•
•Çünkü yükümlülüğün ifası bilmeye bağlıdır.
•
•Peygamberimiz uyanık iken doğrudan doğruya Allah'ın kelamını duyması. Bu tür vahye Gayr-ı Kaniat (s.a.v) Miraç gecesinde mahzar olmuştur.
Allah Rasûlü (s.a.v), kalp katılığına karşı bizi uyararak şöyle buyurur: "Allah'ı anmanın dışında çok konuşmayın. Çünkü Allah'ı anmanın dışında sözün çokluğu kalp katılığına sebep olur. Insanların Allah'tan uzak olanı ise, kalbi katı olandır." (Tirmizî, Zühd 62)
Bu sebeple göz yaşarmaması, kalp katılığı, bitmek bilmeyen arzular ve dünyaya
karşı aşırı tamah bedbahtlık alameti olarak kabul edilmiştir.
Hz. Cabir r.a beyânı vechile:
"Kendisinden bir şey istendiğinde, «hayır» dediği vâkî değildi."
"İlâhi! Sen râzı olana kadar affını diliyorum."
5. Kendilerine gerçeğin ta kendisi olan Kur'an geldiğinde onu da yalanladılar ve alaya aldılar. Elbette bir gün gelecek, alay ettikleri bu gerçekler ne imiş göreceklerdir.
(En'âm Suresi)
Allah Rasûlü (s.a.v): "Fayda vermeyen ilimden ve ürpermeyen kalpten Allah'a sığınırım." buyurmuştur.
Hz. Ali (r.a) şöyle der: "Iki tip insan beni çok endişelendirir. Bunlar hayâsız âlim ile cahil âbiddir. Çünkü birincisi hayâsız davranışlarıyla insanları ilimden soğuturken, cahil âbid, zâhidâne yaşayışıyla insanları bilgisizliğe teşvik etmiş olur."
Zirâ ilâhi muhabbetler, gönlü diri tutar, sıhhatli kılar, hayrâ istikâmetlendirir.
Sabır , ahlaki güzelliklerin temelidir.Kalbi amellerin en zorudur .
Salondan çocuk sesleri geliyor. Mutlu, canlı, tatlı bir şımarıklıkla sarmalanmış çocuk sesleri. Kendi çocukluğumda çıkaramadığım bu sesleri duymak hoşuma gidiyor. Ben susmanın erdemine inandırılarak büyüdüm. Bu nedenle hâlâ yapabildiğim en iyi şey susmak.
Caddenin ortasında durup “Niye böyle mutlusunuz!” diye bağırmak istedim. “Sizin hiç mi sıkıntınız Yok? Hiç mi derdiniz yok? Benim bilmeyip sizin bildiğiniz ne var? Bana da anlatın!”
Onun olmayan bir hatadan utanarak beni kendine hayran bırakıyor.
Ben sanki doğduğumdan beri olgunumdum. Bunu iyi bir şey olarak söylemiyorum. Üzerimdekine gereksiz bir ciddiyet, sakinlik, temkinlilik vardı.
O kaçak göçek atılan taşların hepsi hedefini bulmuştu benim nezdimde. Tam kalbimden, inancımdan, iyimserliğimden vurmuştu her biri.
“Siyahı sevemedim bir türlü. Kirli geliyor bana. Anılmaması gereken bir geçmiş gibi.”
Mutluluğun resmi yapılabilir miydi bilmem ama mutsuzluğun resmi bana bakılarak yapılabilirdi.
Ey varlığımın emaresi, içimin sesi
Sen bilmezsin, gittiğin gün gözden kezzap aktı
Yokluğun ağzımdaki halattan seni çekti
Tuz-buz yalanını toplayıp tüme vardın mı?