kazandırmış, kendisinden sonra oğlu Orhan, rakipsiz, beylik tahtına geçmiştir. Bu itibarla 27 Temmuz 1302 tarihini Osmanlı hanedanının, dolayısıyla Osmanlı Devleti'nin kuruluş tarihi olarak kabul edebiliriz.
Osman genellikle Anadolu'daki Moğol vali ve komutanların ya da diğer beylerin İlhanlı merkezine karşı isyan süreçlerinde harekete geçiyordu. Böylece kazandığı başarıları, söz konusu gelişmelere odaklanan entelektüel kamuoyundan bile gizleyebilmiş görünüyor.
"Daha erken devirlere dönecek olursak, Oğuzların Ortadoğu ve Anadolu'ya doğru ilk göçleri XI. yüzyılda ve İran merkezli Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Tuğrul Bey öncülüğü ve organizasyonu altında olmuştur."